BOŞANMA AVUKATI

Boşanma, süreci, birçok çift için zorlu bir dönemdir ve doğru avukat seçimi mühimdir.

Boşanma avukatı seçerken nelere dikkat etmeniz gerektiğine dair ipuçları aşağıda verilmiştir;

  1. Deneyim: Boşanma avukatının, boşanma işlemleri hakkında deneyimli olması mühimdir. Ayrıca doğru boşanma avukatı, yerel yargı sistemini ve mahkemeleri de iyi bilendir.
  2. İletişim: Boşanma avukatınızla iyi bir iletişim kurabilmek mühimdir. Avukatınızın, size açık ve net bir şekilde bilgi vermesi ve süreç boyunca sizi güncel tutması gerekir.
  3. Referanslar: Boşanma avukatı seçerken, referanslarınızı ve arkadaşlarınızın önerilerini dikkate alın. Bu, avukatınızın işini ne kadar iyi yaptığını ve müşteri memnuniyetinin ne olduğunu gösterir.
  4. Ücretler: Boşanma avukatının ücretleri, sizin için önemli bir faktör olabilir. Avukatınızın, işlemlerinizi nasıl ücretlendirdiğini ve herhangi bir gizli maliyet olup olmadığını öğrenin.
  5. Uyum: Boşanma avukatı seçerken, kişiliğinizin ve beklentilerinizin avukatınızla uyumlu olup olmadığını düşünün. Sizi anlayan ve size uygun bir avukat seçmek, süreci daha az stresli hale getirebilir.

Boşanma süreci, tüm çiftler için oldukça zorlu bir dönemdir. Ancak, doğru boşanma avukatı seçimi, süreci daha az stresli ve zorlu hale getirebilir. Bu nedenle, boşanma avukatı seçerken uzmanlık alanı, deneyimi, referansları ve iletişim becerileri gibi faktörlere dikkat etmek mühimdir. Ayrıca, avukatın tarafsızlığı, dürüstlüğü ve profesyonelliği de göz önünde bulundurmalıdır. Doğru avukat seçimi, çiftlerin haklarının korunması, yasal prosedürlerin takip edilmesi ve anlaşmazlıkların çözümü konularında yardımcı olabilir. Bu nedenle, araştırma yaparak doğru avukatı seçmek mühimdir.

Boşanma Sürecinde Doğru Avukat;

Boşanma, çiftler için oldukça stresli bir süreçtir ve doğru kararları almak için profesyonel bir desteğe ihtiyaçları olabilir. Bu noktada, boşanma avukatları taraflara hukuki destek sağlayarak süreci daha az stresli ve adil hale getirebilirler.

Boşanma avukatları, çiftlerin haklarını koruyan, yasal prosedürleri takip eden ve anlaşmazlıkların çözülmesinde arabuluculuk yapabilen uzmanlardır. Bu nedenle, doğru boşanma avukatını seçmek oldukça mühimdir.

Bir boşanma avukatı seçerken, uzmanlık alanı, deneyimi, referansları ve iletişim becerileri gibi faktörlere dikkat edilmelidir. Ayrıca, avukatın tarafsızlığı, dürüstlüğü ve profesyonelliği de mühimdir. Bu faktörler, çiftlerin boşanma sürecini daha az stresli ve daha hızlı hale getirmelerine yardımcı olabilir.

Sonuç olarak, boşanma sürecinde doğru avukat seçimi oldukça mühimdir. Boşanma avukatları, müşterilerinin haklarını koruyarak, yasal prosedürleri takip ederek ve anlaşmazlıkları çözerek süreci daha az stresli ve adil hale getirirler. Bu nedenle, boşanma sürecinde doğru avukat seçimi yapmak mühimdir.

AVUKAT ARAMA

Avukat Arama

Avukat arama süreci, hukuki sorunlarınızın çözümü için çok önemlidir. Ancak, doğru avukatı bulmak, zaman alıcı ve stresli bir süreç olabilir. Bu yazıda, avukat arama sürecini kolaylaştırmak için bazı ipuçları paylaşacağız.

  • İnternet araştırması yapın: Avukatların çoğu, web siteleri veya online avukat dizinleri aracılığıyla hizmetlerini tanıtır. Bu nedenle, internet araştırması yaparak hızlı bir şekilde avukatların listesini oluşturabilirsiniz.
  • Referanslarınızı kullanın: Aile üyeleri, arkadaşlar veya iş arkadaşları, sizin gibi hukuki sorunlar yaşamış olabilirler. Onların tavsiyeleri, doğru avukatı bulmanıza yardımcı olabilir.
  • Avukatlık barosu ile iletişime geçin: Avukatlık barosu, bölgenizdeki avukatların bir listesini tutar. Bu nedenle, bölgenizdeki avukatlar hakkında bilgi almak için avukatlık barosu ile iletişime geçebilirsiniz.
  • Avukatların deneyimine bakın: Hukuki sorunlarınız için avukat ararken, avukatın deneyimi çok önemlidir. Avukatın özellikle benzer hukuki sorunlarla ilgili daha önce deneyimi olup olmadığını öğrenmek isteyebilirsiniz.
  • Ücretli danışma seanslarına katılın: Birçok avukat, hukuki sorunlarınız hakkında ücretli danışma seansları sunar. Bu seanslar, avukatın hizmetlerini ve tavsiyelerini değerlendirmenize yardımcı olabilir.
  • İletişim: İyi bir avukat, müvekkiliyle iyi bir iletişim kurabilen avukattır. Avukatınızın sorularınızı yanıtlaması, size düzenli olarak bilgi vermesi ve sizinle iletişimde kalması önemlidir
  • Referanslar: Başarılı bir avukat, müvekkillerinin referanslarına sahip olacaktır. Referansları araştırmak, avukatın kalitesi hakkında bir fikir edinmenize yardımcı olabilir.

