CEZA DAVALARINDA ÜCRET

2023 CEZA DAVALARINDA ÜCRET

Ceza Davalarında Ücret Nasıl Belirlenir?

İstanbul Ceza Davalarında Ücret Tarifesi:

Ceza davalarında avukatın görevini üstlenmesi, avukatın yapacağı çalışma miktarına göre değişebilir. Avukatın yapması gereken yazışma, mektuplar, ziyaretler ve görüşmeler, ceza davası avukatlık ücretinin belirlenmesinde önemli bir rol oynar.

Avukatlar için her yıl barolar tarafından yayımlanan bir ücret tarifesi bulunmaktadır. Bu tarife, avukatların hangi davalarda ve işlerde ne kadar ücret almaları gerektiğini belirler. Ancak, bu tarifenin üzerinde ücret almak avukatın kendi takdirine bağlıdır.

İstanbul Barosu’nun 2023 yılı için yayımladığı tavsiye niteliğindeki ücret tarifesine göre ceza davalarında,

  • Sanık müdafiliği (avukatlık) ücreti: 70.000 TL
  • Mağdur/Katılan vekilliği ücreti: 45.000 TL

 

İstanbul Barosu tarafından 2023 yılı için yayımlanmış olan tavsiye niteliğindeki ücret tarifeleri bu konuda fikir verebilir. Ancak her avukat bu tarifeleri kabul etmeyebilir ve dava dosyasına göre ücretler değişebilir.

Ceza davalarında önerilen minimum ücret 45.000 TL ile 70.000 TL arasında değişmektedir. Asliye Ceza ve Çocuk Mahkemesi’nde görülen davalarda,

  • Sanık müdafiliği/SSÇ (avukatlık) ücreti: 47.000 TL
  • Mağdur/Katılan vekilliği ücreti: 30.000 TL
  • Sulh Ceza Hakimliği ve İnfaz Hakimliği: 20.000 TL
  • Disiplin Mahkemesi: 22.000 TL

 

Ceza davalarında avukatlar, suçlu bulunma riski olan kişiler için hukuki destek ve savunma sunmak için gereklidir. Avukatlar, suçlamaları inceleyerek, delil ve kanıtları değerlendirir ve en uygun savunma stratejisi oluştururlar.

Avukatlar ayrıca, yasal prosedürleri ve hakların korunmasını içeren adalet sistemi içinde uzmanlıklarını kullanarak, sanıkların en iyi sonuçları elde etmelerine yardımcı olurlar.

Özetle, avukatlar ceza davalarında güvenli bir şekilde geçiş sağlamak için gerekli olan hukuki danışmanlık ve savunmayı sunarlar.

Bu veriler kişilerin ceza veya benzeri davalarda avukat desteği almadan önce kendilerine fikir vermesine yardımcı olabilir. Ancak her durum farklıdır ve avukatlarla görüşerek tam olarak ücretlerin belirlenebileceği unutulmamalıdır.

ZİMMET SUÇU

ZİMMET SUÇU

Zimmet suçu, bir kişinin kendisine veya başkasına ait olan malın kendisi veya başkası için kullanmasını veya değiştirmesini ifade eder. Bu suç, Türkiye’de Ceza Kanunu’nun 247. maddesiyle düzenlenmektedir.

  • Zimmet suçu, malın kullanılması veya değiştirilmesinin yasadışı olması gerekmediği gibi, malın maddi değerinin belirli bir miktarın üzerinde olması da gerekmez. Suçun cezası 5 yıldan 12 yıla kadar hapis cezasıdır. Ancak, suçun açığa çıkmamasını sağlamaya yönelik hileli davranışlarla işlenmesi halinde, ceza daha ağır olabilir.
  • Zimmet suçu, taşınır veya taşınmaz her türlü mal için geçerlidir. Malın zilyetliğinin kamu görevlisine devredilmiş olması veya kamu görevlisinin bu mal üzerinde koruma ve gözetim yükümlülüğünün bulunması gerekir. Malın mülkiyetinin devlete, herhangi bir kamu kurumuna ya da herhangi bir kişiye ait olması arasında fark yoktur.
  • Zimmet suçuyla mücadele için mal sahipleri mal varlıklarını düzenli olarak kontrol etmeli ve gerekli güvenlik önlemlerini almalıdır. Ayrıca, mal sahipleri mal varlıklarının kullanım veya değiştirilmesi konusunda sıkı bir denetim uygulamalıdır.

Son olarak, lütfen unutmayın ki, bu yazı sadece genel bilgi sunmaktadır ve her durum farklı olabilir. Her türlü hukuki konuların gerektiğinde bir avukat tarafından değerlendirilmesi önerilir. Zimmet suçları, hukukun oldukça kapsamlı ve zorlu olan bir konusudur. Bu nedenle, zimmet suçları ile ilgili bir durumda kesinlikle bir avukattan destek alınması önerilir.

Zimmet Suçu İle İlgili Türk Ceza Kanunu Hükümleri 

Türk Ceza Kanunu
Madde 247
  1. Görevi nedeniyle zilyedliği kendisine devredilmiş olan veya koruma ve gözetimiyle yükümlü olduğu malı kendisinin veya başkasının zimmetine geçiren kamu görevlisi, beş yıldan oniki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
  2.  Suçun, zimmetin açığa çıkmamasını sağlamaya yönelik hileli davranışlarla işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.
  3.  Zimmet suçunun, malın geçici bir süre kullanıldıktan sonra iade edilmek üzere işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranına kadar indirilebilir.

Zimmet suçu, Türk Ceza Kanunu’nun 217. maddesinde düzenlenen sahte belge kullanma suçu ile birlikte meydana gelebilen bir suçtur.

  • Suçun amacı dürüst biçimde kamu görevinin yerine getirilmesiyle korunan değeri kötüye kullanmak ve görevi nedeniyle devredilen veya gözetimle yükümlü olunan malı zimmete geçirmektir.
  • Zimmet suçu, kamu görevlisinin işlediği bir suçtur ve özel kanunlar bakımından istisnai düzenlemeleri vardır.
  • Suçun mağdur ve etkilenenleri toplumdaki herkes olduğu için herkes bu suçun mağdurudur.
  • Maddi konu, mal kavramını içerir ve 198. madde ile tanımlanmıştır. Emtiayı temsil eden evrak ve seyahat çeki de mal kavramının kapsamına girerken, taşınmazlar da bu suçun kapsamındadır.
  • Suçun ön koşulu görevi nedeniyle devredilmiş bir mal veya gözetimle yükümlü olduğu malın söz konusu olmasıdır. Hukuken zilyet olmak veya tasarrufa yetkili olmak yeterlidir.
  • Eylem, teslim ile görev arasında nedensellik bağı bulunmasını gerektirir. Teslim, kamu görevlisinin şahsına duyulan güven dolayısıyla yapılmış ise zimmet suçu oluşmaz, güveni kötüye kullanma suçu oluşur.
  • Görevlendirmenin içerisinde olan her konu bu suça elverişlidir. İhmali ve icrai davranışla işlenebilir.
  • Zimmete geçirme, malik sıfatını taşıyan kişinin tasarrufunda olan malı kendine veya başkasına yarar sağlamak amacıyla kullanması veya elinde tutmasıdır.
  • Suçun unsurlarından biri, zimmete geçirilen malın değerinin belirlenmesidir. Değer, malın piyasa değeri, takdir komisyonu kararı veya mahkeme kararı ile belirlenebilir.

Sonuç olarak, zimmet suçu, kamu görevlisinin görevi nedeniyle devredilen veya gözetimle yükümlü olduğu malı zimmete geçirmesiyle işlenen bir suçtur.

  • Suçun mağdur ve etkilenenleri toplumdaki herkes olduğu için herkes bu suçun mağdurudur.
Daha az cezayı gerektiren hal
Madde 249
  1. Zimmet suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle, verilecek ceza üçte birden yarıya kadar indirilir.
Kovuşturma
Hafifletici sebeplerden biri de 248.maddede düzenlenen etkin pişmanlık halidir.
Etkin pişmanlık
Madde 248
  1. Soruşturma başlamadan önce, zimmete geçirilen malın aynen iade edilmesi veya uğranılan zararın tamamen tazmin edilmesi halinde, verilecek cezanın üçte ikisi indirilir.
  2. Kovuşturma başlamadan önce, gönüllü olarak, zimmete geçirilen malın aynen iade edilmesi veya uğranılan zararın tamamen tazmin edilmesi halinde, verilecek cezanın yarısı indirilir. Etkin pişmanlığın hükümden önce gerçekleşmesi halinde, verilecek cezanın üçte biri indirilir.

https://kenanuysal.av.tr/2023-ceza-davalari-ucretleri/

TEHDİT SUÇU

TEHDİT SUÇU

Tehdit suçu, bir kişinin başkasına yönelik olarak uygulayacağı zarar veya zorlukları bildirmesi veya yapmasını ifade eder. Bu suç, Türkiye’de Ceza Kanunu‘nun 156. maddesiyle düzenlenmektedir.

Tehdit suçunun oluşması için, bir kişinin başkasına yönelik olarak zarar veya zorlukları bildirmesi veya yapması yeterlidir. Ancak, tehdit suçu için zarar veya zorluğun gerçekleşmesi gerekmez, sadece tehdit edilmesi yeterlidir.

Tehdit suçunun oluşması için, tehdit edilen kişinin tehdit edilmesi sonucu korku veya endişe duyması gerekir. Ayrıca, tehdit edilen kişinin tehdit edilmesi sonucu hareketlerinde sınırlamalar oluşması gerekir.

Tehdit suçu, Türkiye’de altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılırr. Ancak, tehditin ciddiyeti, tehdit edilen kişinin durumu, tehdit edilen kişinin zarar görmesi gibi faktörler nedeniyle ceza daha ağır olabilir.
Örneğin Tehdidin;

a) Silahla,

b) Kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle, imzasız mektupla veya özel işaretlerle,

c) Birden fazla kişi tarafından birlikte,

d) Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak,

İşlenmesi halinde, fail hakkında iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

Tehdit suçunun önlenmesi için, herhangi bir kişi tarafından tehdit edildiğinizde, hemen polise veya güvenlik güçlerine başvurmalısınız. Ayrıca, tehdit edilen kişinin sosyal çevresinde destek araması ve tehdit edilen kişinin güvenliğini sağlamak için gerekli önlemleri alması önemlidir.

Son olarak, unutmayın ki, bu yazı sadece genel bilgi sunmaktadır ve her durum farklı olabilir. Özel bir durum için hukuki konuların özel bir avukat tarafından değerlendirilmesi önerilir. Bu konuda bir avukatın desteği ile sizin yararınıza olabilecek en iyi sonucu elde etmeniz muhtemeldir.

https://kenanuysal.av.tr/2023-ceza-davalari-ucretleri/

TEHDİT SUÇU

Tehdit

Madde 106- (1) Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehditte ise, mağdurun şikayeti üzerine, altı aya kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.
(2) Tehdidin;
a) Silahla, 
göre silahın failin üzerinde bulunması yeterlidir. Oyuncak tabanca da Yargıtay tarafından silah kapsamında değerlendirilmektedir.
b) Kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle, imzasız mektupla veya özel işaretlerle,  mağdur üzerinde yarattığı korku ve savunma imkanını azaltması sebebiyle. Mektup kavramı geniş yorumlanmalı. İmzasız olmasının amacı kimliğin bilinmemesinin yaratacağı tedbir alamama halidir. Eğer yazı stili, üslup vs. kimin yazdığı anlaşılıyor ise bu hüküm uygulanmaz. Özel işaretlerden kasıt, somut olay özelliklerine göre korkutucu etki yapabilecek nitelikte olan işaretlerdir.
c) Birden fazla kişi tarafından birlikte,  hakimiyet + katkı gerekir.
d) Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak,  örgüt en az 3 kişinin mensup olduğu bir yapıdır.
İşlenmesi halinde, fail hakkında iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(3) Tehdit amacıyla kasten öldürme, kasten yaralama veya malvarlığına zarar verme suçunun işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ceza verilir.  gerçek içtima
Tehdidin yöneldiği hukuki varlıklar bakımından ayrım yapılmış. Yaşama karşı, cinsel dokunulmazlığa karşı, mal varlığına karşı olması bakımından farklı şekilde yaptırım uygulanır ve yargılama gerçekleşir.
Tehdidin türemiş (nitelikli) halleri bakımından korkunun ve tehdidin etkisi ölçüt olarak alınmıştır. Suçun koruduğu değer (hukuki konu) ise kişilerin kendi geleceklerini özgürce belirleme haklarıdır. Ayrıca, kişilerin huzur, sükun ve güvenlik duyguları (iç hürriyet) ve özel hayatın dokunulmazlığını da korur.
Suçun unsurları
Fail: herkes bu suçu işleyebilir. Ancak kamu görevlisi kendisine tahsis edilmiş araçları kullanmak suretiyle bu suçu işlerse (TCK 266) cezası arttırılır.
m.6. silah korkuttuğu için ağırlaştırıcıdır. Silahın kullanılmış olup olmaması tartışma konusudur.
Mağdur: herkes mağdur olabilir, belirli bir kişi olmalıdır. Kamuya yönelik olursa TCK 213 uygulanır. Mağdurun tehdit konusunu oluşturan saldırının anlamını anlayabilecek durumda olması gerekir. Tehdidin mağdurun şahsına yönelmesi gerekmez. Yakınlarına da yönelmiş olabilir.
Suçun maddi konusu: huzuru, sükunu, güvenlik duygusu, iradeyi oluşturma özgürlüğü etkilenen kişidir.
Eylem: Bu bir davranış suçudur. Davranış bittiği anda suç son bulmuş olur. Soyut tehlike suçudur. Sonuç aranmamıştır.
Yaşama, vücut bütünlüğüne ya da cinsel yaşama yönelik olmalı. Eğer bu eylem malvarlığına yönelik ise ve mal varlığında büyük bir zarar doğacağı belirtilmişse veya sair kötülük söz konusu ise bunun mağdura bildirildiği anda bu suç işlenmiş olur. Fail mağdurdan bir şey yapmasını, yapmamasını veya yapmasına izin vermesi için tehdit eder.

Tehdit geleceğe yöneliktir. Geleceğe ilişkin olmayan veya failin iradesine bağlı olmayan kötülük tehdit
kapsamında değerlendirilemez.
Birden çok tehdidin aynı anda söylenmesi durumunda 1 eylem vardır.
Uyarı niteliğindeki sözler tehdit sayılmaz.
Tehdidin konusunu oluşturan kötülüğün bizzat tehdit eden tarafından gerçekleştirilmesi şart değildir.
Mağdura ciddi olduğunu yönünde izlenimin verilmesi gerekir. bir tehdidin şaka olduğu objektif olarak
(ortalama insan) anlaşılmalıdır. Ciddi bir tehdidin bulunup bulunmadığı objektif ve sübjektif şartlar beraber değerlendirilmek suretiyle somut olaya göre belirlenmelidir.
Tehdidin ağırlığı konusunda yapılacak değerlendirmede objektif bir değerlendirme (ortalama insan)
yapılmalıdır.
Mağduru psikolojik olarak ciddi derecede etkileyen tehdit kasten yaralama kapsamına da girebilir.
Yapılacak olan kötülük bir koşula da bağlanmış olabilir.
“yakın” kavramının neleri içerdiği belirlenmelidir. Yakın akrabalar ile sınırlı değildir. somut olay özelliklerine göre bu kişi ile mağdur arasındaki yakınlık, kişisel ve sosyal ilişkiler dikkate alınmalıdır.
Mağdur mutlaka failin bu iradesinden haberdar olmalıdır.  mağdurun bilgisine ulaşmalı
“sair kötülük” kişinin malvarlığı dışında kalan, şerefiyle vs. ilgili halleri kapsar.
Mal varlığı bakımından gerçekleştirileceği söylenen zararın büyük olup olmadığı da somut olay özelliklerine göre belirlenmeli
Tehdidin hangi hukuki değere yönelik olduğu belirlenmelidir. Yargıcın olay anına giderek ex ante değerlendirme yapması gerekir. Suç unsurlarını tespit etmelidir.
Failin eylemi, mağdurun irade özgürlüğü üzerinde etkili olmalı.
Manevi unsur: kasıtlı suçtur. Doğrudan veya olası kastla işlenir.
Hukuka aykırılık ögesi
Bu ögeler oluştuğu takdirde hukuka aykırılık karinesi doğar. Tehdit suçuna özgü olarak herhangi bir hukuka uygunluk nedeni mevcut değildir. Genel hükümlere göre kolluk güçlerinin görevin ifası sırasında söyledikleri sözler tehdit sayılmayacaktır. Haksız kışkırtma halinde cezada indirim yapılır çünkü kusurluluğu etkiler, kusuru azaltır ancak mazeret sebebi değildir.

Çocukların tehdide azmettirilmesi halinde üst soy ve alt soy ilişkisi aranmaksızın azmettirmeden verilecek ceza artacaktır.
Azmettiren, azmettirmenin sınırının aşılması halinde bu sonucu kestirebilecek durumdaysa sorumlu tutulur. Azmettirenin kastına göre değerlendirilir.
İçtima: birçok suçun unsuru olarak ortaya çıkar. Bileşik suç ortaya çıkar ve dolayısıyla tüketme ilkesi gündeme gelir. Bu suçlar bağımsızlıklarını kaybederler. Zincirleme suç halinde işlenebilir. Hareket ile beraber işlenmesi halinde her ikisi için ayrı ayrı uygulama yapılmalı.
Failin çeşitli biçimlerde sürekli olarak tehdit etmesi ancak her tehdidin başka bir hükme uygun olması halinde cezanın 43.maddeye göre ağır olanından verilmesi gerekir.

Kovuşturma
Bu suçun temel biçimi kendiliğinden cezalandırılır. Hafifletilmiş biçimi ise şikayete bağlıdır.

 

 

YARGITAY BAŞKANLIĞI
6. Ceza Dairesi 2021/1169 E. , 2021/20420 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SUÇ: Tehdit
HÜKÜMLER: İstinaf başvurusunun esastan reddi
Bölge Adliye Mahkemesince verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
Hükmolunan cezaların miktarı ve türü gözetildiğinde, 5271 sayılı CMK’nın 286/2-a maddesi uyarınca, ilk
derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezaları ile miktarı ne olursa olsun adli
para cezalarına ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddine dair bölge adliye mahkemesi kararlarının
temyizi mümkün olmadığından, sanıklar … ve … müdafii, katılanlar …, …, … vekilinin temyiz
itirazlarının 5271 sayılı CMK’nın 298. maddesi uyarınca REDDİNE, 28/12/2021 tarihinde oy birliği ile
karar verildi.

YARGITAY BAŞKANLIĞI
4. Ceza Dairesi 2021/34200 E. , 2021/29964 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇLAR: Tehdit, birden fazla kişi ile birlikte tehdit
HÜKÜMLER: Mahkumiyet
KARAR
Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç
tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre
yapılan incelemede;
A-Sanığa yükletilen mağdur …’a yönelik birden fazla kişi ile birlikte tehdit eylemiyle ulaşılan çözümü
haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemin sanık tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak
yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların
temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı,
vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,
Eylemin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tipine uyduğu,
Cezanın kanuni bağlamda uygulandığı,
Anlaşıldığından, sanık …’nun ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmemiş olmakla, tebliğnameye uygun
olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKMÜN ONANMASINA,
B-Sanık hakkında mağdur …’a yönelik tehdit suçundan kurulan mahkumiyet hükmünün temyizinde ise,
Başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak;
1-6763 sayılı Kanunun 34. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK’nın 253. maddesi ve maddeye eklenen
fıkraya göre uzlaşma hükümleri yeniden düzenlenmiş ve sanığa isnat edilen TCK’nın 106/1. maddesi
kapsamındaki tehdit suçunun uzlaştırma kapsamına alındığı anlaşılmış olmakla, 5237 sayılı Türk Ceza
Kanunu’nun 2 ve 7. maddeleri de gözetilerek, hakaret ve tehdit suçlarında uzlaştırma işlemi
uygulanarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun bu kapsamda yeniden değerlendirilip
belirlenmesinde zorunluluk bulunması,
2-Kabule göre de;
a)Sanık hakkında mağdur …’a yönelik bir kez tehdit suçunu işlediğinin iddia olunduğu olayda zincirleme
suç hükümlerinin olayda nasıl oluştuğu Yargıtay denetimine imkan verecek şekilde karar yerinde
tartışılmadan, yetersiz gerekçeyle sanık hakkında TCK’nın 43. maddesi hükümlerinin uygulanması,
b)Sanığa ek savunma hakkı verilmeden, iddianamede gösterilmeyen TCK’nın 43. maddesinin
uygulanması suretiyle CMK’nın 226/2. maddesine aykırı davranılması,
Kanuna aykırı, sanık …’nun temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnameye aykırı olarak,
HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp
sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas mahkemesine gönderilmesine, 22/12/2021 tarihinde oy birliğiyle
karar verildi.

ÖZEL HAYATIN GİZLİLİĞİNİ İHLAL SUÇU

Özel hayatın gizliliğinin ihlali suçu

Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Bu hak, Türkiye’de Anayasa‘nın 20. maddesinde güvence altına alınmıştır. Özel hayatın gizliliğinin ihlali, kişinin özel hayatına yönelik izinsiz müdahale veya ifşa olarak tanımlanır ve Türk Ceza Kanunu‘nun 132. maddesinde düzenlenmektedir.

Bu suç, bir kişinin özel hayatının gizliliğini ihlal ederek, açıklama veya ifşa etmek, kaydetmek, yayınlamak, satmak veya satın almak yoluyla işlenebilir. Özel hayatın gizliliğini ihlal etmek, kişinin yaşamının herhangi bir yönüyle ilgili olabilir, örneğin, kişisel bilgiler, haberleşme, fotoğraflar, videolar veya kişisel mektuplar gibi.

Özel hayatın gizliliğini ihlal suçu, mağduru savunmasız hale getirir ve aynı zamanda mağdurun onur ve saygınlığını da zedeleyebilir. Bu nedenle, bu suç Türk Ceza Kanunu’nda cezalara tabidir. Suçun cezası, suçun niteliğine göre değişebilir, ancak en az iki yıldan beş
yıla kadar hapis ve dörtbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılması söz konusu olabilir.

Özel hayatın gizliliği ihlali, genellikle internet ortamında yaygın olarak görülür. Kişisel bilgilerin, fotoğrafların veya videoların internet ortamında yayınlanması veya ifşa edilmesi, birçok insanın özel hayatının gizliliğini ihlal etmektedir. Bu nedenle, internet ortamında özel bilgilerin paylaşımı veya ifşası, özellikle dikkatli bir şekilde ele alınmalıdır.

Sonuç olarak, özel hayatın gizliliğinin ihlali suçu ciddi bir suçtur ve Türkiye’de cezalara tabidir. Bu suçun mağduru iseniz, hemen bir avukata başvurarak yasal haklarınızı öğrenmeniz önerilir. Bu sayede, mağduriyetinizin en aza indirilmesi ve hakkınızın korunması sağlanabilir.

https://kenanuysal.av.tr/2023-ceza-davalari-ucretleri/

 

ÖZEL HAYATIN GİZLİLİĞİNİ İHLAL SUÇU KANUN MADDELERİ

Özel hayatın gizliliğini ihlal suçu şikayete bağlı bir suçtur. Şikayet hakkı suçtan zarar gören kişi ve mağdura aittir. Suçtan zarar gören kişi bir tüzel kişi de olabilir.

Türk Ceza Kanunu

Madde 134- (1) Kişilerin özel hayatının gizliliğini ihlal eden kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Gizliliğin görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle ihlal edilmesi halinde, verilecek ceza bir kat artırılır.
(2) (Değişik: 2/7/2012-6352/81 md.) Kişilerin özel hayatına ilişkin görüntü veya sesleri hukuka aykırı olarak ifşa eden kimse iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. İfşa edilen bu verilerin basın ve yayın yoluyla yayımlanması halinde de aynı cezaya hükmolunur.
Bu maddede iki ayrı suç tipi düzenlenmiştir. Maddenin ilk fıkrası suçun temel şekli (özel hayatın gizliliğini ihlal), ihlalin görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle gerçekleştirilmesi ise suçun nitelikli halidir. Maddenin 2.fıkrasın görüntü veya seslerin hukuka aykırı olarak ifşa edilesi ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır. AY 20 ile paralel bir düzenlemedir.
Teknolojik gelişmeler de dikkate alınarak düzenlenmiştir.
Korunan hukuki değer: AY 20’de tanınan özel hayatın gizliliği hakkı korunmaktadır. “herkes özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir”

Özel hayat: kişinin hayatının başkaları tarafından öğrenilmesini istemediği, başkalarından gizlediği kısmı anlamındadır.
Özel hayat kavramı, AİHM’nin birçok kararında “yabancı gözlerden uzak yaşamayı isteme hakkı”ndan daha geniştir. AİHM’ye göre kişinin ismi, fotoğrafı, ses örneği gibi kimliğine ilişkin bilgiler bu kapsamdadır.

Maddenin ikinci fıkrasında düzenlenen özel hayata ilişkin görüntü veya sesleri ifşa etme suçunun konusunu ise özel hayata ilişkin görüntü ve ses kayıtları oluşturur.

Görevin ifası sırsasında TCK, soruşturma ve kovuşturma kapsamında müdahaleye izin vermektedir ancak teknik araçlarla izleme (m.140) tedbiri kişinin konutunda uygulanamaz.

İlgilinin rızası çerçevesinde sınırları içinde kalınmalıdır. Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa göre topluma mal olmuş kişilerin fotoğraflarını yayınlamak için rızalarının alınmasına gerek yoktur.

Bir hakkın kullanılması sırasında iddia ve savunmanın kanıtlanması için vazgeçilmez ise şikayet veya ihbar hakkı kapsamında kalır. Haber verme hakkı da başkalarının şöhret ve haklarının korunmasını sağlamak amacıyla kısıtlanabilir.

ÖZEL HAYATIN GİZLİLİĞİNİ İHLAL SUÇU
YARGITAY BAŞKANLIĞI
6. Ceza Dairesi 2021/23834 E. , 2021/20623 K.
“İçtihat Metni”
İNCELENEN KARARIN;
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SUÇLAR: Nitelikli yağma, kişi hürriyetinden yoksun kılma, özel hayatın gizliliğini ihlal
HÜKÜMLER: İstinaf başvurusunun esastan reddi, temyiz isteminin reddi
Bölge Adliye Mahkemesince verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
1-)Sanık … hakkında özel hayatın gizliliğini ihlal etme suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne ilişkin
verilen istinaf başvusunun esastan reddi kararına yönelik yapılan temyiz isteminin reddi kararının
yapılan incelemesinde:
Hükmolunan cezanın miktarı ve türü gözetildiğinde, 5271 sayılı CMK’nın 286/2-a maddesi uyarınca, ilk
derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezaları ile miktarı ne olursa olsun adli
para cezalarına ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddine dair bölge adliye mahkemesi kararlarının
temyizleri mümkün olmadığından, Bölge Adliye Mahkemesince verilen temyiz isteminin reddine ilişkin
24.09.2021 tarihli, 2021/2165 esas ve 2021/1807 karar sayılı ek kararda bir isabetsizlik
görülmediğinden, bu karara yönelik sanık müdafiinin temyiz itirazının reddiyle, temyiz isteminin reddine
dair ek kararın ONANMASINA,
2-) Sanıklar …, …, … ve suça sürüklenen çocuk … hakkında nitelikli yağma ve hürriyeti tahdit
suçlarına ilişkin verilen istinaf başvurusunun esastan reddi kararlarına yönelik yapılan incelemede:
Sanıklar müdafiileri ve suça sürüklenen çocuk müdafii duruşmalı inceleme isteminde bulunmuş iseler
de; 01.02.2018 tarihli ve 7079 sayılı Kanunun 94. maddesi ile değişik 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri
Kanunun 299. maddesi gereğince takdiren duruşmasız olarak yapılan incelemede;
5271 sayılı CMK’nın 288. maddesinin ”Temyiz, ancak hükmün hukuka aykırı olması nedenine dayanır.
Bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması hukuka aykırılıktır.”, aynı Kanunun 294.
maddesinin ”Temyiz eden, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda
göstermek zorundadır. Temyiz sebebi ancak hükmün hukuki yönüne ilişkin olabilir.” ve aynı Kanunun
301. maddesinin ”Yargıtay, yalnız bozulmasını istediği temyiz başvurusunda göstermek zorundadır.
Temyiz sebebi ancak hükmün hukuki yönüne ilişkin olabilir.” ve aynı Kanunun 301. maddesinin
“Yargıtay, yalnız temyiz başvurusunda belirtilen hususlar ile temyiz istemi usule ilişkin noksanlardan
kaynaklanmışsa, temyiz başvurusunda bunu belirten olaylar hakkında incelemeler yapar.” şeklinde
düzenlendiği de gözetilerek, sanık … müdafii, temyiz dilekçesinde özetle; sanığın beraatine karar
verilmesi gerektiğini, suçlamaların silahla gerçekleştiğine dair delil olmadığını, 61. maddenin ihlal
edildiğini, temel cezadan uzaklaşılmasının hukuka aykırı olduğunu, sanık hakkında 62. maddenin
uygulanması gerektiğini belirtmiş, suça sürüklenen çocuk … müdafii temyiz dilekçesinde özetle; suça
sürüklenen çocuk hakkında 62. ve 231. maddelerin uygulanması gerektiğini, suçlara suça sürüklenen
çocuğun iştirak ettiğine dair delil bulunmadığının ileri sürmüş, sanık … müdafii temyiz dilekçesinde
özetle; sanığın eylemlere katılmadığını, beraatine karar verilmesi gerektiğini, kararın hukuka aykırı
olduğunu belirtmiş, sanık … müdafii temyiz dilekçesinde özetle; eylemin silahla işlenmediğini, dava
konusu olayda ticari ilişkiden kaynaklanan alacağın tahdilinin söz konusu olduğunu, 62. maddenin ve
hürriyeti tahdit suçunda sanık hakkında etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması gerektiğini ileri
sürmüş, katılanlar vekili temyiz dilekçesinde özetle; yağma suçundan tek ceza tayini ve zincirleme suç
hükümleri uygulanmaksızın hüküm kurulmasının hukuka aykırı olduğunu, hürriyeti tahdit suçundan üst
hadden ceza verilmesi gerektiğini, katılanın cinsel amaçlı alı koyulduğunu bu nedenle sanıklar hakkında
05/09/2022 13:53 Yargıtay Bilgi İşlem Merkezi Müdürlüğü Tarafından Oluşturulmuştur. Sayfa 1
YARGITAY BAŞKANLIĞI
109/5. maddenin uygulanması gerektiğinin belirtmiş, anılan temyiz dilekçesinde belirtilen sebeplere
yönelik yapılan incelemede;
Oluş ve dosya içeriğine göre, sanıklar ve suça sürüklenen çocuk hakkında nitelikli yağma ve kişi
hürriyetinden yoksun kılma suçlarından kurulan hükümlerde herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı
anlaşılmıştır.
Ayrıca dosyada CMK’nın 289. maddesinde sayılan hukuka kesin aykırılık hâllerinin herhangi birinin
varlığı da tespit edilememiştir.
Usul ve yasaya uygun olan … Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesinin 10.09.2021 gün ve
2021/2165 Esas, 2021/1807 sayılı kararına yönelik TEMYİZ İSTEMLERİNİN ESASTAN REDDİ ile
tebliğnameye uygun olarak hükümlerin 5271 sayılı CMK’nın 302/1. maddesi uyarınca ONANMASINA,
CMK’nın 304/1. maddesi uyarınca dosyanın … 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ne, kararımızın bir örneğinin de
… Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesi’ne gönderilmesine, 29.12.2021 tarihinde oybirliği ile karar
verildi.

KASTEN ÖLDÜRME SUÇU

Kasten öldürme suçu, Türk Ceza Kanunu‘nun (TCK) 81. maddesinde düzenlenmiştir. Bu suç, bir kişinin başka bir kişiyi kasıtlı olarak öldürmesi anlamına gelir. Kasten öldürme suçu, insan hayatının en temel hakkı olan yaşama hakkına yönelik bir saldırıdır ve en ağır suçlardan biridir.

Kasten öldürme suçu, bir kişinin diğer bir kişiyi öldürmek için kasıtlı olarak hareket ettiği durumlarda işlenir. Kasıt, kişinin bir başkasını öldürmek için bilinçli ve isteyerek eylemde bulunması anlamına gelir. Örneğin, bir kişinin bir başkasına silahla ateş etmesi veya bir kişiyi bıçaklayarak öldürmesi, kasten öldürme suçu olarak değerlendirilir.

TCK’nın 81. maddesi uyarınca, kasten öldürme suçu işleyen kişiye ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilir. Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası, ömür boyu hapis cezası anlamına gelir ve ceza infaz kurumunda tamamlanır. Ancak, bazı durumlarda ceza, iyi hal indirimi gibi nedenlerle indirilebilir.

Kasten öldürme suçu, toplumsal barışa zarar veren ve ailenin en büyük acılarından biri olan bir suçtur. Bu suç, adaletin sağlanması için ciddi bir şekilde ele alınmalı ve suç işleyen kişi yargılanmalıdır. Ayrıca, suç mağduru yakınlarının da hukuki süreçte haklarının korunması ve cezalandırmanın en üst düzeyde olması için adli destek alması önerilir.

Sonuç olarak, kasten öldürme suçu, insan hayatına yönelik en ağır saldırılardan biridir ve Türk Ceza Kanunu tarafından ağır cezalara tabidir. Bu nedenle, bu suçun ciddiyeti ve sonuçlarına dair farkındalığın artırılması önemlidir ve mağdurların yasal haklarının korunması için adli destek almaları önerilir.

 

https://kenanuysal.av.tr/2023-ceza-davalari-ucretleri/

 

KASTEN ÖLDÜRME SUÇU

Kasten öldürme suçu Türk Ceza Kanunu’nun 81. maddesin’de düzenlenmiştir. Bu suç, bir kişinin başka bir kişiyi öldürmeyi amaçlayarak veya öldürme sonucunu bilerek yapması olarak tanımlanır. TCK m.81’e göre “Bir insanı kasten öldüren kişi, müebbet hapis cezası ile cezalandırılır.”

Türk hukukunda, kasten öldürme suçunun işlenmesi durumunda, mağdurun ailesi veya mirasçıları da dava açabilir.

Kasten öldürme suçunun işlenmesi, toplumda ciddi bir endişe ve kaygıya yol açar ve adaletin sağlanması için hukukun titiz bir şekilde uygulanması gereklidir. Bu nedenle, kasten öldürme suçunun işlenmesi durumunda, yargı organlarının suçluyu cezalandırması ve mağdurun ailesinin haklarının korunması önemlidir.

Kasten öldürme
Madde 81- (1) Bir insanı kasten öldüren kişi, müebbet hapis cezası ile cezalandırılır.
“Öldüren” sözcüğünün içerisinde davranış, nedensellik ve sonuç mevcuttur.
Nitelikli haller
Madde 82- (1) Kasten öldürme suçunun;
a) Tasarlayarak,
b) Canavarca hisle veya eziyet çektirerek,
c) Yangın, su baskını, tahrip, batırma veya bombalama ya da nükleer, biyolojik veya kimyasal silah kullanmak suretiyle,
d) Üstsoy veya altsoydan birine ya da eş veya kardeşe karşı,
e) Çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
f) Gebe olduğu bilinen kadına karşı,
g) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,
h) Bir suçu gizlemek, delillerini ortadan kaldırmak veya işlenmesini kolaylaştırmak ya da yakalanmamak amacıyla,
i) (Ek:29/6/2005 – 5377/9 md.)Bir suçu işleyememekten dolayı duyduğu infialle,
j) Kan gütme saikiyle,
k) Töre saikiyle,
İşlenmesi halinde, kişi ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılır.
Korunan değer: yaşam hakkı. Çünkü yaşam hakkı, diğer hakların ön koşuludur. Dokunulamaz, devredilemez, kişinin vazgeçemeyeceği, doğal bir haktır. Uluslararası sözleşmelerde ve bildirgelerde de güvence altına alınır. AİHS’de ve AİHM kararlarında da görülür. 2002 tarihinde İngiltere ile ilgili verilen bir kararda, ötanazinin de yasaklandığı görülür.
Suçun tipiklik unsuru bakımından:
Fail: Bu suçun faili bir özellik taşımaz. Suçu herkes işleyebilir. Ancak belli kişiler işlediği zaman suçun nitelikli biçimi
ortaya çıkar. Fail bir sıfat taşıdığı zaman “özgü fail” olur.
Mağdur: Öldürülen insandır. Akrabaları da “zarar gören” sayılır.
“Devlete Karşı Suçlar” bölümünde AY 10 CB’yi öldürme suçunu düzenler. Böyle bir düzenlemeye ayrıca gerek yoktur çünkü TCK 82/1/(g)’de buna ilişkin bir düzenleme mevcuttur. Öte yandan, suç mağdurunun alt soy-üst soy-kardeş gibi CB’nin öldürülmesi de “özgü suç” kategorisinde sayılır.
Suçun maddi konusu: yaşayan başka bir insandır. Ana rahmindeki cenin ve cesetler bu anlamda mağdur sayılmaz. Bir insanın kişi sayılmaya başlandığı an bakımından MK 28 uyarınca, doğumun tamamlanması üzerine önceden cenin olan bu varlığa karşı da suçun işlenmesi mümkün olacaktır. Doğumun tamamlanmasının gerektiğini iddia edenlerin yanı sıra doğumun başlaması anından itibaren de suçun işlenebileceğini ileri sürenler var. Doğumun ne zaman başladığını tespit etmek çok zor. “ana rahminden ayrıldıktan sonra bağımsız yaşayabilen” varlığın kişilik kazandığını kabul etmek gerekir. Bu bakımdan tartışmaların önemi şu noktada ortaya çıkar: Çocuk anneden ayrılmadan önce yapılan müdahaleler
“çocuk düşürtme” suçuna sebebiyet verebilir. Kişiliğin kazanılması için anneden çocuğun ayrılması şart!
a. Ölüye karşı bu suçların işlenemeyeceği belirtildiği üzere, ölümün ne zaman gerçekleştiğinin de tespiti önemlidir. Bu konuda biyolojik ölüm bakımından, kişinin merkezi sisteminin yanı sıra, solunum ve kan dolaşımının da durması veya bir diğer kısım yazarlarca yalnızca beyin ölümünün yeterli olduğu şeklinde görüşler var. Organ Hukuku Yönetmeliğinde cesetten organ naklinin ancak beyin ölümü gerçekleşmesi halinde yapılması gerektiği belirtilmiş olduğu için beyin ölümü ağır basar. Uygulamada karşımıza çıkmaz. Bu suçun ölmüş bir insana karşı işlenmesi mümkün değildir. Ne kadar kasıtlı olursa olsun “işlenemez suç”tur.
b. Başka bir insanın hayatı söz konusu olmalıdır. Yani intiharın faili de mağduru da kişinin kendisi olduğu takdirde insan öldürme suçu söz konusu olmaz.
Eylem: davranış açısından bakıldığında suç, serbest davranışlı bir suçtur; ölüm sonucunu doğuran her davranış suç kalıbı içerisine girebilir yeter ki o sonuç doğsun. Bu sebeple aracın önemi yoktur. Manevi araçlar ile de suçun işlenmesi mümkündür. Her halükarda “elverişli araç” olması gerekir yoksa yaralama veya öldürmeye teşebbüs ölçüsünde kalabilir.
Yaralama ile insan öldürmeye teşebbüs arasındaki farkın ölçütleri geliştirilmiştir.
c. Sonuç: ölüm.
d. Nedensellik bağı: ölüm, failin davranışının sonucu olmak gerekir. Nedensellik bağını tespit etmenin kolay olmadığı konularda ortaya birçok görüş çıkmıştır. En önemli görüş “objektif isnadiyet/yüklenebilirlik” görüşüdür.
Nedensellik kavramı uygar dünyanın kavramıdır. Failin davranışı, objektif olarak o sonuca neden oluyorsa sonuç
failin eseridir, cezai sorumluluğu doğar
Manevi unsur: kasıtla yani bilinçle ve özgür irade ile işlenir. Doğrudan (birinci derecede – ikinci derecede) veya olası kasıt
olabilir. Sapma (nedensellik bağında) veya hata halinde başkasını öldürmek isterken amcasını öldüren kişi bakımından nitelikli insan öldürme olmaz çünkü objektif olarak yükletilebilirlik söz konusu değildir. Burada öldürmeye teşebbüs kavramı karşımıza çıkar. Yargıtay, insan öldürmeye teşebbüs ile yaralamayı birbirinden ayırt etmek üzere bazı ölçütler belirlemiştir:
 Fail ile mağdur arasında geçmiş bir bağlantı/ilişki
 Failin kullandığı araç/kullanma biçimi
 Darbe sayısı
 Darbelerin yöneltildiği vücut bölgesi
 Failin davranışlarına kendiliğinden mi başka türlü mü son verdiği
 Olay sırasında sarf edilen sözler
Dosya incelendiğinde, bu etkenlerden bir tanesinin incelenmesinde dahi ihmal varsa Yargıtay’ın kararı bozması gerekir.
Yine, bunlardan birine/birkaçına ağırlık verilmesinin sebebi gerekçede belirtilmeli. Fakat aksine, uygulamada Yargıtay,
hatalı olarak İDM gibi karar veriyor. Yargıtay’ın duruşma yapmaması sebebiyle İDM gibi delilleri, tarafları, olayı değerlendirerek suçun ne olduğuna karar vermesi hakkaniyete uygun sonuçlar doğurmaz.Tipe uygun eylem gerçekleştiği anda “hukuka aykırılık karinesi” (çürütülebilir) gerçekleşir. Hukuka aykırılığın çürütülmesi, tipe uygunluk durumunu ortadan kaldırmaz. Yalnızca onun hukuka aykırı olmadığını ortaya koyar. Ör. Meşru müdafaa. Yaşam hakkının ihlal edilmesi bazı hallerde hukuka uygun şekilde gerçekleşebilir. Yasal bir görevin ifası ve bir hakkın kullanılması gibi. Bu görevin ifası esnasında yasal sınırların dışına çıkılması halinde TCK 27’nin uygulanması söz konusu olur.
“Yasal savunma” ile ilgili bazı konularda uygulamada günleme gelen bazı hususlar (koşul bazında değerlendirilmeli):
 Haksız tahrik (TCK 29)
 Sınırın aşılması (TCK 27/1) – sınırın nasıl aşıldığı üzerinde de durulmalıdır.
 Korku, heyecan ve telaşa kapılarak sınırları aşmak – TCK 27/2 (kusurluluğu ortadan kaldıran durum)  hukuka uygunluk nedeni değil; mazeret nedenidir. Kusursuz olduğu için suç varlığını sürdürür ama fail de mağdur görüldüğü için ceza verilmez. Burada beraat kararı yok; suç var fakat ceza verilmiyor. Mazeret nedenleri ile hukuka uygunluk nedenleri arasındaki fark budur. Hukuk düzeni mazeret halini hukuka uygun görmüyor ama faili mağdur görüyor. Yalnızca ceza vermeyi önleyebilen bir nedendir. Fail bağışlanmaz fakat mağdur görülür. Beraat ve hukuka uygunluk söz konusu değil. Bu hüküm genellikle terör suçlarında gündeme gelir.
 Yanılgı  kusurluluğu kaldırır fakat hukuka aykırılığı kaldırmaz. Öldürülmek istenen kişi ile öldürülen kişinin her ikisinin de yaşam değeri birbirine eşittir. (TCK 30)
 Sapma  beceriksizlik! Rıza Ötanazi = iyi ölüm  bazı sıkı koşullarda izin veren hukuk sistemleri mevcut. Ötanazi Türk hukukunda yasaktır ve insan öldürme sayılır. Bu kural tıbbi ontoloji nizamnamesinde belirtilmiştir.
Uygulama ve doğrultusunda geliştirilen öğretide, 3 tür ötanaziden bahsedilir:
1. Etkin(aktif) ötanazi: hastanın bilinçli olarak isteği doğrultusunda gerçekleştirilen ötanazi.
2. Dolaylı ötanazi: doktorun takdiri doğrultusunda gerçekleştirilen ötanazi. Örneğin zorunluluk durumu.
3. Edilgin (pasif) ötanazi: hastanın tedavisinin bırakılması yoluyla gerçekleştirilen ötanazi.
Yaşama karşı suçlarda rıza, en çok üzerinde durulacak konudur.
Suçun Nitelikli Halleri
Failin bu nedenleri bilerek ve kasten hareket etmiş olması gerekir. (bilinç ve irade)
Madde 82- (1) Kasten öldürme suçunun;a) Tasarlanarak,  (pre)meditasyon = derin düşünme –  plan kurma teorisi
b) Canavarca hisle veya eziyet çektirerek,  ilki duygu dünyasına ilişkin, ikincisi işleniş şekliyle.
c) Yangın, su baskını, tahrip, batırma veya bombalama ya da nükleer, biyolojik veya kimyasal silah kullanmak suretiyle,  bu haller zaten genel bir tehlike yaratmakta
d) Üstsoy veya altsoydan birine ya da eş veya kardeşe karşı,  bu kişilerin MK’ya göre mi belirlenmesi konusunda tartışma
e) Çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,  savunmasız ve hazırlıksız olmaları ahlaki kötülüğü ve kınanabilirliği arttırır
f) Gebe olduğu bilinen kadına karşı,  2 tane yaşam hakkının ihlali söz konusu olduğu için.
g) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,  nedensellik bağının kurulması şart! Görevin önceden yerine getirilmiş olması gerekir.
h) Bir suçu gizlemek, delillerini ortadan kaldırmak veya işlenmesini kolaylaştırmak ya da yakalanmamak amacıyla,  araç suç haline gelir.
i) (Ek:29/6/2005 – 5377/9 md.)Bir suçu işleyememekten dolayı duyduğu infialle,
j) Kan gütme saikiyle,  öç alma duygusu ve görev bilinci ile (nedensellik bağı içerisinde)
k) Töre saikiyle,  görev bilinci ile. Bireysel namus anlayışla değil törenin biçtiği role uygun hareket etmeli. İşlenmesi halinde, kişi ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılır.

(b) Canavarca his (brutalite) veya eziyet çektirerek öldürme
(c) bendi hakkında en çok tartışılan konulardan biri nikahlı olmayan eşler bakımından oraya çıkar, MK bakımından eş olarak kabul edilebilir bir kişi ise bu bent uygulama alanı bulacaktır.
(d) Somut olaya göre kişinin beraber yaşadığı nikahsız partneri de eş sayılmalı.
(e) bendi bakımından kişinin kendini savunamayacak olması hali Yargıç tarafından değerlendirilir. Sürekli olması şart değildir. Uyku halinde bu suçun işlenmesi hakkında tartışmalar mevcuttur.
(f) Gebe olduğu bilinen kadına karşı işlenmesinde “doğrudan kasıt” söz konusu olur. Çocuk düşürtme suçu ile yan yana gelebilir. Bu noktada, failin anneyi de öldürmeyi isteyip istememesi belirleyicidir.
(g) Kamu görevlisinin kim olduğu Türk hukukunda ilgili mevzuatta belirtilmiştir. Tanık da geçici olarak kamu görevi yerine getirdiği için tanım içerisinde yer alır.
(h) Bir suçun işlenmesini kolaylaştırmak için  örneğin gasp suçunu işlemek için öldürmek. Bu durumda 2 ayrı suç söz konusudur. Biri ana suç (gasp) biri ara suç (insan öldürme)dir.
(i) Bir suçu işleyememekten dolayı duyduğu infialle  örneğin zorla cinsel ilişki kurmaya çalışıp beceremeyince öldürmek.
(j) Kan gütme saikiyle  Yargıtay: (i) bu öldürmeden önce bir olay + (ii) öç alma arzusu + (iii) kan hısımlığı bulunma şartı olmasa da kan gütme saikinin bulunması + (iv) ilk öldürme olayı ile ikinci olay arasında bir süre geçmesi ve
(v) geleneklerin etkisiyle işlenmesi.
(k) Törenin ne olduğunun, sınırlarının belirlenmesi gerekir. ilkel kabile döneminden kalma bir şey!! namus saikinin içeriğinin değiştirilmesi şarttır çünkü saik psikolojik bir nedendir. (kitapta var) namus kavramının töreyi de kapsayan bir üst kavram olduğu belirtiliyor.
Arkadan vurma, şerefi örseleyen bir kurum olarak kabul ediliyor (Batı’da). Bizdekinin tam tersi. Brutal (canavarca hisle) mevzusu bunla bağlantılı.
Bütün Avrupa’da birbirleriyle evlenmesi mümkün olmayanların arasındaki cinsel ilişki ayrı bir suç olarak düzenlenmiş olmasına rağmen Türkiye’de bu şekilde bir düzenleme söz konusu değildir.
Kusurluluk
Klasik nedenler söz konudur. (akıl hastalığı, ehliyetsizlik vb.) kusuru azaltan neden olarak haksız tahrik söz konusu olabilir. Zorunluluk durumu söz konusu olabilir (fail mağdur görülüyor ve cezalandırılmıyor – kusursuz suç var ama kusursuz ceza olmaz).
Teşebbüs
Hedefin ötesine geçilmesi halinde “sonucu nedeniyle ağırlaşan” suç söz konusu olur. Teşebbüs halinde ise hedefe ulaşılamamaktadır. Kasıt kavramı bakımından tereddüt çıkaran durumlar söz konusu olabilir. (Yaralamayı mı öldürmeyi mi istedi?) İcrai davranış mevcut değilse teşebbüs de söz konusu olmaz. Teşebbüs bakımından sorun, failin öldürmek için mi yaralamak için mi fiili gerçekleştirdiği (kast) noktasında ortaya çıkar. Olası kasıt da teşebbüs bakımından söz konusu olabilir. “ölürse ölsün” diyerek de teşebbüs meydana gelebilir! fiilin gerçekleştirilmesinde olası kast söz konusudur.
Bu sorun bakımından bazı ölçütler geliştirilmiştir: fail ile mağdur arasında olay öncesine dayalı husumet olup olmadığı/ilişki, failin kullandığı araç, darbelerin yöneldiği bölge, ölene yönelik darbe sayısı ve şiddeti, failin kendiliğinden mi davranışı bıraktığı yoksa başka bir engel sebebiyle mi, failin suç aygıtını kullanma biçimi, olay öncesi ve sonrası failin mağdurla karşılıklı sarf ettikleri sözler ve davranışlar gibi.

Yansıma biçimleri açısından bu suç “birlikte failler” ile işlenebileceği gibi başka türlü de işlenebilir. Birlikte faillerden hangisinin fiili sonucunda kişinin öldüğü bilinmiyor ise ne olacağı önemli bir sorudur. Yeni TCK anlayışına göre şüphelilerin hepsi cezalandırılmalıdır “fonksiyonel egemenlik” görüşüne dayanır. Hepsinin işlevi öldürme ve atış alanı içerisinde yer almaları sebebiyle fonksiyonel egemenlik söz konusu olur ve şüphelilerin tümü cezalandırılmalıdır. Failin kim olduğunun belirlenemediği böyle bir durumda herkes cezalandırılır fakat cezada indirim yapılır idi, eski yasaya göre.
Yeni TCK’da faillik kavramı tamamen değiştiği için işlevsel egemenlik gereğince hepsinin cezalandırılması gerekir.
İştirak söz konusu olabilir. Dolaylı fail bulunması halinde suçu işleyen bu kişi cezayı alır.
Aynı kişiyi öldürmek isteyen farklı kişilerin birbirinden haberdar olmaması hali “yan yana faillik” olarak adlandırılır.
Bunlardan hangisinin öldürme sonucunu doğurduğu belli olmazsa bu kişilerden her ikisi de teşebbüsten yararlanır çünkü “kuşkudan sanık yararlanır” ilkesi söz konusu olacaktır!
Azmettirme de söz konusu olabilir. Yardım eden de olabilir, bu da mümkündür. İştirak konusunda hep insan öldürme örnek gösterilir çünkü insan öldürme iştirakin her biçimine elverişli bir suçtur.
Yakınların öldürülmesi bakımından kasıt kavramının incelenmesi gerekebilir: kişide yanılgı yoluyla kasıtsız şekilde bir yakının öldürülmesi halinde normal bir öldürme suçu söz konusu olur. Kast, suçun unsurlarını bilmektir.
Zincirleme suç meydana gelebilir fakat zincirleme suç hükümleri uygulanmaz. Kanun’da açıkça yasaklanmıştır. Bu sebeple, ne kadar insan öldürülmüşse o kadar suç ortaya çıkar. Her suç bağımsızlığını korur ve bu şekilde cezalandırılır.
Kovuşturma ve Yaptırım
İnsan öldürme, kendiliğinden kovuşturulan bir suçtur. Nitelikli suç olduğu zaman ağırlaştırılmış müebbet verilir. En ağır suçlar olduğu için müebbet hapis ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezaları öngörülmüştür.

YARGITAY BAŞKANLIĞI
1. Ceza Dairesi 2021/8180 E. , 2021/15281 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SUÇ :Nitelikli kasten öldürme
HÜKÜM : 1)… 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 14/07/2020
tarih 2020/184 Esas, 2020/142 Karar sayılı kararı ile; Sanık … hakkında maktul …’ye yönelik nitelikli
kasten öldürme suçundan TCK’nin 82/1-d, 62/1, 53/1, 54. maddeleri gereğince müebbet hapis
cezasına mahkumiyetine ve hak yoksunluğuna dair karar.
2)… Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesinin 22/01/2021 tarih 2020/997 Esas, 2021/89 Karar sayılı
“istinaf başvurularının esastan reddine” dair karar.
TÜRK MİLLETİ ADINA
… Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesinin 22/01/2021 tarih ve 2020/997 (E), 2021/89 (K) sayılı
kararının sanık müdafii ve katılanlar … ve … ile … vekili tarafından 5271 sayılı CMK’nin 291.
maddesinde belirtilen süre içinde temyiz edildiği anlaşılmıştır.
Dosya incelendi.
Gereği görüşülüp düşünüldü;
Sanık hakkında ilk derece mahkemesince hükmolunan hapis cezasının 5 yılın üzerinde olması nedeniyle
5271 sayılı CMK’nin 286/2-a maddesi gereğince kararın temyizi kabil olduğu belirlenerek yapılan
incelemede;
Sanık müdafiinin duruşmalı inceleme isteminin 7079 sayılı Kanun’un 94. maddesi ile değişik 5271 sayılı
CMK’nin 299. maddesi uyarınca reddiyle, incelemenin dosya üzerinden yapılması uygun görülmekle;
… Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesinin 22/01/2021 tarih ve 2020/997 (E), 2021/89 (K) sayılı
“istinaf başvurularının esastan reddine” dair kararının tüm dosya kapsamına göre hukuka uygun olduğu
anlaşıldığından; sanık müdafiinin; eksik inceleme ile karar verildiğine, sübuta, katılanlar vekilinin;
takdiri indirim maddesinin uygulanmaması gerektiğine yönelen ve yerinde görülmeyen sair temyiz
sebeplerinin reddine, 5271 sayılı CMK’nin 302/1. maddesi gereğince, isteme uygun olarak TEMYİZ
İSTEMLERİNİN ESASTAN REDDİ ile HÜKMÜN ONANMASINA, Sanık hakkında hükmolunan ceza miktarı
ile tutuklulukta kaldığı süre dikkate alınarak, sanık müdafiinin tahliye talebinin REDDİNE,
Dosyanın, 28.02.2019 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7165 sayılı Kanun’un 8.
maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nin 304/1. maddesi gereğince “… 4. Ağır Ceza Mahkemesine,
Yargıtay ilamının bir örneğinin … Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesine gönderilmek üzere”
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na TEVDİİNE, 23/12/2021 gününde oy birliğiyle karar verildi.

YARGITAY BAŞKANLIĞI
1. Ceza Dairesi 2021/8010 E. , 2021/15254 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SUÇLAR: Kasten öldürme, silahla tehdit, konut dokunulmazlığının ihlali, 6136 sayılı Kanun’a muhalefet
HÜKÜMLER:1) … 31. Ağır Ceza Mahkemesinin 05/12/2019 tarih ve 2019/138 (E), 2019/451 (K) sayılı;
a) Maktul …’e yönelik kasten öldürme suçundan 5237 sayılı TCK’nin 81/1, 62/1, 53, 63 maddeleri
uyarınca 25 yıl hapis cezası,
b) 6136 sayılı Kanun’a muhalefet suçundan 6136 sayılı Kanun’un 13/1, TCK’nin 62/1, 52/2-4, 53
maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis ve 1.000 TL adli para cezası,
c) Katılan …’a yönelik silahla tehdit suçundan TCK’nin 106/2-a, 62/1, 53 maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay
hapis cezası,
ç) Katılan …’a yönelik konut dokunulmazlığının ihlali suçundan TCK’nin 116/1-4, 62/1, 53 maddeleri
uyarınca 10 ay hapis cezası ile mahkumiyetine,
2)… Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesinin 20/01/2021 tarih ve 2020/1427 (E), 2021/76 (K)
sayılı; Tüm hükümlere yönelik istinaf başvurularının esastan reddine dair kararı.
TÜRK MİLLETİ ADINA
… Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesinin 20/01/2021 tarih ve 2020/1427 (E), 2021/76 (K) sayılı
kararının sanık müdafii tarafından 5271 sayılı CMK’nin 291. maddesinde belirtilen süre içinde temyiz
edildiği anlaşılmıştır.
Dosya incelendi.
Gereği görüşülüp düşünüldü;
1)Sanık hakkında 6136 sayılı Kanun’a muhalefet, konut dokunulmazlığının ihlali ve silahla tehdit
suçlarından kurulan hükümlere ilişkin temyiz sebeplerinin incelenmesinde;
Hükmolunan cezaların miktarı ve türü gözetildiğinde, 5271 sayılı CMK’nin 286/2-a maddesi uyarınca, ilk
derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezaları, miktarı ne olursa olsun adli para
cezalarına ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddine dair bölge adliye mahkemesi kararlarının temyizi
mümkün olmadığından, sanık müdafiinin temyiz isteminin 5271 sayılı CMK’nin 298/1. maddesi uyarınca
isteme uygun olarak REDDİNE,
2) Sanık hakkında maktul …’e yönelik kasten öldürme suçundan kurulan hükme ilişkin temyiz
sebeplerinin incelenmesinde;
Sanık hakkında hükmedilen hapis cezasının beş yılın üzerinde olması nedeniyle bölge adliye mahkemesi
kararının 5271 sayılı CMK’nin 286/2-a maddesi uyarınca temyize tabi olduğu belirlenerek yapılan
incelemede;
… Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesinin 20/01/2021 tarih ve 2020/1427 (E), 2021/76 (K) sayılı
“istinaf başvurularının esastan reddine dair” hükmünün tüm dosya kapsamına göre hukuka uygun
olduğu anlaşıldığından; sanık müdafiinin; sübuta, eksik incelemeye, suç vasfına, haksız tahrike yönelen
ve yerinde görülmeyen temyiz sebeplerinin reddiyle, 5271 sayılı CMK’nin 302/1. maddesi gereğince
isteme uygun olarak TEMYİZ İSTEMİNİN ESASTAN REDDİ ile HÜKMÜN ONANMASINA,
Dosyanın, 28.02.2019 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7165 sayılı Kanun’un 8.
05/09/2022 14:06 Yargıtay Bilgi İşlem Merkezi Müdürlüğü Tarafından Oluşturulmuştur. Sayfa 1
YARGITAY BAŞKANLIĞI
maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nin 304/1. maddesi gereğince “… 31. Ağır Ceza Mahkemesine,
Yargıtay ilamının bir örneğinin ise … Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesine gönderilmek üzere”
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 23.12.2021 gününde oy birliğiyle karar verildi.

 

https://kenanuysal.av.tr/2023-ceza-davalari-ucretleri/

İŞKENCE SUÇU

İşkence suçu, bir kişinin diğer bir kişiye kasıtlı olarak acı ve ızdırap vermesi anlamına gelir. İşkence, insan haklarına yönelik en ciddi ihlallerden biridir ve uluslararası hukukta yasaklanmıştır. Türkiye de dahil olmak üzere birçok ülke, işkenceyi suç olarak tanımaktadır.

Uluslararası hukukta işkence, “herhangi bir kamu görevlisinin, onun emrinde veya kontrolünde olan diğer bir kişi ya da kişilerin, bir kişiye fiziksel veya psikolojik acı veya ızdırap vermek amacıyla, zorla bir eylemi yapmasını ya da yapmamasını sağlamak ya da suç işlediği ya da işlediğinden şüphelendiği bir konuda bilgi elde etmek ya da cezalandırmak amacıyla yaptıkları eylemler” olarak tanımlanır.

Türkiye’de işkence suçu, Türk Ceza Kanunu‘nun 94. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, işkence suçu işleyengerçekleştiren kamu görevlisi hakkında üç yıldan oniki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Ayrıca, işkence suçu devlet görevlileri tarafından işlendiğinde, hukuki sorumluluk daha da artar ve ceza daha ağır olabilir.

İşkence suçu, sadece insan haklarına yönelik bir ihlal değil, aynı zamanda bir toplumsal sorun ve adaletin sağlanması açısından ciddi bir engeldir. İşkence, mağdurlarda uzun süreli fiziksel ve psikolojik etkiler yaratır. Bu etkiler, kişinin yaşam kalitesini düşürür, sağlığını olumsuz etkiler ve hatta kalıcı hasarlara yol açabilir.

İşkence suçuyla mücadele etmek için işkence suçunu işleyenleri adalete teslim edilmesi önemlidir. Ayrıca, mağdurların ve yakınlarının işkenceye uğramaları durumunda hukuki yardım ve destek almaları gerekmektedir.

Sonuç olarak, işkence suçu, insan haklarına yönelik ciddi bir ihlaldir ve hem uluslararası hukukta hem de Türk Ceza Kanunu‘nda suç olarak tanımlanmıştır. İşkence suçunu işleyenler adalet önünde hesap vermelidir ve mağdurların hakları korunmalıdır. Toplumsal farkındalığın artırılması ve işkence suçunun engellenmesi için tüm tarafların işbirliği yapması gerekmektedir.

 

 

İŞKENCE SUÇU

Korunan değerlerin çokluğu ve kişisel değerler olması sebebiyle yeni yasada kişiye karşı suçlar altında düzenlenmiştir.
TCK 94-95.
İşkence
Madde 94- (1) Bir kişiye karşı insan onuruyla bağdaşmayan ve bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, algılama veya irade yeteneğinin etkilenmesine, aşağılanmasına yol açacak davranışları gerçekleştiren kamu görevlisi hakkında üç yıldan oniki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(2) Suçun  nitelikli hal
a) Çocuğa, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye ya da gebe kadına karşı,
b) Avukata veya diğer kamu görevlisine karşı görevi dolayısıyla,
İşlenmesi halinde, sekiz yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(3) Fiilin cinsel yönden taciz şeklinde gerçekleşmesi halinde, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. 
nitelikli hal
(4) Bu suçun işlenişine iştirak eden diğer kişiler de kamu görevlisi gibi cezalandırılır.
(5) Bu suçun ihmali davranışla işlenmesi halinde, verilecek cezada bu nedenle indirim yapılmaz.
(6) (Ek: 11/4/2013-6459/9 md.) Bu suçtan dolayı zamanaşımı işlemez.
Taciz = bir başkasının bedenine dokunmadan verilen rahatsızlıktır.
İhmali suç ile icrai suç davranış açısından eşdeğer kabul edilmiş. Bu caydırıcı bir düzenleme.
Sistemlidir.
Korunan hukuki değerler: beden bütünlüğü, ruhsal bütünlüğü, irade özgürlüğü, adil yargılanma hakkı (AİHS madde 2 –delillerin hukuka uygun sunulmasına aykırı), şeref, devlet güvenliği, devlete güven vb.
Suçun unsurları
Fail: kamu görevlisi. Madde 6’da tanım çok önemli, çok geniş yapılmıştır: kamusal faaliyetin yürütülmesine atama, seçilme
ya da herhangi bir suretle, sürekli veya geçici olarak katılan kişi. Örneğin bilirkişi. Eziyet suçundan farkı, işkencenin görevden ve sıfattan kaynaklanmasıdır.
“Kamu görevlisi deyiminden; kamusal faaliyetin yürütülmesine atama veya seçilme
yoluyla ya da herhangi bir surette sürekli, süreli veya geçici olarak katılan kişi,”
Bu suça iştirak edenler de kamu görevlileri gibi cezalandırılır. Kamu görevlilerinin işlediği suçlara azmettiren ya da yardım
eden olarak iştirak edilebilir (kural). Bu maddede istisnai olarak düzenlenmiş.
Fiil: serbest davranışlıdır. İşkence kavramı üst kavram olup birden çok fiili içinde barındırır. Ani bir suç değildir.
Sistematik olarak belli bir zaman dilimi içerisinde işlenmesi gerekir. sistematik uygulama sona erdiği anda suç biter.

Suç için aranan ölçütler
Sistematik olma: tek davranışla işlenemez. Örneğin bir tokat vurulursa yaralama suçu olur. Süreklilik
aynı eylemin tekrarlanması anlamına gelmez.
İnsan şerefiyle ilgili konularda aşağılama amacı bulunmalı. İnsan onuruyla bağdaşmayan bir davranış
bulunmalı. insan şerefi bir üst kavramdır; saygınlığı da kapsar. Kişinin kendine verdiği değer ve dışarının
gösterdiği değer birbirinden ayrı olup şeref kavramı her ikisini de kapsar. (dış şeref + iç şeref)
Bu davranışların dış dünyaya yansıması gerekir. iradeyi yönlendirmeyi etkileyecek her davranış bunun içine girebilir.

Neticesi sebebiyle ağırlaşmış işkence daha önce söylenenler geçerli (en az taksir bulunmalı! kast + taksir formülü geçerli)
Madde 95- (1) İşkence fiilleri, mağdurun;
a) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına,
b) Konuşmasında sürekli zorluğa,
c) Yüzünde sabit ize,
d) Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma,
e) Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun vaktinden önce doğmasına,
Neden olmuşsa, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, yarı oranında artırılır.

(2) İşkence fiilleri, mağdurun;
a) İyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine,
b) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine,
c) Konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına,
d) Yüzünün sürekli değişikliğine,
e) Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun düşmesine,
Neden olmuşsa, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, bir kat artırılır.
(3) İşkence fiillerinin vücutta kemik kırılmasına neden olması halinde, kırığın hayat fonksiyonlarındaki etkisine göre sekiz
yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(4) İşkence sonucunda ölüm meydana gelmişse, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur.
Yansıma biçimleri
Bu suça teşebbüs olmaz! Çünkü sistematik işlenen bir suçtur.
İştirak konusunda, azmettiren de yardım eden de asıl fail gibi cezalandırılır. Yeter ki asıl faille beraber fiili egemenlik sahibi olsunlar.
Fikri içtima elbette olabilir. Suçun yapısı zaten bileşik bir suç ama bu zincirleme suç olmaz; çünkü bu suç zaten sistematik olarak işlendiği zaman suç bitiyor; ikincisi işlendiği zaman bağımsız yeni bir suç olur.
Kovuşturma
Bu suçun şikayete bağlı olması mümkün değil, resen kovuşturulur.

YARGITAY BAŞKANLIĞI
8. Ceza Dairesi 2021/1994 E. , 2021/17312 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇLAR: İşkence, Kasten yaralama
Gereği görüşülüp düşünüldü:
Katılan vekilinin temyiz dilekçesinin içeriğinde sınırlama bulunmadığından kurulan bütün hükümlere
yönelik temyiz incelemesi yapılmıştır.
1) Sanıklar …, …, …, … hakkında kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik sanıklar …, …, … ve …
müdafilerinin ve katılan … vekilinin temyiz taleplerinin incelenmesinde;
Yapılan yargılamaya, dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde gösterilen ve değerlendirilen delillere,
oluşa ve mahkemenin soruşturma sonucunda oluşan inanç ve takdirine, suçun oluşumuna ve niteliğine
uygun kabul ve uygulamasına, hukuka uygun, yasal ve yeterli olarak açıklanan gerekçeye göre sanık …
müdafinin ek savunma hakkı verilmediğine, yeterli delil olmadığına, doktor raporuna ve savunma
hakkının kısıtlandığına, sanık … müdafinin katılanın beyanlarının esas alnmasına, katılan beyanlarının
çelişkili olduğuna, sanık … müdafinin müvekkilinin suçu işlediğine dair delil olmadığına, sanık …
müdafinin ve katılan vekilinin bir nedene dayanmayan ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının
reddiyle hükümlerin ONANMASINA,
2) Sanıklar …, …, …, …, …, …, …, … hakkında işkence suçundan kurulan beraat hükümlerine yönelik
katılan … vekilinin temyiz talebinin incelenmesinde ise;
Mahkemece kanıtlar değerlendirilip gerektirici nedenleri açıklanmak suretiyle verilen beraat kararları
usul ve yasaya uygun bulunduğundan katılan … vekilinin bir sebebe dayanmayan temyiz itirazının
reddiyle hükümlerin ONANMASINA, 05.07.2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.
05/09/2022 14:28 Yargıtay Bilgi İşlem Merkezi Müdürlüğü Tarafından Oluşturulmuştur. Sayfa 1

EZİYET SUÇU
Eziyet
Madde 96- (1) Bir kimsenin eziyet çekmesine yol açacak davranışları gerçekleştiren kişi hakkında iki yıldan beş yıla kadar
hapis cezasına hükmolunur.
(2) Yukarıdaki fıkra kapsamına giren fiillerin;
a) Çocuğa, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye ya da gebe kadına karşı,
b) Üstsoy veya altsoya, babalık veya analığa ya da eşe karşı,
İşlenmesi halinde, kişi hakkında üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
Mağdur da fail de herkes olabilir. Özgü suça dönüşebilir.
Maddi manevi olarak sürekli rahatsızlık veren bir suçtur.
Sistematik bir biçimde belli bir süre boyunca işlenmesi halidir. Ani bir suç değil.
Sonuç + nedensellik bağı.
Nitelikli haller: kişinin sıfatından ya da mağdurun içinde bulunduğu durumlardan kaynaklanır (TCK 96(2)).
İştirak mümkündür.
YARGITAY BAŞKANLIĞI
8. Ceza Dairesi 2021/11551 E. , 2021/21100 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SUÇ: Eziyet etme
HÜKÜM: Mahkumiyet
Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Ceza Dairesince verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek
gereği görüşülüp düşünüldü:
Eziyet suçunun oluşabilmesi için bir kişiye karşı insan onuruyla bağdaşmayan ve bedensel veya ruhsal
yönden acı çekmesine, aşağılanmasına yol açacak davranışlarda bulunulması gerekir. Aslında bu fiiller
de kasten yaralama, hakaret, tehdit, cinsel taciz niteliği taşıyabilirler. Ancak, bu fiiller, ani olarak değil,
sistematik bir şekilde ve belli bir süreç içinde işlenmektedirler. Bir süreç içinde süreklilik arz eder bir
tarzda işlenen eziyetin özelliği, işkence gibi, kişinin psikolojisi ve ruh sağlığı üzerindeki tahrip edici
etkilerinin olmasıdır. Bu etkilerin uzun bir süre ve hatta hayat boyu devam etmesi, eziyetin bu
kapsamda işlenen fiillere nazaran daha ağır ceza yaptırımı altına alınmasını gerektirmiştir. Sanığın, suç
tarihinde saat 12.00 sıralarında dayısı olan Halil İbrahim Kotanak’ın bağ evinin bulunduğu yere piknik
yapmaya giden mağdurlar … arkadaşlarının bağ evini dağıtıp karıştırdıkları, kamelyaya zarar verdikleri
ve arı kovanlarının bazılarının devrilmesine sebebiyet verdikleri iddiasıyla oğlu olan mağdur … ile
arkadaşı … ile saat 16.00-17.00 sıralarında karşılaştığında mağdurlara tokat ile vurduğu, mağdurların
kaçıp, Isparta’ya geldikleri, saat 23:00 sıralarında Isparta’dan yaya olarak dönmekte iken köy girişinde
mağdurları beklemekte olan sanığın araçla mağdurların önüne çıkıp, mağdurlara tekrar tokatla vurup,
araca bindirdiği, aracı dağ yoluna doğru bir süre sürüp sonra durduğu, mağdurları araçtan indirip eline
aldığı sopayla mağdurlara vurduğu, daha sonra ipin bir ucuyla mağdurları elinden ve boynundan
bağlayıp, diğer ucunu da araca bağladığı, “sizi bir süreyim de aklınız başınıza gelsin, geberin” şeklinde
sözler söyleyip, mağdurların soruşturma aşamasındaki ifadelerinde belirttikleri gibi 20-25 metre,
yargılama aşamasındaki ifadelerinde belirttikleri gibi 8-10 metre aracı sürüp mağdurları aracın
arkasından sürüklediği, mağdurların adli raporlarında belirtildiği gibi basit tıbbi müdahale ile
giderilebilecek şekilde yaralama şeklinde gerçekleşen eylem bütün olarak değerlendirildiğinde tedip
amacı ile hareket ettiği, ancak bu eylemlerinde aşırıya gittiği, bir kaç eylem üst üste yaşansa da bu
eylemlerin sistematik şekilde işlendiğinden bahsedilemeyeceği, eylemlerin aynı gün mağdurların
davranışlarına tepki olarak geliştiği, süreklilik arz etmedikleri, dolayısıyla atılı eziyet suçunun yasal
unsurlarının oluşmadığının kabulü ile sanığın eylemine uyan oğlu mağdur …’e karşı TCK’nın 109/2,
109/3-a-e-f maddeleri; mağdur …’a karşı ise aynı Yasanın 109/2, 109/3-a-f maddeleri gereği
cezalandırılmasına karar verilmesi gerekirken suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde eziyet
suçundan hüküm kurulması,
Yasaya aykırı, katılan …, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekilinin ve sanığın temyiz itirazları bu
itibarla yerinde görüldüğünden hükümlerin bu sebepten dolayı 5271 sayılı CMK’nın 302/2. maddesi
uyarınca BOZULMASINA, 5271 sayılı Kanunun 304/2. maddesi uyarınca dosyanın Antalya Bölge Adliye
Mahkemesi 7. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
17.11.2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.

 

https://kenanuysal.av.tr/2023-ceza-davalari-ucretleri/

HAKARET SUÇU

HAKARET SUÇU

Hakaret
Madde 125- (1) Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek (“aşağılayacak”) nitelikte somut bir fiil veya olgu (“olay”) isnat eden (…) veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilat ederek işlenmesi gerekir.  ihtilat = karşılaşma (2) Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya hükmolunur.  eşdeğer kabul ediliyor
(3) Hakaret suçunun;
a) Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı,
b) Dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamasından, değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı,
c) Kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle, İşlenmesi halinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz.
(4) (Değişik: 29/6/2005 – 5377/15 md.) Hakaretin alenen işlenmesi halinde ceza altıda biri oranında artırılır.
(5) (Değişik: 29/6/2005 – 5377/15 md.) Kurul hâlinde çalışan kamu görevlilerine görevlerinden dolayı hakaret edilmesi hâlinde suç, kurulu oluşturan üyelere karşı işlenmiş sayılır. Ancak, bu durumda zincirleme suça ilişkin madde hükümleri uygulanır.
3. fıkra nitelikli haller, 4. fıkra içtima. Cezalandırılabilirlik koşulları sınırlandırılmamış fakat m.127 ve 129’da hukuka aykırılık ile kusurluluk düzenlemeleri bulunuyor.
Korunan değer: şeref, dış şeref
Suçun unsurları
Fail: herkes tarafından işlenebilir. Ancak gerçek kişiler fail olabilir.
Basın yoluyla işlenirse Basın Yasası (objektif sorumluluk öngörür) söz konusu olur. Öncelikle eser sahibi, bulunamıyorsa yazı işleri müdürü, vs. cezalandırılır. Objektif sorumluluk çünkü kasıt kavramından uzaklaşıyor.
Mağdur: herkes olabilir. Kural olarak yaşayan insanlara karşı işlenir. Ancak kişilerin anılarına, hatıralarına karşı işlenirse m.130’da cezalandırılmıştır.
Kamu görevlisine karşı yerine getirdiği görev sebebiyle işlenirse ağırlaştırıcı sebeptir.
Tüzel kişinin mağdur olup olamayacağı tartışması bakımından hoca tüzel kişinin yöneticilerinin
mağduriyetini kabul etmektedir.
m.126’ya göre hakaret suçunda mağdurun ismi açıkça belirtilmemiş veya isnat üstü kapalı geçiştirilmiş olsa bile eğer niteliğinde ve mağdurun şahsına yönelik bulunduğundan tereddüt edilmeyecek ise hem adı
belirtilmiş hem de hakaret edilmiş sayılır denilerek karine getirilmiştir.
Mağdurun belirlenmesi
Madde 126- (1) Hakaret suçunun işlenmesinde mağdurun ismi açıkça belirtilmemiş veya isnat üstü kapalı geçiştirilmiş olsa bile, eğer niteliğinde ve mağdurun şahsına yönelik bulunduğunda duraksanmayacak bir durum varsa, hem ismi belirtilmiş ve hem de hakaret açıklanmış sayılır.
Fiil: Bu bir soyut tehlike suçudur. Seçenekli hareketlerle işlenebilen suçtur. Hakaretin dış şerefi daha çok ihlal ettiğini unutmamak gerekir. sırf davranış suçudur. İstisnai olarak (mektup vb. ile) bu suç parçalanabilir. İhmali olarak işlenemez.
Suçun ihlal boyutu: şeref ve saygınlığı örselemesi gerekir. somut olay bazında yakınma mı aşağılama mı karar verilmeli. Bu bakımdan mağdur bakımından bakmak da lazım. Çok alıngan bir insan bakımından sövme niteliğini taşıyabilir. Mağdurun içinde yaşadığı topluluk da göz önünde bulundurulmalı.

İsnat aşağılayıcı bir isnat olmalı. Kişinin hem iç hem dış şerefini örseleyecek. Bu davranışların suç olup olmaması ülkelere ve bölgelere değişiklik gösterebilir (şaka olarak kabul edilmesi vs)
Fail, kişinin suç teşkil edecek nitelikte bir eylemi isnat eder. Geleceğe yönelik henüz işlenmemiş bir eylemin yüklenmesi sövme teşkil etmez. Eski yasaya göre hakaret boyutuna ulaşmamış, sövme boyutunda kalmış olur. Somut eylemin yükletilip yükletilmediği Yargıç tarafından takdir edilir; somut nitelik geçmişte gerçekleşmiş olmasından kaynaklanır.
Sadece “hırsızsın, hırsızlık yaptın” şeklinde bir isnat sövme niteliğinde olur; somut olarak “ayşenin evinde hırsızlık yaptın” fiilini yüklemek hakaret niteliğini taşır. (yeni yasada eşit kabul ediliyor?) Yükletilen eylemin gerçek dışı olmaması
gerekir. Bu noktada bölgenin gelenekleri önem arz eder.
Sövme bölgelere göre değişiklik gösterebilir fakat eylem isnadı taşımaz; yalnızca değer yargısı içerir. Yargıtay önüne sıkça gelen bir konu da bedduanın sövme olup olmadığıdır. Yargıtay’ın kamu görevlisine yapılan bir eleştiri/bedduanın sövme niteliğini taşıdığına yönelik sürekli içtihadı vardı. Sövmenin resimle, şekille vb. de gerçekleştirilmesi mümkündür.
Huzurda – yoklukta hakaret olmak üzere türleri vardır. Kişinin yüzüne karşı hakarette mağdurun duyabilecek durumda olması gerekir. Yoklukta hakaret halinde fail en az 3 kişi huzurunda bu suçu işlemiş olmalıdır. İsabetli bir düzenleme değildir. Duruma göre 1 tanık bile yargıcın karar vermesine yeterli olabilir. Huzurdaki hakaret bakımından, kişinin işitmese bile doğrudan doğruya öğrenebilecek konumda olması gerekir. Telefonla, iletişim araçları yoluyla vs. Yapılan hakaret de huzurunda hakaret olarak değerlendirilir. Basın yoluyla yapılan ise yoklukta hakaret sayılır. Yoklukta hakaret,
illa 3 kişinin aynı anda bulunduğu ortamda yapılmak zorunda değildir; ayrı ayrı 3ünün huzurunda yapılması yeterlidir.
Burada objektif bir cezalandırılabilme koşulu öngörülmüştür. Eylem oluşmuştur fakat 3 kişi olmadıkça cezalandırılabilir değildir. İhtilata tanık olanların yeterli zekâya sahip olmaması fark etmez, işitmeleri ile koşul gerçekleşmiş olur.
Suçun manevi ögesi: kasıtlı suçtur. Doğrudan – dolaylı olabilir. Tasarlama mümkün değildir. Hareketin objektif olarak, o çevrede hareket niteliğini taşıdığının bilinci yeterlidir.
Hukuka aykırılık unsuru özellik taşımaz. Meşru savunma söz konusu olmaz. AİHM kararları ışığında, şeref değerinin insan yaşamı kadar önemli olması söz konusu olabilir. Bu bakımdan şeref değerinin insan yaşamı kadar vazgeçilmez olduğu söylenebilir. Bu nedenle tasarruf edilebilecek haklardan olmadığı ve rızanın hukuka uygunluk sebebi olmayacağı söylenebilir.
Hukuka aykırılık ögesini kaldıran en önemli nokta iddia ve savunma müesseseleri bakımından karşımıza çıkar (hakkın kullanımı). Yasa koyucu, m. 128’deki düzenlemeyi AY 74’te yer alan ‘dilekçe hakkı’nın sonucu olarak yapmıştır.

İddia ve savunma dokunulmazlığı

Madde 128- (1) Yargı mercileri veya idari makamlar nezdinde yapılan yazılı veya sözlü başvuru, iddia ve savunmalar kapsamında, kişilerle ilgili olarak somut isnadlarda ya da olumsuz değerlendirmelerde (“sövme”) bulunulması halinde, ceza verilmez. Ancak, bunun için isnat ve değerlendirmelerin, gerçek ve somut vakıalara dayanması ve uyuşmazlıkla bağlantılı olması gerekir.

hukuka uygunluk sebebi ise
Öfke ve gazap irade yeteneğini etkilediği için TCK 29 ya da hakkın kullanılmasında aşırıya gidilmesi durumunda hukuka uygunluk sebeplerinde sınırın aşılması (TCK 27/1) söz konusu olur.
Eleştiri hakkı da hukuka uygunluk sebeplerinden birisidir. Eleştiri hakkı, olayla ilgili, hakaret boyutuna dönüşmemiş sözler için geçerlidir. Bir suçu ihbar etmekle kendini görevli sayan gazeteci veya yurttaşın hakkı da korunmalıdır. Bunun dışında basın özgürlüğü kapsamında haber verme hakkı da hukuka uygunluk sebebidir. (güncel olmalı, kamu yararı bulunmalı, ölçülülük şartı sağlanmalı)
İsnadın ispatı yalnızca hakaret suçuna özgü bir hukuka uygunluk nedenidir. AY 39’da bu hak yalnızca kamu görevlileri bakımından düzenlenmişti. Konusu suç teşkil etmeyen isnatlarda, ispat isteminin kabulü için iki halden birinin gerçekleşmiş olması gerekir:
– Kamu yararı ya da
– Hakarete uğrayan karşı taraftan ispat istemesi/ispata razı olması
İsnadın ispatı
Madde 127- (1) İsnat edilen ve suç oluşturan fiilin ispat edilmiş olması halinde kişiye ceza verilmez. Bu suç nedeniyle
hakaret edilen hakkında kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararı verilmesi halinde, isnat ispatlanmış sayılır. Bunun dışındaki hallerde isnadın ispat isteminin kabulü, ancak isnat olunan fiilin doğru olup olmadığının anlaşılmasında kamu yararı bulunmasına veya şikayetçinin ispata razı olmasına bağlıdır.
(2) İspat edilmiş fiilinden söz edilerek kişiye hakaret edilmesi halinde, cezaya hükmedilir.
Mahkumiyet kararı kesinleşmiş olmalıdır. Başka mahkeme önündeki dava bekletici sorun yapılmasını gerektirir.
Suçun nitelikli halleri:
kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret suçunu işleme (sövme ya da olay isnadı şeklinde olabilir) görevle arasında nedensellik bağı bulunmalı.
suçun dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce/kanaatlerin değiştirilmesi/uygulanması/dile getirilmesi vb. sebebiyle  hem inanç özgürlüğü hem şerefi korunur.
Kişinin mensup olduğu dinin kutsal değerlerinden hareketle.  hem şerefi hem inanç özgürlüğünü koruyor
Alenen işleme
Kusurluluk: m. 129, haksız tahrik maddesinin özel bir biçimidir.
Haksız fiil nedeniyle veya karşılıklı hakaret
Madde 129- (1) Hakaret suçunun haksız bir fiile tepki olarak işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte birine kadar indirilebileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir.
(2) Bu suçun, kasten yaralama suçuna tepki olarak işlenmesi halinde, kişiye ceza verilmez.
(3) Hakaret suçunun karşılıklı olarak işlenmesi halinde, olayın mahiyetine göre, taraflardan her ikisi veya biri hakkında verilecek ceza üçte birine kadar indirilebileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir.
Bu koşulların dışında kalan hallerde genel nitelikteki m.29 haksız tahrik hükmü uygulanır. Haksız fiil mutlaka hakaret edene karşı işlenmiş olabilir. Başka birine karşı gerçekleştirilmesi halinde m.29 uygulanabilir. Yaralama da aynı şekilde. 3. Fıkra bakımından takdir yetkisi vardır.
Kişinin makul derecede yakınlarına karşı hakaret edilmiş olması halinde de hem hakaret edilenin hem de buna karşılık hakaret suçunu işleyen failin şerefi aşağılanmış olacağı için Madde 129 uygulama alanı bulabilir.
Yansıma biçimleri
Kural olarak teşebbüse elverişli değil fakat mektupla, yazıyla işlendiğinde olur. Her türlü şekilde iştirak edilebilir.
İçtimanın çeşitli şekilleri söz konusu olabilir. Gerçek, zincirleme, fikri. Belli bir topluluğa yönelik olması halinde aynı neviden fikri içtima hükmü uygulanır.
Kovuşturma
Şikayete bağlı suçlardandır. M.253’deki uzlaşma hükümleri uygulanır. İstisnası kamu görevlilerine karşı
görevlerinden dolayı işlenmesi bakımından söz konusudur çünkü burada 2 değer korunur: devlet değeri ve kişi değeri.

KİŞİNİN HATIRASINA HAKARET SUÇU
Kişinin hatırasına hakaret
Madde 130- (1) Bir kimsenin öldükten sonra hatırasına en az üç kişiyle ihtilat ederek hakaret eden kişi, üç aydan iki yıla
kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Ceza, hakaretin alenen işlenmesi halinde, altıda biri oranında artırılır.
(2) Bir ölünün kısmen veya tamamen ceset veya kemiklerini alan veya ceset veya kemikler hakkında tahkir edici fiillerde bulunan kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Tartışma: korunan değer nedir? Ölenin yakınlarının saygı duygusu ve ölenin insanlık değerine saygı ögesinin korunduğunu iddia edenlere karşılık toplumsal ahlak açısından kök salmış değerlerin korunduğunu iddia edenler olmakla beraber bunları bir arada kabul etmek gerekir.
Maddi unsur: ölene yönelik isnadın hatıraya saygısızlık teşkil edecek derecede olması gerekir. suçun oluşumu için hakaretin yaşayan kişilerin bilgisine ulaşması gerekir. Bölgesel farklılıklar dikkate alınmalı.
Manevi unsur: Ancak kasıtlı olarak işlenebilir. Kişinin ölü olduğu konusunda bir yanılgı söz konusu ise kasıt unsuru ortadan kalkmış olur. 3 kişinin bulunması cezalandırılabilir olma şartı değil suçun bir unsuru yani kastın kapsamında yer alır.
Hukuka uygunluk nedenleri bakımından genel hükümler (eleştiri hakkı vb) uygulanır. Kesinlikle ispat hakkı söz konusu olamaz.
Yansıma biçimleri: Teşebbüs, iştirak ve içtima konusunda herhangi bir özellik arz etmez.
Kovuşturma: Şikayete bağlı bir suçtur. Sınırlı sayıda kişi şikayet edebilir: altsoy/üstsoy/eş ve kardeşler. (m.131)
ÖLÜLERİN CESET VE KEMİKLERİNİ TAHKİR SUÇU
130/2’de yer alır.
Korunan değer: ölüye karşı gösterilen saygı ve ölünün insanlık değeridir.
Fiil: Seçenekli davranışlı bir suçtur: kemiklerin kısmen veya tamamen alınması ya da tahkir edici fiillerde bulunulması.
Almak, kendi egemenlik alanına geçirmektir (fiili hakimiyet kurma ile tamamlanır). Vücuda eklenmiş protez, takma diş. vs.nin alınması bu kavrama girmez. Mumyalar ise girer. Mumya, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu 2. Maddesi kapsamında sayılabilirse bu Kanunun 65.maddesi bakımından mumyanın alınması suç teşkil eder. (fikri içtima) İnsan külleri girmez.
Tahkir: ölüye saygı ile bağdaşmayan, sözlü nitelikte olmayan, maddi fiiller.
Manevi unsur: Kasıtlı bir suçtur, olası kasıt yeterlidir.

Hukuka aykırılık unsuru: Otopsi, moleküler genetik inceleme, adli muayene(görevin ifası) vb. sebeplerle hukuka aykırılık ortadan kalkar. Otopsi yasası bu kapsamda göz önünde tutulmalıdır. Yasaya uygunluk hukuka uygunluktur. Organ ve Doku Alınması, Saklanması, Aşılanması ve Nakli Hakkında Kanunun tanıdığı hakkın kullanımı söz konusu olabilir.
Yansıma biçimleri: Teşebbüs iştirak ve içtima bakımından özellik arz etmez.
Kovuşturma: şikâyete tabidir. Ölenin ikinci dereceye kadar üstsoy ve altsoyu, eş veya kardeşleri tarafından şikayet edilebilir.

CUMHURBAŞKANINA HAKARET SUÇU
Cumhurbaşkanına hakaret
Madde 299- (1) Cumhurbaşkanına hakaret eden kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) (Değişik: 29/6/2005 – 5377/35 md.) Suçun alenen işlenmesi hâlinde, verilecek ceza altıda biri oranında artırılır.
(3) Bu suçtan dolayı kovuşturma yapılması, Adalet Bakanının iznine bağlıdır.
CB görevi and içme ile başlar. Öncesinde m.125 uygulanır.
Bakanlık savcıya izin verirken gerekçe göstermez; aksi takdirde yargıya yol göstermiş olur.
Korunan değer: devlet ve cb.’nin kişiliği CB’ nin siyasi bir kişilik olması sebebiyle AİHM eleştiri hakkını geniş tutar. Bu kapsamda haber verme hakkı da söz konusu olabilir. Ancak haber güncel, gerçek olmalı ve hakaret derecesine varmayan sözler ile haber arasında nedensellik bağı bulunmalı.

CUMHURBAŞKANINA HAKARET SUÇU

YARGITAY BAŞKANLIĞI
4. Ceza Dairesi 2020/22763 E. , 2021/9613 K.
“İçtihat Metni”
KARAR
Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine
göre dosya görüşüldü:
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre
yapılan incelemede;
Hakaret suçundan sanık … hakkında yapılan yargılama sonunda sanığın beraatine dair, … 1. Asliye
Ceza Mahkemesi’nce verilen 23/03/2016 tarih ve 2015/566 esas, 2016/383 sayılı kararın katılan …
vekili tarafından temyizi üzerine,
Dairemizin 23/01/2019 tarih ve 2016/15496 E. – 2019/2086 K. sayılı kararıyla;
“Sanığın suç tarihinde 155 Polis İmdat hattını arayarak, temyize gelmeyen müşteki ve mağdurla
birlikte, katılan …’e hitaben gıyabında hakaret içerikli sözler söylediği, sanığın katılan …’in gıyabında
söylediği hakaret içerikli sözleri, yalnızca hattaki polis memuruna söylemesine karşın, bahse konu
sözlerin ses kaydına alındığı ve 155 polis imdat hattında görevli polis memurları tarafından yargılamaya
konu olayın tutanak altına alınıp bu tutanağın resmi olarak değişik aşamalarda işlem gördüğü, bu
suretle olay kapsamında katılanın yokluğunda gerçekleşen hakaret suçunun TCK’nın 125/1-son
cümlesinde düzenlenen, birlikte ya da dağınık en az üç kişi ile ihtilat unsurunun gerçekleştiği
gözetilerek TCK’nın 125/3-a maddesi uyarınca hüküm kurulması gerekirken sanığın beraatine karar
verilmesi,” gerekçesiyle oy çokluğuyla bozulmasına karar verilmiştir.
I-Yerel Mahkemenin Direnme Kararının Kapsamı
… 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 10/10/2019 gün ve 2019/326 esas 2019/1045 sayılı kararında;
“Tüm dosya kapsamının incelenmesinden; 07/07/2014 tarihinde sanığın gece saat 23:10 sıralarında…
Emniyet Müdürlüğü 155 Polis İmdat hattını arayarak “bu akşam bağlanan bir araç var 55 NR 006
paşam sizin şahsınızı tenzih ederim, … Emniyet Müdürünü, Valinin, Cumhurbaşkanının ve Başbakanın
ta anasını avradını sinkaf edeyim, ben o arabayı bağlayanın ta anasını avradını sinkaf edeyim” dediği,
kayıt altına alınan tutanaktan dinlenen tanık beyanlarından sanığın polis imdat hattını aradığına yönelik
ikrarından anlaşılmıştır. Ancak sanığın üzerine atılı suç gıyapta hakaret suçu olup, sanığın söylediği
sabit olan bu sözleri en az 3 kişiye ihtilat edecek şekilde söylemesi gerektiği anlaşıldığından ve sanığın
yalnızca 155 polis imdat hattında bulunan polis memuruna hitaben bu sözü söylediği ve ihtilat
unsurunun gerçekleşmediği anlaşılmıştır.
Bu itibarla;
Her ne kadar sanık hakkında müşteki …’a ve katılanlar … ve …’a karşı kamu görevlilerine karşı
görevlerinden dolayı zincirleme hakaret suçundan TCK’nın 125/1, 125/3-a, 43/2. maddeleri uyarınca
cezalandırılması talebi ile kamu davası açılmış ise de; yüklenen fiilin kanunda suç olarak
tanımlanmamış olması nedeni ile CMK’nın 223/2-a maddesi gereğinc BERAATİNE, karar verilmiştir.
Mahkememizin 2015/566 esas, 2016/383 karar numaralı işbu hükmü; süresinde yapılan temyiz
üzerine; T.C. Yargıtay 18. Ceza Dairesi’nin Esas No: 2016/15496, Karar No: 2019/12086 numaralı,
23/01/2019 tarihli ilamı ile; “…Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler
ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
05/09/2022 13:58 Yargıtay Bilgi İşlem Merkezi Müdürlüğü Tarafından Oluşturulmuştur. Sayfa 1
YARGITAY BAŞKANLIĞI
Sanığın suç tarihinde 155 Polis İmdat hattını arayarak, temyize gelmeyen müşteki ve mağdurla birlikte,
katılan …’e hitaben gıyabında hakaret içerikli sözler söylediği, sanığın katılan …’in gıyabında söylediği
hakaret içerikli sözleri, yalnızca hattaki polis memuruna söylemesine karşın, bahse konu sözlerin ses
kaydına alındığı ve 155 Polis İmdat hattında görevli polis memurları tarafından yargılamaya konu olayın
tutanak altına alınıp bu tutanağın resmi olarak değişik aşamalarda işlem gördüğü, bu suretle olay
kapsamında katılanın yokluğunda gerçekleşen hakaret suçunun TCK’nın 125/1-son cümlesinde
düzenlenen, birlikte ya da dağınık en az üç kişi ile ihtilat unsurunun gerçekleştiği gözetilerek TCK’nın
125/3-a maddesi uyarınca hüküm kurulması gerekirken sanığın beraatine karar verilmesi,” gerekçesi ile
bozulmasına karar verilmiş ve dosya mahkememize gönderilmiştir.
Mahkememizce yapılan yargılama neticesinde; sanığın savunması, alınan beyanlar, tutanaklar,
soruşturma aşamasında alınan beyanlar, nüfus ve adli sicil kayıtları, Yargıtay bozma ilamı, bozma
kararına muhalif olan üye …’ın karşı oyunun gerekçesi içeriği ve tüm dosya kapsamı hep birlikte
değerlendirilmiş ve aşağıdaki sonuçlara ulaşılmıştır:
Mahkememizin 2015/566 esas, 2016/383 karar numaralı hükmünün bozulmasına dair; Yargıtay 18.
Ceza Dairesi’nin 2016/15496 esas, 2019/2086 karar numaralı bozma ma kararına; 5320 sayılı
Kanun’un 8/1 maddesi delaleti ile 1412 sayılı CMUK 326/3. maddesi gereğince direnilmesine, karar
verilmiştir.
Bu cümleden olarak;
Her ne kadar sanık … hakkında hakaret suçundan cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmış ise
de; yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmamış olması nedeni ile CMK’nın 223/2-a maddesi
gereğince sanığın beraatine, karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” şeklindeki
gerekçeyle, Dairemizin 23/01/2019 tarih ve 2016/15496 E. – 2019/2086 K. sayılı kararına direnildiği
görülmektedir.
II-Hukuksal Değerlendirme
Sanığın suç tarihinde 155 Polis İmdat hattını arayarak, temyize gelmeyen müşteki ve mağdurla birlikte,
katılan …’e hitaben gıyabında hakaret içerikli sözler söylediği, sanığın katılan …’in gıyabında söylediği
hakaret içerikli sözleri, yalnızca hattaki polis memuruna söylemesine karşın, bahse konu sözlerin ses
kaydına alındığı ve 155 Polis İmdat hattında görevli polis memurları tarafından yargılamaya konu olayın
tutanak altına alınıp bu tutanağın resmi olarak değişik aşamalarda işlem gördüğü, bu suretle olay
kapsamında katılanın yokluğunda gerçekleşen hakaret suçunun TCK’nın 125/1-son cümlesinde
düzenlenen, birlikte ya da dağınık en az üç kişi ile ihtilat unsurunun gerçekleştiği gözetilerek TCK’nın
125/3-a maddesi uyarınca mahkumiyet hükmü kurulması gerektiği anlaşıldığından, Yerel Mahkemece
sanığın beraatine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğu ve Yerel Mahkemenin direnme hükmünün bu
yönden yerinde olmadığı değerlendirilmekle;
III-Karar
Yukarıda açıklanan gerekçelerle,
Dairemizin 23/01/2019 tarih ve 2016/15496 E. – 2019/2086 K. sayılı bozma kararındaki gerekçeye
göre Yerel Mahkemece verilen direnme kararı yerinde görülmediğinden, tebliğnameye uygun olarak,
6763 sayılı Yasa’nın 36.maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK’nın 307/3. maddesi hükmüne göre
dosyanın Ceza Genel Kurulu’na GÖNDERİLMESİNE, 17/03/2021 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
05/09/2022 13:58 Yargıtay Bilgi İşlem Merkezi Müdürlüğü Tarafından Oluşturulmuştur. Sayfa 2
YARGITAY BAŞKANLIĞI
(Muhalif)(Muhalif)
Karşı Oy
A-Olay: … Cumhuriyet Başsavcılığı 12/10/2015 gün 2015/14456 sayılı iddianame ile; 07/07/2014
tarihinde mağdurlara hakaret eden İbrahim Kelekçi’nin TCK’nın 125/1, 125/3-a, 43/2, 53/1-2.
maddeleri gereğince cezalandırılması için iddianame düzenlemiş. … 1. Asliye Ceza Mahkemesi yaptığı
yargılama sonrası 23/03/2016 gün 2016/383 sayılı kararıyla sanığın beraatine karar vermiş, bu karar
süresi içerisinde temyiz edilmiş ve Yargıtay 18. Ceza Dairesi 23/01/2019 gün 2019/2086 sayılı kararıyla
oy çokluğu ile hükmün bozulmasına karar vermiştir.
… 1. Asliye Ceza Mahkemesi bozma sonrası yaptığı yargılamada 10/10/2019 gün 2019/326 esas,
2019/1045 sayılı kararı ile beraat kararında direnmiştir. Bu karar süresi içerisinde temyiz edilmiş ve
Yargıtay 4. Ceza Dairesi 21/03/2021 gün ve 2021/9613 sayılı kararıyla Yerel Mahkemenin direnme
kararını yerinde görmeyerek dosyanın Ceza Genel Kurulu’na gönderilmesine oy çokluğuyla karar
vermiştir.
Yüksek Daire’nin gönderme kararına katılmıyorum, usul ve yasaya uygun bulunan… 1. Asliye Ceza
Mahkemesi’nin 10/10/2019 gün 2019/1045 karar sayılı beraat kararının onanması gerektiği
kanısındayım.
B-Nedenler: Hakaret suçu TCK’nın 125. maddesinde düzenlenmiştir. Bu hükme göre hakaret suçu
huzurda, gıyapta veya iletilmek kastıyla işlenebilir.
a)Huzurda işlenmesinde fiilin mağdurun yüzüne karşı işlenmesi halidir. Bu durumda mağdur hakareti
doğrudan öğrenmiş olur. Suçun huzurda işlenmesi mutlak fail ile mağdurun fiilin işlendiği sırada yüz
yüze olmasını gerektirmez. Sanık fiili işlediği sırada mağduru hedef alan hareketlerin mağdur tarafından
doğrudan duyulabileceğini, görülebileceğini biliyor ve istiyorsa, bu durumda suç huzurda işlenmiş
sayılır.
b)TCK’nın 125/2. fıkrasında hakaretin ileti yoluyla işlenmesi hali düzenlenmiştir. Fiilin mağduru
muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir ileti ile işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen
cezaya hükmolunur denilmiştir. İleti yoluyla hakarette failin kullandığı vasıtalarla mağduru hedef
aldığını bilmesi ve mağdur tarafından bu fiilin öğrenilebileceğinin istenmesi gerekir. Şayet ileti
mağdurdan başkasına gönderilmiş ancak tesadüfen mağdur tarafından öğrenilmiş ise hakaret suçu
oluşmayacaktır. Fail mağdurun öğrenmesi amacıyla hareket etmiş olmalıdır. İleti yoluyla hakaretin
cezalandırılması için sanığın hakaretini mağdurun öğrenmesini isteme amacıyla hareket etmesi gerekir.
Başka bir ifade ile sanığın ileti kastı ile hakaret etmesi gerekir. Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2019/12396
sayılı kararında sanığın iletme kastı olmaksızın mesajı başka birine gönderdiği anlaşılmakla, suçun
unsurları oluşmadığından beraat kararı verilmesi gerektiğini belirtmiştir.
c)TCK’nın 125/1. maddesi uyarınca gıyapta hakaret suçunun en az üç kişi ile ihtilat edilerek işlenmesi
gereklidir. Belli somut bir durum ve olgunun isnat edilmesi suretiyle kişinin şeref ve saygınlığını
zedelenmesi. Genel ve soyut nitelikteki söz ve davranışlarla kişinin değersizleştirilmesi, rencide
edilmesi hakaret suçunu oluşturur. Hakaret suçu doğrudan kişinin birey olmaktan kaynaklanan kişilik
haklarına saldırıdır. Hakaret suçu ile sosyal bir kavram olan şeref ve kişinin öz saygısı korunmaktadır.
Mağdurun yüzüne karşı hakaret ve mağduru hedef alan meyil, mektup ve benzeri yöntemlerle yapılan
05/09/2022 13:58 Yargıtay Bilgi İşlem Merkezi Müdürlüğü Tarafından Oluşturulmuştur. Sayfa 3
YARGITAY BAŞKANLIĞI
hakaret mağdurun yüzüne karşı işlenmiş sayılır. Mağdurun yokluğunda hakaret suçu hakaret edenin
söz ve davranışlarının en az üç kişi tarafından öğrenilmesi veya algılanılması ile oluşabilir. Bu suçun
unsurudur, ispat ayrı bir durumu gerektirir.
Mağdur hakaret edilen ortamda yoksa kanun hakaret fiilinin üç kişiyle ihtilat halinde işlenmesi şartını
aramaktadır. Üç kişinin aynı yerde olması gerekli değildir. Önemli olan üç kişinin hakaret fiilini
öğrenmesi veya algılamasıdır. Sanık en az üç kişinin bu fiili öğrenmesini isteyecek şekilde hareket etmiş
olmalıdır. Sanık mağdur dışında toplu veya dağınık en az üç kişiyle ihtilat ederek bu suçu işlemesi
gerekir. Suçun faili ihtilatı bilerek ve isteyerek gerçekleştirmelidir. Bu fiili muhatapların bizzat
anlamaları, vakıf olmaları veya algılamaları gereklidir. Fiilin en az üç kişiyle ihtilat edilerek işlenmesi
gıyapta hakaret suçunun unsurudur. Gıyapta hakaret suçunun oluşması için sanığın en az üç kişiye aynı
anda veya kısa zaman dilimi içinde hakaret içeren sözlerin aynısını veya benzerini ifade etmesi gerekir.
Yasalarımızda 155 Çağrı Hattı’yla ilgili bir düzenleme olmadığı, bu hususun 112 Acil Çağrı Merkezleri’nin
kuruluş, görev ve çalışma yönetmeliği ile elektronik haberleşme sektöründe Acil Yardım Çağrı
Merkezlerine İlişkin Yönetmeliği kapsamında değerlendirilmesi gerekir.
Çağrı Merkezlerini arayıp üçüncü bir kişiye hakaret edilmesi gıyapta hakaret fiilini oluşturur. Bu
telefonlarda yapılan konuşmaların dinleyen memurca duyulması ve kayıt altına alınması veya tutanağa
bağlanması delil veya tespit mahiyetinde işlemlerdir.
Eylemin ilgisine göre gerekli kuruma gönderilmesi CMK’nın 158. maddesi ve 112 Acil Çağrı Yönetmelik
Hükümleri’nin gereğidir.
Bu merkezlere yapılan aramaların ne tür bir usule tabii olduğu 112 Acil Çağrı Merkezi Yönetmeliği’nde
düzenlenmiştir. Bu Yönetmeliğin 22. maddesine göre yapılan işlemler gizlidir ve gizliliğin ihlalinde
Yönetmeliğin 23/1. fıkrası ile Adli ve İdari işlemler derhal başlatılır denilerek eylem suç olarak kabul
edilmiştir.
Çağrıya konu eylem suç ise Yönetmeliğin 23/3. fıkrası ile Cumhuriyet Başsavcılığı’na bildirilmesi esası
getirilmiştir.
Çağrı Merkezleri’nde konuşmanın kim tarafından dinleneceği, kayda alınacağı Yönetmelikte
gösterilmiştir. 112 Acil Çağrı Yönetmeliği’ne göre görevlendirilen bir kişi konuşmada çağrı alıcısı olarak
görevlendirilir, bu görevlendirilen memur karşı tarafı dinler, muhatap olur, konuşmayı kayda alır ve
olayın tanığı sıfatını kazanır.
Bir kişinin duyduğu ve tespit ettiği beyanın başka kişilere aktarması ihtilat unsurunu gerçekleştirmez.
Sanığın hakaret eylemini birden çok kişiye söylemesi yönünde kastının olması gerekir, sanığın birden
çok kişiye hakaret eylemini söyleme kastıyla hakaret etmediği durumda eylemin genişletici yorumla
hareket edilerek suç haline getirilmesi, hukuken sakıncalı durum yaratır. Sanık en az üç kişiyi arayıp bu
eylemini tekrar etmediği sürece ihtilat unsurunun gerçekleşmediğini ve gıyapta hakaret suçunun
unsurlarının oluşmadığını kabul etmek gerekir.
Sanığın ihtilat kastı olmaksızın bir memur tarafından düzenlenen veya kayda alınan tutanağın resmi
olarak değişik aşamalarda işlem görmesi, sanığın bilgisi ve isteği dahilinde değil, idarenin düzenlediği
Yönetmelik Hükümleri içeriğince yapılan bir işlemdir. Sanığın bu usulü biliyor olması hukuki sonucu
değiştirmez.
C-Sonuç: TCK’nın 125. maddesi ve suç ve cezada kanunilik, dar yorum ilkeleri dikkate alındığında, 112
Acil Çağrı Yönetmelik Hükümleri birlikte değerlendirildiğinde gıyapta hakaret suçunda unsur veya
cezalandırma şartı olarak aranan ihtilat unsurunun bu olayda gerçekleşmediği, unsurları oluşmayan
05/09/2022 13:58 Yargıtay Bilgi İşlem Merkezi Müdürlüğü Tarafından Oluşturulmuştur. Sayfa 4
YARGITAY BAŞKANLIĞI
hakaret suçundan Yerel Mahkemenin beraat kararı vermesinin hukuka uygun olduğu.
Tüm bu nedenlerle beraat kararının onanmasına karar verilmesi gerekirken, hükmün Ceza Genel
Kurulu’na gönderilmesi düşüncesine katılmıyoruz.

HAKARET SUÇU

Hakaret
Madde 125- (1) Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek (“aşağılayacak”) nitelikte somut bir fiil veya olgu (“olay”) isnat eden (…) veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilat ederek işlenmesi gerekir.  ihtilat = karşılaşma (2) Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya hükmolunur.  eşdeğer kabul ediliyor
(3) Hakaret suçunun;
a) Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı,
b) Dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamasından, değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı,
c) Kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle, İşlenmesi halinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz.
(4) (Değişik: 29/6/2005 – 5377/15 md.) Hakaretin alenen işlenmesi halinde ceza altıda biri oranında artırılır.
(5) (Değişik: 29/6/2005 – 5377/15 md.) Kurul hâlinde çalışan kamu görevlilerine görevlerinden dolayı hakaret edilmesi hâlinde suç, kurulu oluşturan üyelere karşı işlenmiş sayılır. Ancak, bu durumda zincirleme suça ilişkin madde hükümleri uygulanır.
3. fıkra nitelikli haller, 4. fıkra içtima. Cezalandırılabilirlik koşulları sınırlandırılmamış fakat m.127 ve 129’da hukuka aykırılık ile kusurluluk düzenlemeleri bulunuyor.
Korunan değer: şeref, dış şeref
Suçun unsurları
Fail: herkes tarafından işlenebilir. Ancak gerçek kişiler fail olabilir.
Basın yoluyla işlenirse Basın Yasası (objektif sorumluluk öngörür) söz konusu olur. Öncelikle eser sahibi, bulunamıyorsa yazı işleri müdürü, vs. cezalandırılır. Objektif sorumluluk çünkü kasıt kavramından uzaklaşıyor.
Mağdur: herkes olabilir. Kural olarak yaşayan insanlara karşı işlenir. Ancak kişilerin anılarına, hatıralarına karşı işlenirse m.130’da cezalandırılmıştır.
Kamu görevlisine karşı yerine getirdiği görev sebebiyle işlenirse ağırlaştırıcı sebeptir.
Tüzel kişinin mağdur olup olamayacağı tartışması bakımından hoca tüzel kişinin yöneticilerinin
mağduriyetini kabul etmektedir.
m.126’ya göre hakaret suçunda mağdurun ismi açıkça belirtilmemiş veya isnat üstü kapalı geçiştirilmiş olsa bile eğer niteliğinde ve mağdurun şahsına yönelik bulunduğundan tereddüt edilmeyecek ise hem adı
belirtilmiş hem de hakaret edilmiş sayılır denilerek karine getirilmiştir.
Mağdurun belirlenmesi
Madde 126- (1) Hakaret suçunun işlenmesinde mağdurun ismi açıkça belirtilmemiş veya isnat üstü kapalı geçiştirilmiş olsa bile, eğer niteliğinde ve mağdurun şahsına yönelik bulunduğunda duraksanmayacak bir durum varsa, hem ismi belirtilmiş ve hem de hakaret açıklanmış sayılır.
Fiil: Bu bir soyut tehlike suçudur. Seçenekli hareketlerle işlenebilen suçtur. Hakaretin dış şerefi daha çok ihlal ettiğini unutmamak gerekir. sırf davranış suçudur. İstisnai olarak (mektup vb. ile) bu suç parçalanabilir. İhmali olarak işlenemez.
Suçun ihlal boyutu: şeref ve saygınlığı örselemesi gerekir. somut olay bazında yakınma mı aşağılama mı karar verilmeli. Bu bakımdan mağdur bakımından bakmak da lazım. Çok alıngan bir insan bakımından sövme niteliğini taşıyabilir. Mağdurun içinde yaşadığı topluluk da göz önünde bulundurulmalı.

İsnat aşağılayıcı bir isnat olmalı. Kişinin hem iç hem dış şerefini örseleyecek. Bu davranışların suç olup olmaması ülkelere ve bölgelere değişiklik gösterebilir (şaka olarak kabul edilmesi vs)
Fail, kişinin suç teşkil edecek nitelikte bir eylemi isnat eder. Geleceğe yönelik henüz işlenmemiş bir eylemin yüklenmesi sövme teşkil etmez. Eski yasaya göre hakaret boyutuna ulaşmamış, sövme boyutunda kalmış olur. Somut eylemin yükletilip yükletilmediği Yargıç tarafından takdir edilir; somut nitelik geçmişte gerçekleşmiş olmasından kaynaklanır.
Sadece “hırsızsın, hırsızlık yaptın” şeklinde bir isnat sövme niteliğinde olur; somut olarak “ayşenin evinde hırsızlık yaptın” fiilini yüklemek hakaret niteliğini taşır. (yeni yasada eşit kabul ediliyor?) Yükletilen eylemin gerçek dışı olmaması
gerekir. Bu noktada bölgenin gelenekleri önem arz eder.
Sövme bölgelere göre değişiklik gösterebilir fakat eylem isnadı taşımaz; yalnızca değer yargısı içerir. Yargıtay önüne sıkça gelen bir konu da bedduanın sövme olup olmadığıdır. Yargıtay’ın kamu görevlisine yapılan bir eleştiri/bedduanın sövme niteliğini taşıdığına yönelik sürekli içtihadı vardı. Sövmenin resimle, şekille vb. de gerçekleştirilmesi mümkündür.
Huzurda – yoklukta hakaret olmak üzere türleri vardır. Kişinin yüzüne karşı hakarette mağdurun duyabilecek durumda olması gerekir. Yoklukta hakaret halinde fail en az 3 kişi huzurunda bu suçu işlemiş olmalıdır. İsabetli bir düzenleme değildir. Duruma göre 1 tanık bile yargıcın karar vermesine yeterli olabilir. Huzurdaki hakaret bakımından, kişinin işitmese bile doğrudan doğruya öğrenebilecek konumda olması gerekir. Telefonla, iletişim araçları yoluyla vs. Yapılan hakaret de huzurunda hakaret olarak değerlendirilir. Basın yoluyla yapılan ise yoklukta hakaret sayılır. Yoklukta hakaret,
illa 3 kişinin aynı anda bulunduğu ortamda yapılmak zorunda değildir; ayrı ayrı 3ünün huzurunda yapılması yeterlidir.
Burada objektif bir cezalandırılabilme koşulu öngörülmüştür. Eylem oluşmuştur fakat 3 kişi olmadıkça cezalandırılabilir değildir. İhtilata tanık olanların yeterli zekâya sahip olmaması fark etmez, işitmeleri ile koşul gerçekleşmiş olur.
Suçun manevi ögesi: kasıtlı suçtur. Doğrudan – dolaylı olabilir. Tasarlama mümkün değildir. Hareketin objektif olarak, o çevrede hareket niteliğini taşıdığının bilinci yeterlidir.
Hukuka aykırılık unsuru özellik taşımaz. Meşru savunma söz konusu olmaz. AİHM kararları ışığında, şeref değerinin insan yaşamı kadar önemli olması söz konusu olabilir. Bu bakımdan şeref değerinin insan yaşamı kadar vazgeçilmez olduğu söylenebilir. Bu nedenle tasarruf edilebilecek haklardan olmadığı ve rızanın hukuka uygunluk sebebi olmayacağı söylenebilir.
Hukuka aykırılık ögesini kaldıran en önemli nokta iddia ve savunma müesseseleri bakımından karşımıza çıkar (hakkın kullanımı). Yasa koyucu, m. 128’deki düzenlemeyi AY 74’te yer alan ‘dilekçe hakkı’nın sonucu olarak yapmıştır.

İddia ve savunma dokunulmazlığı

Madde 128- (1) Yargı mercileri veya idari makamlar nezdinde yapılan yazılı veya sözlü başvuru, iddia ve savunmalar kapsamında, kişilerle ilgili olarak somut isnadlarda ya da olumsuz değerlendirmelerde (“sövme”) bulunulması halinde, ceza verilmez. Ancak, bunun için isnat ve değerlendirmelerin, gerçek ve somut vakıalara dayanması ve uyuşmazlıkla bağlantılı olması gerekir.

hukuka uygunluk sebebi ise
Öfke ve gazap irade yeteneğini etkilediği için TCK 29 ya da hakkın kullanılmasında aşırıya gidilmesi durumunda hukuka uygunluk sebeplerinde sınırın aşılması (TCK 27/1) söz konusu olur.
Eleştiri hakkı da hukuka uygunluk sebeplerinden birisidir. Eleştiri hakkı, olayla ilgili, hakaret boyutuna dönüşmemiş sözler için geçerlidir. Bir suçu ihbar etmekle kendini görevli sayan gazeteci veya yurttaşın hakkı da korunmalıdır. Bunun dışında basın özgürlüğü kapsamında haber verme hakkı da hukuka uygunluk sebebidir. (güncel olmalı, kamu yararı bulunmalı, ölçülülük şartı sağlanmalı)
İsnadın ispatı yalnızca hakaret suçuna özgü bir hukuka uygunluk nedenidir. AY 39’da bu hak yalnızca kamu görevlileri bakımından düzenlenmişti. Konusu suç teşkil etmeyen isnatlarda, ispat isteminin kabulü için iki halden birinin gerçekleşmiş olması gerekir:
– Kamu yararı ya da
– Hakarete uğrayan karşı taraftan ispat istemesi/ispata razı olması
İsnadın ispatı
Madde 127- (1) İsnat edilen ve suç oluşturan fiilin ispat edilmiş olması halinde kişiye ceza verilmez. Bu suç nedeniyle
hakaret edilen hakkında kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararı verilmesi halinde, isnat ispatlanmış sayılır. Bunun dışındaki hallerde isnadın ispat isteminin kabulü, ancak isnat olunan fiilin doğru olup olmadığının anlaşılmasında kamu yararı bulunmasına veya şikayetçinin ispata razı olmasına bağlıdır.
(2) İspat edilmiş fiilinden söz edilerek kişiye hakaret edilmesi halinde, cezaya hükmedilir.
Mahkumiyet kararı kesinleşmiş olmalıdır. Başka mahkeme önündeki dava bekletici sorun yapılmasını gerektirir.
Suçun nitelikli halleri:
kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret suçunu işleme (sövme ya da olay isnadı şeklinde olabilir) görevle arasında nedensellik bağı bulunmalı.
suçun dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce/kanaatlerin değiştirilmesi/uygulanması/dile getirilmesi vb. sebebiyle  hem inanç özgürlüğü hem şerefi korunur.
Kişinin mensup olduğu dinin kutsal değerlerinden hareketle.  hem şerefi hem inanç özgürlüğünü koruyor
Alenen işleme
Kusurluluk: m. 129, haksız tahrik maddesinin özel bir biçimidir.
Haksız fiil nedeniyle veya karşılıklı hakaret
Madde 129- (1) Hakaret suçunun haksız bir fiile tepki olarak işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte birine kadar indirilebileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir.
(2) Bu suçun, kasten yaralama suçuna tepki olarak işlenmesi halinde, kişiye ceza verilmez.
(3) Hakaret suçunun karşılıklı olarak işlenmesi halinde, olayın mahiyetine göre, taraflardan her ikisi veya biri hakkında verilecek ceza üçte birine kadar indirilebileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir.
Bu koşulların dışında kalan hallerde genel nitelikteki m.29 haksız tahrik hükmü uygulanır. Haksız fiil mutlaka hakaret edene karşı işlenmiş olabilir. Başka birine karşı gerçekleştirilmesi halinde m.29 uygulanabilir. Yaralama da aynı şekilde. 3. Fıkra bakımından takdir yetkisi vardır.
Kişinin makul derecede yakınlarına karşı hakaret edilmiş olması halinde de hem hakaret edilenin hem de buna karşılık hakaret suçunu işleyen failin şerefi aşağılanmış olacağı için Madde 129 uygulama alanı bulabilir.
Yansıma biçimleri
Kural olarak teşebbüse elverişli değil fakat mektupla, yazıyla işlendiğinde olur. Her türlü şekilde iştirak edilebilir.
İçtimanın çeşitli şekilleri söz konusu olabilir. Gerçek, zincirleme, fikri. Belli bir topluluğa yönelik olması halinde aynı neviden fikri içtima hükmü uygulanır.
Kovuşturma
Şikayete bağlı suçlardandır. M.253’deki uzlaşma hükümleri uygulanır. İstisnası kamu görevlilerine karşı
görevlerinden dolayı işlenmesi bakımından söz konusudur çünkü burada 2 değer korunur: devlet değeri ve kişi değeri.

KİŞİNİN HATIRASINA HAKARET SUÇU
Kişinin hatırasına hakaret
Madde 130- (1) Bir kimsenin öldükten sonra hatırasına en az üç kişiyle ihtilat ederek hakaret eden kişi, üç aydan iki yıla
kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Ceza, hakaretin alenen işlenmesi halinde, altıda biri oranında artırılır.
(2) Bir ölünün kısmen veya tamamen ceset veya kemiklerini alan veya ceset veya kemikler hakkında tahkir edici fiillerde bulunan kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Tartışma: korunan değer nedir? Ölenin yakınlarının saygı duygusu ve ölenin insanlık değerine saygı ögesinin korunduğunu iddia edenlere karşılık toplumsal ahlak açısından kök salmış değerlerin korunduğunu iddia edenler olmakla beraber bunları bir arada kabul etmek gerekir.
Maddi unsur: ölene yönelik isnadın hatıraya saygısızlık teşkil edecek derecede olması gerekir. suçun oluşumu için hakaretin yaşayan kişilerin bilgisine ulaşması gerekir. Bölgesel farklılıklar dikkate alınmalı.
Manevi unsur: Ancak kasıtlı olarak işlenebilir. Kişinin ölü olduğu konusunda bir yanılgı söz konusu ise kasıt unsuru ortadan kalkmış olur. 3 kişinin bulunması cezalandırılabilir olma şartı değil suçun bir unsuru yani kastın kapsamında yer alır.
Hukuka uygunluk nedenleri bakımından genel hükümler (eleştiri hakkı vb) uygulanır. Kesinlikle ispat hakkı söz konusu olamaz.
Yansıma biçimleri: Teşebbüs, iştirak ve içtima konusunda herhangi bir özellik arz etmez.
Kovuşturma: Şikayete bağlı bir suçtur. Sınırlı sayıda kişi şikayet edebilir: altsoy/üstsoy/eş ve kardeşler. (m.131)
ÖLÜLERİN CESET VE KEMİKLERİNİ TAHKİR SUÇU
130/2’de yer alır.
Korunan değer: ölüye karşı gösterilen saygı ve ölünün insanlık değeridir.
Fiil: Seçenekli davranışlı bir suçtur: kemiklerin kısmen veya tamamen alınması ya da tahkir edici fiillerde bulunulması.
Almak, kendi egemenlik alanına geçirmektir (fiili hakimiyet kurma ile tamamlanır). Vücuda eklenmiş protez, takma diş. vs.nin alınması bu kavrama girmez. Mumyalar ise girer. Mumya, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu 2. Maddesi kapsamında sayılabilirse bu Kanunun 65.maddesi bakımından mumyanın alınması suç teşkil eder. (fikri içtima) İnsan külleri girmez.
Tahkir: ölüye saygı ile bağdaşmayan, sözlü nitelikte olmayan, maddi fiiller.
Manevi unsur: Kasıtlı bir suçtur, olası kasıt yeterlidir.

Hukuka aykırılık unsuru: Otopsi, moleküler genetik inceleme, adli muayene(görevin ifası) vb. sebeplerle hukuka aykırılık ortadan kalkar. Otopsi yasası bu kapsamda göz önünde tutulmalıdır. Yasaya uygunluk hukuka uygunluktur. Organ ve Doku Alınması, Saklanması, Aşılanması ve Nakli Hakkında Kanunun tanıdığı hakkın kullanımı söz konusu olabilir.
Yansıma biçimleri: Teşebbüs iştirak ve içtima bakımından özellik arz etmez.
Kovuşturma: şikâyete tabidir. Ölenin ikinci dereceye kadar üstsoy ve altsoyu, eş veya kardeşleri tarafından şikayet edilebilir.

CUMHURBAŞKANINA HAKARET SUÇU
Cumhurbaşkanına hakaret
Madde 299- (1) Cumhurbaşkanına hakaret eden kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) (Değişik: 29/6/2005 – 5377/35 md.) Suçun alenen işlenmesi hâlinde, verilecek ceza altıda biri oranında artırılır.
(3) Bu suçtan dolayı kovuşturma yapılması, Adalet Bakanının iznine bağlıdır.
CB görevi and içme ile başlar. Öncesinde m.125 uygulanır.
Bakanlık savcıya izin verirken gerekçe göstermez; aksi takdirde yargıya yol göstermiş olur.
Korunan değer: devlet ve cb.’nin kişiliği CB’ nin siyasi bir kişilik olması sebebiyle AİHM eleştiri hakkını geniş tutar. Bu kapsamda haber verme hakkı da söz konusu olabilir. Ancak haber güncel, gerçek olmalı ve hakaret derecesine varmayan sözler ile haber arasında nedensellik bağı bulunmalı.

CUMHURBAŞKANINA HAKARET SUÇU

YARGITAY BAŞKANLIĞI
4. Ceza Dairesi 2020/22763 E. , 2021/9613 K.
“İçtihat Metni”
KARAR
Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine
göre dosya görüşüldü:
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre
yapılan incelemede;
Hakaret suçundan sanık … hakkında yapılan yargılama sonunda sanığın beraatine dair, … 1. Asliye
Ceza Mahkemesi’nce verilen 23/03/2016 tarih ve 2015/566 esas, 2016/383 sayılı kararın katılan …
vekili tarafından temyizi üzerine,
Dairemizin 23/01/2019 tarih ve 2016/15496 E. – 2019/2086 K. sayılı kararıyla;
“Sanığın suç tarihinde 155 Polis İmdat hattını arayarak, temyize gelmeyen müşteki ve mağdurla
birlikte, katılan …’e hitaben gıyabında hakaret içerikli sözler söylediği, sanığın katılan …’in gıyabında
söylediği hakaret içerikli sözleri, yalnızca hattaki polis memuruna söylemesine karşın, bahse konu
sözlerin ses kaydına alındığı ve 155 polis imdat hattında görevli polis memurları tarafından yargılamaya
konu olayın tutanak altına alınıp bu tutanağın resmi olarak değişik aşamalarda işlem gördüğü, bu
suretle olay kapsamında katılanın yokluğunda gerçekleşen hakaret suçunun TCK’nın 125/1-son
cümlesinde düzenlenen, birlikte ya da dağınık en az üç kişi ile ihtilat unsurunun gerçekleştiği
gözetilerek TCK’nın 125/3-a maddesi uyarınca hüküm kurulması gerekirken sanığın beraatine karar
verilmesi,” gerekçesiyle oy çokluğuyla bozulmasına karar verilmiştir.
I-Yerel Mahkemenin Direnme Kararının Kapsamı
… 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 10/10/2019 gün ve 2019/326 esas 2019/1045 sayılı kararında;
“Tüm dosya kapsamının incelenmesinden; 07/07/2014 tarihinde sanığın gece saat 23:10 sıralarında…
Emniyet Müdürlüğü 155 Polis İmdat hattını arayarak “bu akşam bağlanan bir araç var 55 NR 006
paşam sizin şahsınızı tenzih ederim, … Emniyet Müdürünü, Valinin, Cumhurbaşkanının ve Başbakanın
ta anasını avradını sinkaf edeyim, ben o arabayı bağlayanın ta anasını avradını sinkaf edeyim” dediği,
kayıt altına alınan tutanaktan dinlenen tanık beyanlarından sanığın polis imdat hattını aradığına yönelik
ikrarından anlaşılmıştır. Ancak sanığın üzerine atılı suç gıyapta hakaret suçu olup, sanığın söylediği
sabit olan bu sözleri en az 3 kişiye ihtilat edecek şekilde söylemesi gerektiği anlaşıldığından ve sanığın
yalnızca 155 polis imdat hattında bulunan polis memuruna hitaben bu sözü söylediği ve ihtilat
unsurunun gerçekleşmediği anlaşılmıştır.
Bu itibarla;
Her ne kadar sanık hakkında müşteki …’a ve katılanlar … ve …’a karşı kamu görevlilerine karşı
görevlerinden dolayı zincirleme hakaret suçundan TCK’nın 125/1, 125/3-a, 43/2. maddeleri uyarınca
cezalandırılması talebi ile kamu davası açılmış ise de; yüklenen fiilin kanunda suç olarak
tanımlanmamış olması nedeni ile CMK’nın 223/2-a maddesi gereğinc BERAATİNE, karar verilmiştir.
Mahkememizin 2015/566 esas, 2016/383 karar numaralı işbu hükmü; süresinde yapılan temyiz
üzerine; T.C. Yargıtay 18. Ceza Dairesi’nin Esas No: 2016/15496, Karar No: 2019/12086 numaralı,
23/01/2019 tarihli ilamı ile; “…Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler
ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
05/09/2022 13:58 Yargıtay Bilgi İşlem Merkezi Müdürlüğü Tarafından Oluşturulmuştur. Sayfa 1
YARGITAY BAŞKANLIĞI
Sanığın suç tarihinde 155 Polis İmdat hattını arayarak, temyize gelmeyen müşteki ve mağdurla birlikte,
katılan …’e hitaben gıyabında hakaret içerikli sözler söylediği, sanığın katılan …’in gıyabında söylediği
hakaret içerikli sözleri, yalnızca hattaki polis memuruna söylemesine karşın, bahse konu sözlerin ses
kaydına alındığı ve 155 Polis İmdat hattında görevli polis memurları tarafından yargılamaya konu olayın
tutanak altına alınıp bu tutanağın resmi olarak değişik aşamalarda işlem gördüğü, bu suretle olay
kapsamında katılanın yokluğunda gerçekleşen hakaret suçunun TCK’nın 125/1-son cümlesinde
düzenlenen, birlikte ya da dağınık en az üç kişi ile ihtilat unsurunun gerçekleştiği gözetilerek TCK’nın
125/3-a maddesi uyarınca hüküm kurulması gerekirken sanığın beraatine karar verilmesi,” gerekçesi ile
bozulmasına karar verilmiş ve dosya mahkememize gönderilmiştir.
Mahkememizce yapılan yargılama neticesinde; sanığın savunması, alınan beyanlar, tutanaklar,
soruşturma aşamasında alınan beyanlar, nüfus ve adli sicil kayıtları, Yargıtay bozma ilamı, bozma
kararına muhalif olan üye …’ın karşı oyunun gerekçesi içeriği ve tüm dosya kapsamı hep birlikte
değerlendirilmiş ve aşağıdaki sonuçlara ulaşılmıştır:
Mahkememizin 2015/566 esas, 2016/383 karar numaralı hükmünün bozulmasına dair; Yargıtay 18.
Ceza Dairesi’nin 2016/15496 esas, 2019/2086 karar numaralı bozma ma kararına; 5320 sayılı
Kanun’un 8/1 maddesi delaleti ile 1412 sayılı CMUK 326/3. maddesi gereğince direnilmesine, karar
verilmiştir.
Bu cümleden olarak;
Her ne kadar sanık … hakkında hakaret suçundan cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmış ise
de; yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmamış olması nedeni ile CMK’nın 223/2-a maddesi
gereğince sanığın beraatine, karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” şeklindeki
gerekçeyle, Dairemizin 23/01/2019 tarih ve 2016/15496 E. – 2019/2086 K. sayılı kararına direnildiği
görülmektedir.
II-Hukuksal Değerlendirme
Sanığın suç tarihinde 155 Polis İmdat hattını arayarak, temyize gelmeyen müşteki ve mağdurla birlikte,
katılan …’e hitaben gıyabında hakaret içerikli sözler söylediği, sanığın katılan …’in gıyabında söylediği
hakaret içerikli sözleri, yalnızca hattaki polis memuruna söylemesine karşın, bahse konu sözlerin ses
kaydına alındığı ve 155 Polis İmdat hattında görevli polis memurları tarafından yargılamaya konu olayın
tutanak altına alınıp bu tutanağın resmi olarak değişik aşamalarda işlem gördüğü, bu suretle olay
kapsamında katılanın yokluğunda gerçekleşen hakaret suçunun TCK’nın 125/1-son cümlesinde
düzenlenen, birlikte ya da dağınık en az üç kişi ile ihtilat unsurunun gerçekleştiği gözetilerek TCK’nın
125/3-a maddesi uyarınca mahkumiyet hükmü kurulması gerektiği anlaşıldığından, Yerel Mahkemece
sanığın beraatine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğu ve Yerel Mahkemenin direnme hükmünün bu
yönden yerinde olmadığı değerlendirilmekle;
III-Karar
Yukarıda açıklanan gerekçelerle,
Dairemizin 23/01/2019 tarih ve 2016/15496 E. – 2019/2086 K. sayılı bozma kararındaki gerekçeye
göre Yerel Mahkemece verilen direnme kararı yerinde görülmediğinden, tebliğnameye uygun olarak,
6763 sayılı Yasa’nın 36.maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK’nın 307/3. maddesi hükmüne göre
dosyanın Ceza Genel Kurulu’na GÖNDERİLMESİNE, 17/03/2021 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
05/09/2022 13:58 Yargıtay Bilgi İşlem Merkezi Müdürlüğü Tarafından Oluşturulmuştur. Sayfa 2
YARGITAY BAŞKANLIĞI
(Muhalif)(Muhalif)
Karşı Oy
A-Olay: … Cumhuriyet Başsavcılığı 12/10/2015 gün 2015/14456 sayılı iddianame ile; 07/07/2014
tarihinde mağdurlara hakaret eden İbrahim Kelekçi’nin TCK’nın 125/1, 125/3-a, 43/2, 53/1-2.
maddeleri gereğince cezalandırılması için iddianame düzenlemiş. … 1. Asliye Ceza Mahkemesi yaptığı
yargılama sonrası 23/03/2016 gün 2016/383 sayılı kararıyla sanığın beraatine karar vermiş, bu karar
süresi içerisinde temyiz edilmiş ve Yargıtay 18. Ceza Dairesi 23/01/2019 gün 2019/2086 sayılı kararıyla
oy çokluğu ile hükmün bozulmasına karar vermiştir.
… 1. Asliye Ceza Mahkemesi bozma sonrası yaptığı yargılamada 10/10/2019 gün 2019/326 esas,
2019/1045 sayılı kararı ile beraat kararında direnmiştir. Bu karar süresi içerisinde temyiz edilmiş ve
Yargıtay 4. Ceza Dairesi 21/03/2021 gün ve 2021/9613 sayılı kararıyla Yerel Mahkemenin direnme
kararını yerinde görmeyerek dosyanın Ceza Genel Kurulu’na gönderilmesine oy çokluğuyla karar
vermiştir.
Yüksek Daire’nin gönderme kararına katılmıyorum, usul ve yasaya uygun bulunan… 1. Asliye Ceza
Mahkemesi’nin 10/10/2019 gün 2019/1045 karar sayılı beraat kararının onanması gerektiği
kanısındayım.
B-Nedenler: Hakaret suçu TCK’nın 125. maddesinde düzenlenmiştir. Bu hükme göre hakaret suçu
huzurda, gıyapta veya iletilmek kastıyla işlenebilir.
a)Huzurda işlenmesinde fiilin mağdurun yüzüne karşı işlenmesi halidir. Bu durumda mağdur hakareti
doğrudan öğrenmiş olur. Suçun huzurda işlenmesi mutlak fail ile mağdurun fiilin işlendiği sırada yüz
yüze olmasını gerektirmez. Sanık fiili işlediği sırada mağduru hedef alan hareketlerin mağdur tarafından
doğrudan duyulabileceğini, görülebileceğini biliyor ve istiyorsa, bu durumda suç huzurda işlenmiş
sayılır.
b)TCK’nın 125/2. fıkrasında hakaretin ileti yoluyla işlenmesi hali düzenlenmiştir. Fiilin mağduru
muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir ileti ile işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen
cezaya hükmolunur denilmiştir. İleti yoluyla hakarette failin kullandığı vasıtalarla mağduru hedef
aldığını bilmesi ve mağdur tarafından bu fiilin öğrenilebileceğinin istenmesi gerekir. Şayet ileti
mağdurdan başkasına gönderilmiş ancak tesadüfen mağdur tarafından öğrenilmiş ise hakaret suçu
oluşmayacaktır. Fail mağdurun öğrenmesi amacıyla hareket etmiş olmalıdır. İleti yoluyla hakaretin
cezalandırılması için sanığın hakaretini mağdurun öğrenmesini isteme amacıyla hareket etmesi gerekir.
Başka bir ifade ile sanığın ileti kastı ile hakaret etmesi gerekir. Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2019/12396
sayılı kararında sanığın iletme kastı olmaksızın mesajı başka birine gönderdiği anlaşılmakla, suçun
unsurları oluşmadığından beraat kararı verilmesi gerektiğini belirtmiştir.
c)TCK’nın 125/1. maddesi uyarınca gıyapta hakaret suçunun en az üç kişi ile ihtilat edilerek işlenmesi
gereklidir. Belli somut bir durum ve olgunun isnat edilmesi suretiyle kişinin şeref ve saygınlığını
zedelenmesi. Genel ve soyut nitelikteki söz ve davranışlarla kişinin değersizleştirilmesi, rencide
edilmesi hakaret suçunu oluşturur. Hakaret suçu doğrudan kişinin birey olmaktan kaynaklanan kişilik
haklarına saldırıdır. Hakaret suçu ile sosyal bir kavram olan şeref ve kişinin öz saygısı korunmaktadır.
Mağdurun yüzüne karşı hakaret ve mağduru hedef alan meyil, mektup ve benzeri yöntemlerle yapılan
05/09/2022 13:58 Yargıtay Bilgi İşlem Merkezi Müdürlüğü Tarafından Oluşturulmuştur. Sayfa 3
YARGITAY BAŞKANLIĞI
hakaret mağdurun yüzüne karşı işlenmiş sayılır. Mağdurun yokluğunda hakaret suçu hakaret edenin
söz ve davranışlarının en az üç kişi tarafından öğrenilmesi veya algılanılması ile oluşabilir. Bu suçun
unsurudur, ispat ayrı bir durumu gerektirir.
Mağdur hakaret edilen ortamda yoksa kanun hakaret fiilinin üç kişiyle ihtilat halinde işlenmesi şartını
aramaktadır. Üç kişinin aynı yerde olması gerekli değildir. Önemli olan üç kişinin hakaret fiilini
öğrenmesi veya algılamasıdır. Sanık en az üç kişinin bu fiili öğrenmesini isteyecek şekilde hareket etmiş
olmalıdır. Sanık mağdur dışında toplu veya dağınık en az üç kişiyle ihtilat ederek bu suçu işlemesi
gerekir. Suçun faili ihtilatı bilerek ve isteyerek gerçekleştirmelidir. Bu fiili muhatapların bizzat
anlamaları, vakıf olmaları veya algılamaları gereklidir. Fiilin en az üç kişiyle ihtilat edilerek işlenmesi
gıyapta hakaret suçunun unsurudur. Gıyapta hakaret suçunun oluşması için sanığın en az üç kişiye aynı
anda veya kısa zaman dilimi içinde hakaret içeren sözlerin aynısını veya benzerini ifade etmesi gerekir.
Yasalarımızda 155 Çağrı Hattı’yla ilgili bir düzenleme olmadığı, bu hususun 112 Acil Çağrı Merkezleri’nin
kuruluş, görev ve çalışma yönetmeliği ile elektronik haberleşme sektöründe Acil Yardım Çağrı
Merkezlerine İlişkin Yönetmeliği kapsamında değerlendirilmesi gerekir.
Çağrı Merkezlerini arayıp üçüncü bir kişiye hakaret edilmesi gıyapta hakaret fiilini oluşturur. Bu
telefonlarda yapılan konuşmaların dinleyen memurca duyulması ve kayıt altına alınması veya tutanağa
bağlanması delil veya tespit mahiyetinde işlemlerdir.
Eylemin ilgisine göre gerekli kuruma gönderilmesi CMK’nın 158. maddesi ve 112 Acil Çağrı Yönetmelik
Hükümleri’nin gereğidir.
Bu merkezlere yapılan aramaların ne tür bir usule tabii olduğu 112 Acil Çağrı Merkezi Yönetmeliği’nde
düzenlenmiştir. Bu Yönetmeliğin 22. maddesine göre yapılan işlemler gizlidir ve gizliliğin ihlalinde
Yönetmeliğin 23/1. fıkrası ile Adli ve İdari işlemler derhal başlatılır denilerek eylem suç olarak kabul
edilmiştir.
Çağrıya konu eylem suç ise Yönetmeliğin 23/3. fıkrası ile Cumhuriyet Başsavcılığı’na bildirilmesi esası
getirilmiştir.
Çağrı Merkezleri’nde konuşmanın kim tarafından dinleneceği, kayda alınacağı Yönetmelikte
gösterilmiştir. 112 Acil Çağrı Yönetmeliği’ne göre görevlendirilen bir kişi konuşmada çağrı alıcısı olarak
görevlendirilir, bu görevlendirilen memur karşı tarafı dinler, muhatap olur, konuşmayı kayda alır ve
olayın tanığı sıfatını kazanır.
Bir kişinin duyduğu ve tespit ettiği beyanın başka kişilere aktarması ihtilat unsurunu gerçekleştirmez.
Sanığın hakaret eylemini birden çok kişiye söylemesi yönünde kastının olması gerekir, sanığın birden
çok kişiye hakaret eylemini söyleme kastıyla hakaret etmediği durumda eylemin genişletici yorumla
hareket edilerek suç haline getirilmesi, hukuken sakıncalı durum yaratır. Sanık en az üç kişiyi arayıp bu
eylemini tekrar etmediği sürece ihtilat unsurunun gerçekleşmediğini ve gıyapta hakaret suçunun
unsurlarının oluşmadığını kabul etmek gerekir.
Sanığın ihtilat kastı olmaksızın bir memur tarafından düzenlenen veya kayda alınan tutanağın resmi
olarak değişik aşamalarda işlem görmesi, sanığın bilgisi ve isteği dahilinde değil, idarenin düzenlediği
Yönetmelik Hükümleri içeriğince yapılan bir işlemdir. Sanığın bu usulü biliyor olması hukuki sonucu
değiştirmez.
C-Sonuç: TCK’nın 125. maddesi ve suç ve cezada kanunilik, dar yorum ilkeleri dikkate alındığında, 112
Acil Çağrı Yönetmelik Hükümleri birlikte değerlendirildiğinde gıyapta hakaret suçunda unsur veya
cezalandırma şartı olarak aranan ihtilat unsurunun bu olayda gerçekleşmediği, unsurları oluşmayan
05/09/2022 13:58 Yargıtay Bilgi İşlem Merkezi Müdürlüğü Tarafından Oluşturulmuştur. Sayfa 4
YARGITAY BAŞKANLIĞI
hakaret suçundan Yerel Mahkemenin beraat kararı vermesinin hukuka uygun olduğu.
Tüm bu nedenlerle beraat kararının onanmasına karar verilmesi gerekirken, hükmün Ceza Genel
Kurulu’na gönderilmesi düşüncesine katılmıyoruz.

GÜVENİ KÖTÜYE KULLANMA

GÜVENİ KÖTÜYE KULLANMA

 

Güveni kötüye kullanma suçu, bir kişinin başkasına ait olup da, muhafaza etmek veya belirli bir şekilde
kullanmak üzere teslim aldığı mal üzerinde, kendisinin veya
başkasının yararına olarak, amacının dışında tasarrufta bulunma anlamına gelir.

Türk Ceza Kanunu‘na göre, güveni kötüye kullanma suçu, şikayet üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis ve adlî para cezası ile cezalandırılabilir.

 

Sonuç olarak, güveni kötüye kullanma suçu, insanların güven duyduğu kişilerin güvenini sarsan ve kamu veya özel kaynakların kötüye kullanılmasına neden olan bir suçtur. Bu suçun önlenmesi için, toplumun tüm kesimlerinin işbirliği yapması ve şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkelerinin benimsenmesi gerekmektedir.

GÜVENİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇU

Güveni kötüye kullanma suçu şikayete bağlı bir suçtur ama nitelikli hali re’sen kovuşturulur.

Madde 155- (1) Başkasına ait olup da, muhafaza etmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere zilyedliği kendisine devredilmiş olan mal üzerinde, kendisinin veya başkasının yararına olarak, zilyedliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunan veya bu devir olgusunu inkar eden kişi, şikayet üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis ve adlî para cezası ile cezalandırılır.
(2) Suçun, meslek ve sanat, ticaret veya hizmet ilişkisinin ya da hangi nedenden doğmuş olursa olsun, başkasının mallarını idare etmek yetkisinin gereği olarak tevdi ve teslim edilmiş eşya hakkında işlenmesi halinde, bir yıldan yedi yıla kadar hapis ve üç bin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.

Güveni Kötüye Kullanma Suçu Emsal Yargıtay Kararı

YARGITAY BAŞKANLIĞI6. Ceza Dairesi 2021/3807 E. , 2021/20348 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ: Nitelikli hırsızlık
HÜKÜM: Mahkumiyet
Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve
elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimin takdirine göre; suçun sanık tarafından işlendiğini kabulde usul
ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmış, diğer temyiz itirazları da yerinde görülmemiştir.
Ancak,
1-Oluşa ve tüm dosya içeriğine göre; sanığın suç tarihinde müştekinin yetkili olduğu … İletişim adlı
işyerinde müdür olarak çalıştığı, olay günü iş yerinde bulunan 31 adet telefon ve 6945 TL parayı
çaldığının anlaşıldığı olayda; sanığın eyleminin 5237 sayılı TCK’nın 155/2. maddesinde belirtilen güveni
kötüye kullanma suçunu oluşturduğu gözetilmeksizin, yazılı şekilde uygulama yapılması,
2-Eyleminin TCK’nın 155/2. maddesine uyduğunun kabulü halinde hükümden sonra 24/10/2019
tarihinde 30928 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7188 sayılı Ceza Muhakemesi
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 26. maddesi ile değişik 5271 sayılı
CMK’nın 253. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendine eklenen alt bendler arasında yer alan ve 5237 sayılı
TCK’nın 155/2. maddesinde tanımı yapılan güveni kötüye kullanma suçunun da uzlaşma kapsamına
alındığının anlaşılması karşısında; 5237 sayılı TCK’nın 7/2. maddesi uyarınca; ”Suçun işlendiği zaman
yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan
kanun uygulanır ve infaz olunur.” hükmü de gözetilerek 6763 sayılı Kanunun 35. maddesi ile değişik
CMK’nın 254. maddesi uyarınca aynı Kanunun 253. maddesinde belirtilen esas ve usûle göre uzlaştırma
işlemleri yerine getirildikten sonra sonucuna göre, sanığın hukuki durumunun yeniden
değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün
açıklanan nedenle 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi uyarınca, tebliğnameye uygun olarak
BOZULMASINA, 27/12/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

YARGITAY BAŞKANLIĞI

11. Ceza Dairesi 2021/13079 E. , 2021/13183 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ: Dolandırıcılık
Sanığın üzerine atılı dolandırıcılık suçunun 6763 sayılı Kanun’un 34. maddesi ile değişik 5271 sayılı
CMK’nin 253. ve 254. maddeleri gereğince uzlaşma kapsamında olması nedeniyle, dosyanın uzlaştırma
bürosuna tevdi edildiği ancak uzlaşmanın sağlanamadığı belirlenerek yapılan incelemede;
Sanık hakkında tekerrüre esas alınan ilama konu TCK’nin 155/1. maddesinde düzenlenen güveni
kötüye kullanma suçunun 6763 sayılı Kanun ile CMK’nin 253. maddesinde yapılan değişiklikle uzlaşma
kapsamına alınmış olması nedeniyle, uyarlama yargılaması yapılarak sonucuna göre tekerrür
hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüş, aynı suç
işleme kararı kapsamında katılandan farklı gerekçelerle ve farklı tarihlerde iki defa menfaat temin eden
sanık hakkında TCK’nin 43. maddesi gereğince zincirleme suç hükümlerinin uygulanması gerektiğinin
gözetilmemesi aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Bozmaya uyularak yargılamanın hukuka uygun olarak yapıldığı, iddia ve savunmada ileri sürülen
hususların gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, hukuka uygun yöntemlerle elde edilen delillerin
değerlendirilerek fiilin sanık tarafından işlendiğinin tespit edildiği, suç vasfının doğru biçimde
belirlendiği, cezanın kanuni takdir sınırlarında uygulandığı tüm dosya kapsamından anlaşılmakla, sanık
müdafisinin temyiz nedenleri yerinde görülmediğinden eleştiri dışında usul ve yasaya uygun bulunan
hükmün ONANMASINA, 22.12.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

 

YARGITAY BAŞKANLIĞI
11. Ceza Dairesi 2021/42064 E. , 2021/13966 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ: Güveni kötüye kullanma
Sanığa atılı güveni kötüye kullanma suçunun 6763 sayılı Kanun’un 34. maddesi ile değişik 5271 sayılı
CMK.nın 253. ve 254. madde fıkraları gereğince uzlaşma kapsamında olması nedeniyle, dosyanın
uzlaşma bürosuna tevdii edildiği ancak; uzlaşmanın sağlanamadığı belirlenerek yapılan incelemede;

Suç tarihinin, ihtarnamenin tebliğ edildiği 05.06.2009 tarihinden itibaren ihtarnamede belirtilen 60 ve 5
günlük sürelerin bittiği 10.08.2009 olmasına rağmen, gerekçeli karar başlığında “2009” şeklinde eksik
yazılması mahallinde düzeltilmesi mümkün yazım hatası olarak kabul edilmiştir.

Sanığın suç tarihi itibari ile yetkilisi olduğu …. Ltd. Şirketi ile katılan … Finansal Kiralama A.O.
arasında … 24. Noterliği’nin 21/02/2007 tarih ve 8342 yevmiye numarasıyla finansal kiralama
sözleşmesinin imzalandığı, sanığın şirket temsilcisi ayrıca müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla
yer aldığı, bu kiralama sözleşmesi uyarınca 1 adet kumaş kesme makinesi ve ekipmanlarının teslim
edildiği, sanığın kira bedelini ödememesi nedeniyle katılan şirket tarafından finansal kiralama
sözleşmesinin feshedilmesine rağmen sanığın söz konusu iş makinalarını teslim etmeyerek güveni
kötüye kullanma suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda; finansal kiralama sözleşmesinin tarafı
konumunda bulunan sanığın kira konusu iş makinalarını ticari bir işletmenin faaliyeti çerçevesinde
kiralamış olduğunun anlaşılması karşısında; eylemin, 5237 sayılı TCK’nin 155/2. maddesinde
düzenlenen hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunu oluşturduğu gözetilmeksizin, suç vasfında
hataya düşülmek suretiyle eylemin 5237 sayılı TCK’nin 155/1 maddesini oluşturduğu ve zamanaşımının
dolduğu gerekçesiyle kamu davasının düşmesine karar verilmesi,
Yasaya aykırı, katılan vekilinin temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden

5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nin 321. maddesi uyarınca
hükmün BOZULMASINA, 28.12.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

 

https://kenanuysal.av.tr/2023-ceza-davalari-ucretleri/

DOLANDIRICILIK SUÇU

Dolandırıcılık suçu

Bir kişinin başka bir kişiyi aldatmak amacıyla hileli bir şekilde para, mal veya hizmet almasını sağlamasıdır. Dolandırıcılık suçu, birçok farklı şekilde işlenebilir, ancak en yaygın olarak kullanılan dolandırıcılık yöntemleri arasında şunlar yer alır:

  1. İnternet Dolandırıcılığı: İnternet dolandırıcılığı, çevrimiçi ortamda gerçekleşen birçok farklı dolandırıcılık türüdür. Örneğin, sahte web siteleri, sahte e-postalar veya sahte çevrimiçi satış siteleri aracılığıyla yapılan dolandırıcılık türleri mevcuttur.
  2. Telefon Dolandırıcılığı: Telefon dolandırıcılığı, dolandırıcının bir kişiye telefon yoluyla ulaşıp onları aldatmasıdır. Örneğin, dolandırıcılar, kişilere “Ödül kazandınız” veya “Borcunuz var” gibi bahanelerle ulaşabilirler.
  3. Yatırım Dolandırıcılığı: Yatırım dolandırıcılığı, kişileri yatırım yapmaya ikna ederek dolandırmayı amaçlayan bir dolandırıcılık türüdür. Bu tür dolandırıcılıklar genellikle yüksek getirili yatırımlar vaat eder.

Dolandırıcılık suçu, hukuki açıdan ciddi bir suçtur ve cezai yaptırımları vardır. Türk Ceza Kanunu‘na göre,e bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılabilir.  Ayrıca, dolandırıcılık mağdurları, dolandırıcıların geri ödeme yapması için mahkemeye başvurabilirler.

Sonuç olarak, dolandırıcılık suçu, birçok farklı şekilde işlenebilen ciddi bir suçtur. Dolandırıcılık mağduru olmamak için, bilinçli ve dikkatli olmanız ve şüpheli durumlarda yetkililere başvurmanız önemlidir.

DOLANDIRICILIK SUÇU
Dolandırıcılık

Madde 157- (1) Hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlayan kişiye bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası verilir.

Aldatma ile sağlanan yarar arasında mağdurun yarattığı bir nedensellik bağı bulunmalı. Önce hilede bulunacak, kendi/başkası lehine tasarrufta bulunacak.

Hırsızlıktan ayrılmasının nedeni malvarlığındaki eksilmenin hile ile gerçekleştirilmesi. Hırsızlıktaki gibi gizlilik yok; mağdur farkında fakat iradesi sakatlanmış. Ayrıca hırsızlıktaki gibi sadece somut mal üzerinde değil tasarruf edilebilir her türlü malvarlığı üzerinde işlenebilir. Bu sebeple dolandırıcılık malvarlığı ve iradeye karşı işlenen bir suçtur.
Güveni kötüye kullanma suçundan farkı da mağdurun iradesinin sakatlanmış olmasıdır.
Suç öncesi amaç vardır: kendisine ya da başkasına yarar sağlama.
İrtikap suçu sadece kamu görevlileri tarafından işlenebilir; ikisi arasındaki fark irtikabın özgü suç olmasıdır.
Dilencilik suçu ile dolandırıcılık arasında belirli benzerlikler vardır. Dilencilikte de kendini aciz durumda gösteren kişilerin işledikleri suç esasen dolandırıcılık suçudur ve yalana dayanır fakat uygulama bu yönde değildir.
Korunan hukuki değer: Dolandırıcılık suçu malvarlığının yanı sıra irade özgürlüğüdür.

Suçun unsurları

Fail: herkes olabilir. Kamu görevlisi işlerse irtikap olur.

Mağdur: aldatılan kişidir. Bu suçtan zarar gören kişi her zaman mağdur olmak zorunda değildir.

Eylem: hile ortalama zekalı bir insanı inandırmaya elverişli olmalı. Çok davranışlı bir suçtur = hile + (bunun sonucunda kandırılma) + muhatap aleyhine tasarrufta bulunma (kandırılma ile tasarruf arasında da nedensellik bağı) + failin tasarrufa el koyması.

İhmal suretiyle de işlenebilir: karşı tarafın içine düştüğü hatadan ya da sahip olduğu yanlış bilgiden yararlanarak da işlenebilir yeter ki failin karşı tarafı bu konuda bilgilendirmek konusunda bir yükümlülüğü olsun.

Nedensellik bağı çokluğu: (i) hile ile kandırılma arasındaki, (ii) kandırılma ile tasarruf arasındaki, (iii) mağdurun uğradığı zarar ile failin sağladığı fayda arasındaki. Nedensellik bağı oluşmazsa muhtemelen hırsızlık suçu meydana gelmiştir.
Manevi unsur: doğrudan kasıt.
Nitelikli biçimleri

Nitelikli dolandırıcılık

Madde 158- (1) Dolandırıcılık suçunun;
a) Dinî inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle,
b) Kişinin içinde bulunduğu tehlikeli durum veya zor şartlardan yararlanmak suretiyle,
c) Kişinin algılama yeteneğinin zayıflığından yararlanmak suretiyle,
d) Kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasi parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak
kullanılması suretiyle,
e) Kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak,
f) Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle,
g) Basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle,
h) Tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin ticari faaliyetleri sırasında; kooperatif yöneticilerinin kooperatifin faaliyeti kapsamında,
i) Serbest meslek sahibi kişiler tarafından, mesleklerinden dolayı kendilerine duyulan güvenin kötüye kullanılması suretiyle,
j) Banka veya diğer kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla,  amaç unsuru
k) Sigorta bedelini almak maksadıyla,
l) (Ek: 24/11/2016-6763/14 md.) Kişinin, kendisini kamu görevlisi veya banka, sigorta ya da kredi kurumlarının çalışanı
olarak tanıtması veya bu kurum ve kuruluşlarla ilişkili olduğunu söylemesi suretiyle,
İşlenmesi halinde, üç yıldan on yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur. (Ek cümle: 29/6/2005 – 5377/19 md.; Değişik: 3/4/2013-6456/40 md.) Ancak, (e), (f), (j), (k) ve (l) bentlerinde sayılan hâllerde hapis cezasının alt sınırı dört yıldan, adli para cezasının miktarı suçtan elde edilen menfaatin iki katından az olamaz.

Daha az cezayı gerektiren hal

Madde 159- (1) Dolandırıcılığın, bir hukuki ilişkiye dayanan alacağı tahsil amacıyla işlenmesi halinde, şikayet üzerine, altı aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.
Yansıma biçimleri
Eğer ortalama bir insanı kandırmaya elverişli bir yalana mağdur inanmamış ise suç yoktur denemez; teşebbüs aşamasında kalmıştır.
İştirakin her türlüsü mümkündür. Belgede sahtecilik yapmak suretiyle bu suçun işlenmesi halinde (TCK 212), gerçek içtima hükümlerine göre hareket edilir.
Kovuşturma ve yaptırım: resen kovuşturulur. 159 şikayete bağlanmıştır. Tüzel kişi yararına işlenmişse güvenlik tedbiri uygulanır (TCK 169)
167 ve 168’daki kişisel cezasızlık hükümleri burada da uygulanır.

Şahsi cezasızlık sebebi veya cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsi sebep

Madde 167- (1) Yağma ve nitelikli yağma hariç, bu bölümde yer alan suçların;
a) Haklarında ayrılık kararı verilmemiş eşlerden birinin,
b) Üstsoy veya altsoyunun veya bu derecede kayın hısımlarından birinin veya evlat edinen veya evlatlığın,
c) Aynı konutta beraber yaşayan kardeşlerden birinin, Zararına olarak işlenmesi halinde, ilgili akraba hakkında cezaya hükmolunmaz.
(2) Bu suçların, haklarında ayrılık kararı verilmiş olan eşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamayan kardeşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamakta olan amca, dayı, hala, teyze, yeğen veya ikinci derecede kayın hısımlarının zararına olarak işlenmesi halinde; ilgili akraba hakkında şikayet üzerine verilecek ceza, yarısı oranında indirilir.

Etkin pişmanlık

Madde 168 – (Değişik: 29/6/2005 – 5377/20 md.) (1) Hırsızlık, mala zarar verme, güveni kötüye kullanma, dolandırıcılık, hileli iflâs, taksirli iflâs (… suçl)arı tamamlandıktan sonra ve fakat bu nedenle hakkında kovuşturma başlamadan önce, failin, azmettirenin veya yardım edenin bizzat pişmanlık göstererek mağdurun uğradığı zararı aynen geri verme veya tazmin suretiyle tamamen gidermesi halinde, verilecek cezanın üçte ikisine kadarı indirilir.

(2) Etkin pişmanlığın kovuşturma başladıktan sonra ve fakat hüküm verilmezden önce gösterilmesi halinde, verilecek cezanın yarısına kadarı indirilir.

(3) Yağma suçundan dolayı etkin pişmanlık gösteren kişiye verilecek cezanın, birinci fıkraya giren hallerde yarısına, ikinci fıkraya giren hallerde üçte birine kadarı indirilir.

(4) Kısmen geri verme veya tazmin halinde etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanabilmesi için, ayrıca mağdurun rızası aranır.

(5) (Ek: 2/7/2012 – 6352/84 md.) Karşılıksız yararlanma suçunda, fail, azmettiren veya yardım edenin pişmanlık göstererek mağdurun, kamunun veya özel hukuk tüzel kişisinin uğradığı zararı, soruşturma tamamlanmadan önce tamamen tazmin etmesi halinde kamu davası açılmaz; zararın hüküm verilinceye kadar tamamen tazmin edilmesi halinde ise, verilecek ceza üçte birine kadar indirilir. Ancak kişi, bu fıkra hükmünden iki defadan fazla yararlanamaz.

YARGITAY BAŞKANLIĞI
11. Ceza Dairesi 2021/10169 E. , 2021/14070 K.
“İçtihat Metni”

İNCELENEN KARARIN;
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇLAR: Dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik
Sanığın, katılanın oğlu …’den tahsil amacıyla ön yüzü dolu, arka yüzü boş halde aldığı suça konu
bononun arkasına katılanın ismini yazıp onun adına imzaladıktan sonra kendi ismini yazıp imzalayarak
katılan aleyhine bonoyu takibe koyduğu iddia olunan olayda;

Ceza Genel Kurulunun
28.12.2004 tarih ve 2004/173-228 sayılı kararında açıklandığı üzere; yüklenen dolandırıcılık suçunun
kamu kurumu olan İcra Dairesinin vasıta kılınmak suretiyle işlendiğinin iddia olunması karşısında,
sanığın eylemlerinin 5237 sayılı TCK’nin 158/1-d ve 204/1 maddelerinde düzenlenen suçları oluşturup
oluşturmadığına ilişkin delilleri takdir ve tartışmanın üst dereceli Ağır Ceza Mahkemesine ait olduğu
gözetilmeden yargılamaya devamla yazılı şekilde hükümler kurulması,
Yasaya aykırı, sanık müdafisinin temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden, 5320 sayılı
Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nin 321. maddesi uyarınca
hükümlerin BOZULMASINA, aynı Kanun’un 326/son maddesi uyarınca ceza miktarı bakımından
kazanılmış hakkın gözetilmesine, 29.12.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

YARGITAY BAŞKANLIĞI
11. Ceza Dairesi 2021/10169 E. , 2021/14070 K.
“İçtihat Metni”,

İNCELENEN KARARIN;
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi

SUÇLAR:

Dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik
Sanığın, katılanın oğlu …’den tahsil amacıyla ön yüzü dolu, arka yüzü boş halde aldığı suça konu
bononun arkasına katılanın ismini yazıp onun adına imzaladıktan sonra kendi ismini yazıp imzalayarak
katılan aleyhine bonoyu takibe koyduğu iddia olunan olayda; ayrıntıları

Ceza Genel Kurulunun
28.12.2004 tarih ve 2004/173-228 sayılı kararında açıklandığı üzere; yüklenen dolandırıcılık suçunun
kamu kurumu olan İcra Dairesinin vasıta kılınmak suretiyle işlendiğinin iddia olunması karşısında,
sanığın eylemlerinin 5237 sayılı TCK’nin 158/1-d ve 204/1 maddelerinde düzenlenen suçları oluşturup
oluşturmadığına ilişkin delilleri takdir ve tartışmanın üst dereceli Ağır Ceza Mahkemesine ait olduğu
gözetilmeden yargılamaya devamla yazılı şekilde hükümler kurulması,
Yasaya aykırı, sanık müdafisinin temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden

5320 sayılı
Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nin 321. maddesi uyarınca
hükümlerin BOZULMASINA, aynı Kanun’un 326/son maddesi uyarınca ceza miktarı bakımından
kazanılmış hakkın gözetilmesine, 29.12.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

https://kenanuysal.av.tr/2023-ceza-davalari-ucretleri/

BELGEDE SAHTECİLİK SUÇLARI

Belgede sahtecilik suçu, bir belgenin içeriğinin değiştirilmesi, uydurulması, sahte belge düzenlenmesi, gerçeğe aykırı belge kullanılması veya sahte belge kullanılması gibi eylemlerle işlenen bir suçtur.

Bu suç, özellikle hukuki işlemler sırasında belge sahteciliği yapan kişiler tarafından sıklıkla işlenir. Örneğin, bir sözleşmenin sahte bir imza ile imzalanması, bir diploma veya sertifikanın sahte olarak düzenlenmesi veya bir resmi belgede gerçeğe aykırı bilgilerin yer alması, bu suçu işleyen eylemler arasında yer alabilir.

Belgede sahtecilik suçu, Türk Ceza Kanunu’nun 204. maddesinde düzenlenmiştir ve cezası 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezasıdır. Eğer bu suç, kamu görevlisince işlenmişse, cezası daha ağır olabilir.

Belgede sahtecilik suçu, güvenin kötüye kullanılması suçuyla birlikte de işlenebilir. Örneğin, bir kişinin belgesinde sahtecilik yaparak bir başkasını dolandırması veya zarara uğratması, hem belgede sahtecilik hem de güveni kötüye kullanma suçunu oluşturabilir.

Belgede sahtecilik suçu, ciddi sonuçları olan bir suçtur. Sahte belge kullanarak işlenen suçlar, maddi kayıplara, itibar kaybına ve hatta hapis cezasına neden olabilir. Bu nedenle, bu suçun işlenmesinden kaçınmak için doğru belge kullanımı ve düzenlenmesi önemlidir.

Sonuç olarak, belgede sahtecilik suçu, bir belgenin içeriğinin değiştirilmesi, uydurulması veya sahte belge kullanılması gibi eylemlerle işlenen bir suçtur. Bu suçun cezası ciddidir ve doğru belge kullanımı ve düzenlenmesi önemlidir.

 

 

BELGEDE SAHTECİLİK

Para, mühür, kambiyo senetleri gibi bazı senetler üzerinde belgede sahtecilik yapıldığı takdirde kamunun güveni zedelenecektir.

TCK 197-212 arasında düzenlenmiştir. Belgelerde sahtecilik suçlarında kamusal güven korunan değerdir.
Belge: resmi, özel veya resmi sayılan belge olarak ortaya çıkabilir.
Yazılı bir kağıt
Anlaşılabilir yazı
Yazılı metin bir iradeyi yansıtması
Yazının belli bir kişi(ler)e ait olması
Hukuki sonuç doğuracak nitelikte olması

Kalıcı niteliktedir. Delil olarak kullanılabilir. Görülebilir/somut belge olması bakımından ayırt edicidir. Bu anlamda ses kaydı bir belge değildir. Kartvizit belge değildir fakat ehliyet, giriş kartı vb. belgedir.

Anlaşılabilirlik de oldukça önemlidir;
çözülemeyen kod, işaretlerle yazılmış ise belge niteliğini taşımaz. Hukuki sonuç doğurmaya elverişli yazılar ancak belge olabilir. Düzenleyeni belli olmayan yazılı kağıtlar da belge değildir. Belli olmanın ölçütü “bilinebilir olma” şeklindedir.

RESMİ BELGEDE SAHTECİLİK SUÇU
Resmi belgede sahtecilik

Madde 204- (1) Bir resmi belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir resmi belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren veya sahte resmi belgeyi kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu resmi bir belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren, gerçeğe aykırı olarak belge düzenleyen veya sahte resmi belgeyi kullanan kamu görevlisi üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(3) Resmi belgenin, kanun hükmü gereği sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olan belge niteliğinde olması halinde, verilecek ceza yarısı oranında artırılır.

Resmi belge: bir kamu görevlisi tarafından, yetkisi içerisinde, göre gereği ve mevzuatın öngördüğü usul ve çerçevede düzenlenen belgedir. Yetkisini aşması halinde resmi belge niteliğini kazanamaz.
İspat gücü bakımından resmi belgeler özel belgelere göre daha kuvvetlidir ve bu sebeple daha çok korunur; cezası da daha ağırdır.

Resmi belgeler de tersi kanıtlanıncaya kadar geçerli olan resmi belgeler ve diğeri sahteciliği kanıtlanıncaya kadar geçerli belgedir. Birincisi, örneğin diploma. Ancak, bir duruşma tutanağının aksi kanıtlanamaz; bu bakımdan ikinci kategoriye aittir. Bunların üzerinde yapılan sahteciliğin cezası daha ağırdır. Aynı şekilde noterlerin düzenlediği belgeler de sahte olduğu kanıtlanıncaya kadar geçerlidir.

Madde 210- (1) Özel belgede sahtecilik suçunun konusunun, emre veya hamile yazılı kambiyo senedi, emtiayı temsil eden belge, hisse senedi, tahvil veya vasiyetname olması halinde, resmi belgede sahtecilik suçuna ilişkin hükümler uygulanır.

(2) Gerçeğe aykırı belge düzenleyen tabip, diş tabibi, eczacı, ebe, hemşire veya diğer sağlık mesleği mensubu, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Düzenlenen belgenin kişiye haksız bir menfaat sağlaması ya da kamunun veya kişilerin zararına bir sonuç doğurucu nitelik taşıması halinde, resmi belgede sahtecilik hükümlerine göre cezaya hükmolunur.

Eğer TTK’da sayılan niteliklerin tümünü taşımaz ise özel belgedir. Bu özel belgenin hile ile resmi belge gibi kullanılması halinde dolandırıcılık suçu ortaya çıkar.

Yararsız sahtecilik: daha önce gerçekleşmiş bir hususa ulaşmak için düzenlenen belgenin hukuki bir sonuç meydana getirmeye elverişli olması somut olaya göre değişir. Doğurmadığı hallerde sahtecilik oluşmaz. Ancak cezanın belirlenmesinde göz önünde tutulabilir. TCK 61’i ilgilendiren bir konudur.

Aldatıcılık boyutu: kamuoyunu aldatmaya elverişli olursa hem zarar hem tehlike doğmuş olur. Bunun tespiti için bilirkişiye başvurulabilir.

Sahteciliğin 5 duyu ile anlaşılabilir olmaması gerekir; özel bir inceleme söz konusu olmalı. Aksi takdirde, maddi konu oluşmamış olacaktır.

(a) Sahte belgeyi düzenlemek: a’dan z’ye bir belgeyi sahte olarak üretmek. Aldatıcı bir biçimde. Resmi belgenin biçimsel kurallarına uyarak. İçeriği bakımından ya da ait olduğu kişi bakımından gerçeğe aykırı bir belge söz konusudur. Kimliğin belirsiz olması halinde de aldatma vardır ancak kimliğin belirlenebilir olduğu hallerde aldatıcı durum olup olmadığı değerlendirilmelidir. İçerik doğru fakat imza sahte ise yine sahtecilik söz konusudur.

İsimde aldatmada da kim olduğunun tespit edilemediği hallerde suç işlenmiş olur; ancak başkasının adına düzenlenen belgenin o kişiye ait olmadığı kolayca anlaşılıyor ise sahtecilik suçu oluşmaz (aldatıcılık boyutu ile ilgili). Adının okunmadığı hallerde belge bir kişiye izafe edilemiyor ise belgenin bir unsuru eksik demektir.

Dolayısıyla kişinin belli olması gerekir, uydurma isimle düzenlenirse belge niteliğini taşımaz. Ancak isim doğru yazılır ancak ona işaret eden bilgilerde yanlışlık yapılırsa belge sahtedir. Belgenin bir başkası tarafından imzalandığı hallerde sahte bir belgeden söz etmek mümkün değildir. Vasiyetname gibi bizzat düzenleyenin imzasını gerektiren belgeler
bakımından düzenleyen imzası yoksa zaten belge değildir ancak düzenleyenin imzası taklit edilirse sahtecilik söz konusu olur.
Temsil ilişkisi çerçevesinde başkası adına hukuken geçerli bir belge düzenlenebilir. Bunun üzerinde de içerikte ya da imzada sahtecilik yapılmış olabilir.

Sahtecilik belgenin tümüne ya da bir kısmına ilişkin olabilir. Örneğin ödenmediği halde noter senedi altına sahte şerh düşülebilir.

(b) Başkalarını aldatacak surette değiştirme: kamu yetkilisinin aslında o belgeyi düzenleme yetkisi bulunmalıdır.
Ancak görevi dahlinde düzenlenen bu belgenin başkalarını aldatacak surette değiştirilmiş olması gerekir. İlk bakışta sağduyulu bir insanın rastgele bunun başkalarını aldatacak nitelikte olmadığını anlaması halinde unsurların oluşmadığı açıktır. Ekleme, silme, kazıma gibi biçimlerde meydana gelebilir.

Bir kısmını yok etme suretiyle de gerçekleşebilir; bu bakımdan rakamları bitişik yazmak ve bittikten sonra yazıya başlamak silme ve ekleme ihtimalini ortadan kaldırabilir. Hukuki sonuç doğurmayacak bir değişiklik yapılmış ise bu suç oluşmayacaktır (örneğin küçük harfleri büyük harfe çevirmek).

En önemlisi imzanın taklididir. İlk bakışta anlaşılmayabilir. Dreyfus davası bununla ilişkili.
Özellikle kambiyo senetlerinde ve resmi belge sayılan senetlerde gerekli bütün unsurlar bulunmalıdır, eksiklik bulunması halinde belge resmi nitelik taşımaz ve suç konusu mevcut olmayacaktır!

(c) Sahte belgeyi kullanmak: kullanan kişi belgenin sahte olduğunu bilmelidir. Bilmiyorsa yalnızca düzenleyen sorumludur. Kullanma, o belgenin aldatılan kişi tarafından algılanabilir olduğu anda tamamlanmış olur.
Aldatılan kişinin belgeye ulaşabilir, kullanabilir, belge alenileşmiş olduğu anda suç oluşmuş olur. Örneğin sahte bir pasaportun gümrük işleminde kullanılması, sahte plaka, sahte ruhsatla mesleğini sürdürmek. Sürücü belgesini üzerinde taşımak kullanma anlamına gelmeyecektir. Arabayı kullanmaya başladığı andan itibaren kullanma olur.

Nitelikli haller
– Kamu görevlisi tarafından işlenmesi:
– Belgenin yasa hükmü gereği sahteliği sabit olana kadar geçerli bir belge olması: özellikle noter senetleri, duruşma tutanakları.

– Terör amacıyla işlenmesi

Daha az cezayı gerektiren hal
Madde 211- (1) Bir hukuki ilişkiye dayanan alacağın ispatı veya gerçek bir durumun belgelenmesi amacıyla belgede sahtecilik suçunun işlenmesi halinde, verilecek ceza, yarısı oranında indirilir.

Madde 212- (1) Sahte resmi veya özel belgenin bir başka suçun işlenmesi sırasında kullanılması halinde, hem sahtecilik hem de ilgili suçtan dolayı ayrı ayrı cezaya hükmolunur.
Sahte belge düzenlemek suretiyle dolandırıcılık suçu işlenmiş olabilir. Sahtecilik araç olarak kullanılarak başka herhangi bir suç işlenebilir.

 

YARGITAY BAŞKANLIĞI
11. Ceza Dairesi 2021/8666 E. , 2021/14073 K.

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ: Resmi belgede sahtecilik
5271 sayılı CMK’nin 231/8-son cümlesi uyarınca, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının
kesinleştiği 01.12.2009 tarihinden denetim süresi içinde ikinci suçun işlendiği 27.03.2012 tarihine
kadar dava zamanaşımının durduğu gözetilerek yapılan incelemede;

Sanığa yüklenen “resmi belgede sahtecilik” suçunun Kanundaki cezasının türü ve üst sınırına göre,

5237 sayılı TCK’nin 66/1-e ve 67/4. maddelerinde öngörülen olağanüstü dava zamanaşımının,
15.08.2006 olan suç tarihinden temyiz inceleme tarihine kadar gerçekleştiği ve bu itibarla, sanığın
temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, diğer yönleri incelenmeyen hükmün 5320 sayılı Kanun’un
8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nin 321. maddesi uyarınca
BOZULMASINA; ancak yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu hususta, aynı Kanun’un 322.
maddesindeki yetkiye dayanılarak karar verilmesi mümkün olduğundan, sanık hakkındaki kamu
davasının gerçekleşen olağanüstü dava zamanaşımı nedeniyle 5271 sayılı CMK’nin 223/8. maddesi
uyarınca DÜŞMESİNE, 29.12.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

RESMÎ BELGEYİ BOZMA, YOK ETME VEYA GİZLEME SUÇU

Resmî belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemek
Madde 205- (1) Gerçek bir resmi belgeyi bozan, yok eden veya gizleyen kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Suçun kamu görevlisi tarafından işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.

Madde 212- (1) Sahte resmi veya özel belgenin bir başka suçun işlenmesi sırasında kullanılması halinde, hem sahtecilik hem de ilgili suçtan dolayı ayrı ayrı cezaya hükmolunur.

RESMİ BELGENİN DÜZENLENMESİNDE YALAN BEYAN SUÇU
Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan

Madde 206- (1) Bir resmi belgeyi düzenlemek yetkisine sahip olan kamu görevlisine yalan beyanda bulunan kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.

Fail: resmi beyanda bulunma yükümlülüğü bulunan kişidir. Yalan beyanda bulunan herkes olabilir.

Eylem: resmi belgenin düzenlenmesine esas olan bir beyan söz konusu olmalı. İspata yönelik gereklilik yoksa beyanın gerçeğe uygun olmaması dikkate alınmaz. Kamu görevlisinin beyanla sınırlı kalmaksızın kendiliğinden araştırma yapması gereken hallerde bu suç oluşmaz. Suçun oluşması için resmi belgenin yalnızca bu beyana dayanıyor olması gerekir. Yalan beyanda bulunmuş olmak yeterlidir. Kişi kimliğini saklar ya da yanlış bilgi verirse bu suç oluşmuş olur.

ÖZEL BELGEDE SAHTECİLİK SUÇU
Özel belgede sahtecilik

Madde 207-

(1) Bir özel belgeyi sahte olarak düzenleyen veya gerçek bir özel belgeyi başkalarını aldatacak şekilde
değiştiren ve kullanan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Bir sahte özel belgeyi bu özelliğini bilerek kullanan kişi de yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır.
Sadece seçenekli davranışlı değil; ayrıca çok davranışlı bir suçtur (“düzenleyen/değiştiren ve kullanan”). Resmi belge düzenlenir düzenlenmez suç haline gelir ancak özel belge kullanılmak suretiyle suç haline gelir.

Daha az cezayı gerektiren hal
Madde 211- (1) Bir hukuki ilişkiye dayanan alacağın ispatı veya gerçek bir durumun belgelenmesi amacıyla belgede sahtecilik suçunun işlenmesi halinde, verilecek ceza, yarısı oranında indirilir.

ÖZEL BELGEYİ BOZMAK, YOK ETMEK VEYA GİZLEMEK SUÇU

Özel belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemek
Madde 208 – (1) Gerçek (“geçerli”) bir özel belgeyi bozan, yok eden veya gizleyen kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Belge gizlenmesinin geçerliliğini ortadan kaldıracak şekilde olması gerekmektedir. Kişilerin yanında, bulunan özel belge olabileceği gibi kamunun muhafaza ettiği özel bir belge de olabilir. Bu bakımdan örneğin vasiyetname (noter nezdinde saklanan) özel bir belgedir. Suç delillerini gizlemek için belgenin gizlenmesi soruşturmaya ilişkin olduğu için başka bir suça da vücut verebilir.

Belgede sahtecilik suçu, bir belgenin içeriğinin değiştirilmesi, uydurulması, sahte belge düzenlenmesi, gerçeğe aykırı belge kullanılması veya sahte belge kullanılması gibi eylemlerle işlenen bir suçtur.

Bu suç, özellikle hukuki işlemler sırasında belge sahteciliği yapan kişiler tarafından sıklıkla işlenir. Örneğin, bir sözleşmenin sahte bir imza ile imzalanması, bir diploma veya sertifikanın sahte olarak düzenlenmesi veya bir resmi belgede gerçeğe aykırı bilgilerin yer alması, bu suçu işleyen eylemler arasında yer alabilir.

Belgede sahtecilik suçu, Türk Ceza Kanunu’nun 204. maddesinde düzenlenmiştir ve cezası 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezasıdır. Eğer bu suç, kamu görevlisince işlenmişse, cezası daha ağır olabilir.

Belgede sahtecilik suçu, güvenin kötüye kullanılması suçuyla birlikte de işlenebilir. Örneğin, bir kişinin belgesinde sahtecilik yaparak bir başkasını dolandırması veya zarara uğratması, hem belgede sahtecilik hem de güveni kötüye kullanma suçunu oluşturabilir.

Belgede sahtecilik suçu, ciddi sonuçları olan bir suçtur. Sahte belge kullanarak işlenen suçlar, maddi kayıplara, itibar kaybına ve hatta hapis cezasına neden olabilir. Bu nedenle, bu suçun işlenmesinden kaçınmak için doğru belge kullanımı ve düzenlenmesi önemlidir.

Sonuç olarak, belgede sahtecilik suçu, bir belgenin içeriğinin değiştirilmesi, uydurulması veya sahte belge kullanılması gibi eylemlerle işlenen bir suçtur. Bu suçun cezası ciddidir ve doğru belge kullanımı ve düzenlenmesi önemlidir.

 

 

BELGEDE SAHTECİLİK
Para, mühür, kambiyo senetleri gibi bazı senetler üzerinde belgede sahtecilik yapıldığı takdirde kamunun güveni zedelenecektir.
TCK 197-212 arasında düzenlenmiştir. Belgelerde sahtecilik suçlarında kamusal güven korunan değerdir.
Belge: resmi, özel veya resmi sayılan belge olarak ortaya çıkabilir.
Yazılı bir kağıt
Anlaşılabilir yazı
Yazılı metin bir iradeyi yansıtması
Yazının belli bir kişi(ler)e ait olması
Hukuki sonuç doğuracak nitelikte olması

Kalıcı niteliktedir. Delil olarak kullanılabilir. Görülebilir/somut belge olması bakımından ayırt edicidir. Bu anlamda ses kaydı bir belge değildir. Kartvizit belge değildir fakat ehliyet, giriş kartı vb. belgedir. Anlaşılabilirlik de oldukça önemlidir;
çözülemeyen kod, işaretlerle yazılmış ise belge niteliğini taşımaz. Hukuki sonuç doğurmaya elverişli yazılar ancak belge olabilir. Düzenleyeni belli olmayan yazılı kağıtlar da belge değildir. Belli olmanın ölçütü “bilinebilir olma” şeklindedir.

RESMİ BELGEDE SAHTECİLİK SUÇU
Resmi belgede sahtecilik
Madde 204- (1) Bir resmi belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir resmi belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren veya sahte resmi belgeyi kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu resmi bir belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren, gerçeğe aykırı olarak belge düzenleyen veya sahte resmi belgeyi kullanan kamu görevlisi üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Resmi belgenin, kanun hükmü gereği sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olan belge niteliğinde olması halinde, verilecek ceza yarısı oranında artırılır.

Resmi belge: bir kamu görevlisi tarafından, yetkisi içerisinde, göre gereği ve mevzuatın öngördüğü usul ve çerçevede düzenlenen belgedir. Yetkisini aşması halinde resmi belge niteliğini kazanamaz.
İspat gücü bakımından resmi belgeler özel belgelere göre daha kuvvetlidir ve bu sebeple daha çok korunur; cezası da daha ağırdır. Resmi belgeler de tersi kanıtlanıncaya kadar geçerli olan resmi belgeler ve diğeri sahteciliği kanıtlanıncaya kadar geçerli belgedir. Birincisi, örneğin diploma. Ancak, bir duruşma tutanağının aksi kanıtlanamaz; bu bakımdan ikinci kategoriye aittir. Bunların üzerinde yapılan sahteciliğin cezası daha ağırdır. Aynı şekilde noterlerin düzenlediği belgeler de sahte olduğu kanıtlanıncaya kadar geçerlidir.

Madde 210- (1) Özel belgede sahtecilik suçunun konusunun, emre veya hamile yazılı kambiyo senedi, emtiayı temsil eden belge, hisse senedi, tahvil veya vasiyetname olması halinde, resmi belgede sahtecilik suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
(2) Gerçeğe aykırı belge düzenleyen tabip, diş tabibi, eczacı, ebe, hemşire veya diğer sağlık mesleği mensubu, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Düzenlenen belgenin kişiye haksız bir menfaat sağlaması ya da kamunun veya kişilerin zararına bir sonuç doğurucu nitelik taşıması halinde, resmi belgede sahtecilik hükümlerine göre cezaya hükmolunur.
Eğer TTK’da sayılan niteliklerin tümünü taşımaz ise özel belgedir. Bu özel belgenin hile ile resmi belge gibi kullanılması halinde dolandırıcılık suçu ortaya çıkar.

Yararsız sahtecilik: daha önce gerçekleşmiş bir hususa ulaşmak için düzenlenen belgenin hukuki bir sonuç meydana getirmeye elverişli olması somut olaya göre değişir. Doğurmadığı hallerde sahtecilik oluşmaz. Ancak cezanın belirlenmesinde göz önünde tutulabilir. TCK 61’i ilgilendiren bir konudur.
Aldatıcılık boyutu: kamuoyunu aldatmaya elverişli olursa hem zarar hem tehlike doğmuş olur. Bunun tespiti için bilirkişiye başvurulabilir. Sahteciliğin 5 duyu ile anlaşılabilir olmaması gerekir; özel bir inceleme söz konusu olmalı. Aksi takdirde, maddi konu oluşmamış olacaktır.
(a) Sahte belgeyi düzenlemek: a’dan z’ye bir belgeyi sahte olarak üretmek. Aldatıcı bir biçimde. Resmi belgenin biçimsel kurallarına uyarak. İçeriği bakımından ya da ait olduğu kişi bakımından gerçeğe aykırı bir belge söz konusudur. Kimliğin belirsiz olması halinde de aldatma vardır ancak kimliğin belirlenebilir olduğu hallerde aldatıcı durum olup olmadığı değerlendirilmelidir. İçerik doğru fakat imza sahte ise yine sahtecilik söz konusudur. İsimde aldatmada da kim olduğunun tespit edilemediği hallerde suç işlenmiş olur; ancak başkasının adına düzenlenen belgenin o kişiye ait olmadığı kolayca anlaşılıyor ise sahtecilik suçu oluşmaz (aldatıcılık boyutu ile ilgili). Adının okunmadığı hallerde belge bir kişiye izafe edilemiyor ise belgenin bir unsuru eksik demektir. Dolayısıyla kişinin belli olması gerekir, uydurma isimle düzenlenirse belge niteliğini taşımaz. Ancak isim doğru yazılır ancak ona işaret eden bilgilerde yanlışlık yapılırsa belge sahtedir. Belgenin bir başkası tarafından imzalandığı hallerde sahte bir belgeden söz etmek mümkün değildir. Vasiyetname gibi bizzat düzenleyenin imzasını gerektiren belgeler
bakımından düzenleyen imzası yoksa zaten belge değildir ancak düzenleyenin imzası taklit edilirse sahtecilik söz konusu olur.
Temsil ilişkisi çerçevesinde başkası adına hukuken geçerli bir belge düzenlenebilir. Bunun üzerinde de içerikte ya da imzada sahtecilik yapılmış olabilir.

Sahtecilik belgenin tümüne ya da bir kısmına ilişkin olabilir. Örneğin ödenmediği halde noter senedi altına sahte şerh düşülebilir.
(b) Başkalarını aldatacak surette değiştirme: kamu yetkilisinin aslında o belgeyi düzenleme yetkisi bulunmalıdır.
Ancak görevi dahlinde düzenlenen bu belgenin başkalarını aldatacak surette değiştirilmiş olması gerekir. İlk bakışta sağduyulu bir insanın rastgele bunun başkalarını aldatacak nitelikte olmadığını anlaması halinde unsurların oluşmadığı açıktır. Ekleme, silme, kazıma gibi biçimlerde meydana gelebilir.
Bir kısmını yok etme suretiyle de gerçekleşebilir; bu bakımdan rakamları bitişik yazmak ve bittikten sonra yazıya başlamak silme ve ekleme ihtimalini ortadan kaldırabilir. Hukuki sonuç doğurmayacak bir değişiklik yapılmış ise bu suç oluşmayacaktır (örneğin küçük harfleri büyük harfe çevirmek).
En önemlisi imzanın taklididir. İlk bakışta anlaşılmayabilir. Dreyfus davası bununla ilişkili.
Özellikle kambiyo senetlerinde ve resmi belge sayılan senetlerde gerekli bütün unsurlar bulunmalıdır, eksiklik bulunması halinde belge resmi nitelik taşımaz ve suç konusu mevcut olmayacaktır!
(c) Sahte belgeyi kullanmak: kullanan kişi belgenin sahte olduğunu bilmelidir. Bilmiyorsa yalnızca düzenleyen sorumludur. Kullanma, o belgenin aldatılan kişi tarafından algılanabilir olduğu anda tamamlanmış olur.
Aldatılan kişinin belgeye ulaşabilir, kullanabilir, belge alenileşmiş olduğu anda suç oluşmuş olur. Örneğin sahte bir pasaportun gümrük işleminde kullanılması, sahte plaka, sahte ruhsatla mesleğini sürdürmek. Sürücü belgesini üzerinde taşımak kullanma anlamına gelmeyecektir. Arabayı kullanmaya başladığı andan itibaren kullanma olur.

Nitelikli haller
– Kamu görevlisi tarafından işlenmesi:
– Belgenin yasa hükmü gereği sahteliği sabit olana kadar geçerli bir belge olması: özellikle noter senetleri, duruşma tutanakları.
– Terör amacıyla işlenmesi

Daha az cezayı gerektiren hal
Madde 211- (1) Bir hukuki ilişkiye dayanan alacağın ispatı veya gerçek bir durumun belgelenmesi amacıyla belgede sahtecilik suçunun işlenmesi halinde, verilecek ceza, yarısı oranında indirilir.
Madde 212- (1) Sahte resmi veya özel belgenin bir başka suçun işlenmesi sırasında kullanılması halinde, hem sahtecilik hem de ilgili suçtan dolayı ayrı ayrı cezaya hükmolunur.
Sahte belge düzenlemek suretiyle dolandırıcılık suçu işlenmiş olabilir. Sahtecilik araç olarak kullanılarak başka herhangi bir suç işlenebilir.

 

YARGITAY BAŞKANLIĞI
11. Ceza Dairesi 2021/8666 E. , 2021/14073 K.
“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ: Resmi belgede sahtecilik
5271 sayılı CMK’nin 231/8-son cümlesi uyarınca, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının
kesinleştiği 01.12.2009 tarihinden denetim süresi içinde ikinci suçun işlendiği 27.03.2012 tarihine
kadar dava zamanaşımının durduğu gözetilerek yapılan incelemede;

Sanığa yüklenen “resmi belgede sahtecilik” suçunun Kanundaki cezasının türü ve üst sınırına göre,
5237 sayılı TCK’nin 66/1-e ve 67/4. maddelerinde öngörülen olağanüstü dava zamanaşımının,
15.08.2006 olan suç tarihinden temyiz inceleme tarihine kadar gerçekleştiği ve bu itibarla, sanığın
temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden

Diğer yönleri incelenmeyen hükmün 5320 sayılı Kanun’un
8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nin 321. maddesi uyarınca
BOZULMASINA;

Ancak yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu hususta, aynı Kanun’un 322.
maddesindeki yetkiye dayanılarak karar verilmesi mümkün olduğundan, sanık hakkındaki kamu
davasının gerçekleşen olağanüstü dava zamanaşımı nedeniyle

5271 sayılı CMK’nin 223/8. maddesi
uyarınca DÜŞMESİNE, 29.12.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

 

RESMÎ BELGEYİ BOZMA, YOK ETME VEYA GİZLEME SUÇU
Resmî belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemek

Madde 205- (1) Gerçek bir resmi belgeyi bozan, yok eden veya gizleyen kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Suçun kamu görevlisi tarafından işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.

Madde 212- (1) Sahte resmi veya özel belgenin bir başka suçun işlenmesi sırasında kullanılması halinde, hem sahtecilik hem de ilgili suçtan dolayı ayrı ayrı cezaya hükmolunur.

RESMİ BELGENİN DÜZENLENMESİNDE YALAN BEYAN SUÇU
Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan
Madde 206- (1) Bir resmi belgeyi düzenlemek yetkisine sahip olan kamu görevlisine yalan beyanda bulunan kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.
Fail: resmi beyanda bulunma yükümlülüğü bulunan kişidir. Yalan beyanda bulunan herkes olabilir.
Eylem: resmi belgenin düzenlenmesine esas olan bir beyan söz konusu olmalı. İspata yönelik gereklilik yoksa beyanın gerçeğe uygun olmaması dikkate alınmaz. Kamu görevlisinin beyanla sınırlı kalmaksızın kendiliğinden araştırma yapması gereken hallerde bu suç oluşmaz. Suçun oluşması için resmi belgenin yalnızca bu beyana dayanıyor olması gerekir. Yalan beyanda bulunmuş olmak yeterlidir. Kişi kimliğini saklar ya da yanlış bilgi verirse bu suç oluşmuş olur.

ÖZEL BELGEDE SAHTECİLİK SUÇU
Özel belgede sahtecilik

Madde 207- (1) Bir özel belgeyi sahte olarak düzenleyen veya gerçek bir özel belgeyi başkalarını aldatacak şekilde
değiştiren ve kullanan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Bir sahte özel belgeyi bu özelliğini bilerek kullanan kişi de yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır.
Sadece seçenekli davranışlı değil; ayrıca çok davranışlı bir suçtur (“düzenleyen/değiştiren ve kullanan”). Resmi belge düzenlenir düzenlenmez suç haline gelir ancak özel belge kullanılmak suretiyle suç haline gelir.

Daha az cezayı gerektiren hal
Madde 211- (1) Bir hukuki ilişkiye dayanan alacağın ispatı veya gerçek bir durumun belgelenmesi amacıyla belgede sahtecilik suçunun işlenmesi halinde, verilecek ceza, yarısı oranında indirilir.

ÖZEL BELGEYİ BOZMAK, YOK ETMEK VEYA GİZLEMEK SUÇU
Özel belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemek
Madde 208 – (1) Gerçek (“geçerli”) bir özel belgeyi bozan, yok eden veya gizleyen kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Belge gizlenmesinin geçerliliğini ortadan kaldıracak şekilde olması gerekmektedir. Kişilerin yanında, bulunan özel belge olabileceği gibi kamunun muhafaza ettiği özel bir belge de olabilir. Bu bakımdan örneğin vasiyetname (noter nezdinde saklanan) özel bir belgedir. Suç delillerini gizlemek için belgenin gizlenmesi soruşturmaya ilişkin olduğu için başka bir suça da vücut verebilir.