Doğru avukatı bulmak

Hukuki sorunlarınızın çözümü için çok önemlidir. Yukarıdaki ipuçlarını kullanarak, avukat arama sürecini kolaylaştırabilir ve doğru avukatı bulabilirsiniz.

Avukat seçerken dikkat edilecek diğer faktörler arasında avukatın çalışma saatleri, ofis konumu ve avukatlık yeminine uygunluk da yer almaktadır. Bu faktörlere dikkat ederek, sizin için en iyi avukatı seçebilirsiniz. Ancak, unutmayın ki en önemli şey, size güvenilir ve doğru bir şekilde hizmet verebilecek bir avukat seçmektir.

CEZA DAVALARINDA ÜCRET

2023 CEZA DAVALARINDA ÜCRET

Ceza Davalarında Ücret Nasıl Belirlenir?

İstanbul Ceza Davalarında Ücret Tarifesi:

Ceza davalarında avukatın görevini üstlenmesi, avukatın yapacağı çalışma miktarına göre değişebilir. Avukatın yapması gereken yazışma, mektuplar, ziyaretler ve görüşmeler, ceza davası avukatlık ücretinin belirlenmesinde önemli bir rol oynar.

Avukatlar için her yıl barolar tarafından yayımlanan bir ücret tarifesi bulunmaktadır. Bu tarife, avukatların hangi davalarda ve işlerde ne kadar ücret almaları gerektiğini belirler. Ancak, bu tarifenin üzerinde ücret almak avukatın kendi takdirine bağlıdır.

İstanbul Barosu’nun 2023 yılı için yayımladığı tavsiye niteliğindeki ücret tarifesine göre ceza davalarında,

  • Sanık müdafiliği (avukatlık) ücreti: 70.000 TL
  • Mağdur/Katılan vekilliği ücreti: 45.000 TL

 

İstanbul Barosu tarafından 2023 yılı için yayımlanmış olan tavsiye niteliğindeki ücret tarifeleri bu konuda fikir verebilir. Ancak her avukat bu tarifeleri kabul etmeyebilir ve dava dosyasına göre ücretler değişebilir.

Ceza davalarında önerilen minimum ücret 45.000 TL ile 70.000 TL arasında değişmektedir. Asliye Ceza ve Çocuk Mahkemesi’nde görülen davalarda,

  • Sanık müdafiliği/SSÇ (avukatlık) ücreti: 47.000 TL
  • Mağdur/Katılan vekilliği ücreti: 30.000 TL
  • Sulh Ceza Hakimliği ve İnfaz Hakimliği: 20.000 TL
  • Disiplin Mahkemesi: 22.000 TL

 

Ceza davalarında avukatlar, suçlu bulunma riski olan kişiler için hukuki destek ve savunma sunmak için gereklidir. Avukatlar, suçlamaları inceleyerek, delil ve kanıtları değerlendirir ve en uygun savunma stratejisi oluştururlar.

Avukatlar ayrıca, yasal prosedürleri ve hakların korunmasını içeren adalet sistemi içinde uzmanlıklarını kullanarak, sanıkların en iyi sonuçları elde etmelerine yardımcı olurlar.

Özetle, avukatlar ceza davalarında güvenli bir şekilde geçiş sağlamak için gerekli olan hukuki danışmanlık ve savunmayı sunarlar.

Bu veriler kişilerin ceza veya benzeri davalarda avukat desteği almadan önce kendilerine fikir vermesine yardımcı olabilir. Ancak her durum farklıdır ve avukatlarla görüşerek tam olarak ücretlerin belirlenebileceği unutulmamalıdır.

2023 Yılı Boşanma Davası Ücreti

Boşanma Davası Ücreti Nasıl Belirlenir?

İstanbul Boşanma Davalarında Ücret Tarifesi:

Boşanma davalarında avukatın görevini üstlenmesi, avukatın yapacağı çalışma miktarına göre değişebilir. Avukatın yapması gereken yazışma, mektuplar, ziyaretler ve görüşmeler, boşanma avukatlık ücretinin belirlenmesinde önemli bir rol oynar.

Avukatlar, her yıl barolar tarafından yayımlanan bir ücret tarifesi bulunmaktadır. Bu tarife, avukatların hangi davalarda ve işlerde ne kadar ücret almaları gerektiğini belirler. Ancak, bu tarifenin üzerinde ücret almak avukatın kendi takdirine bağlıdır.

İstanbul Barosu’nun 2023 yılı için yayımladığı tavsiye niteliğindeki ücret tarifesine göre boşanma davası ücreti,

İstanbul Barosu tarafından 2023 yılı için yayımlanmış olan tavsiye niteliğindeki ücret tarifeleri bu konuda fikir verebilir. Ancak her avukat bu tarifeleri kabul etmeyebilir ve dava dosyasına göre ücretler değişebilir.

Boşanma davalarında önerilen minimum ücret 26.000 TL ile 40.000 TL arasında değişmektedir. Çekişmeli ve maddi, manevi tazminat istemli boşanma davalarında ise dava değerinin yüzde 15’i oranında bir ücret alınması önerilmektedir. Evlenmeye izin, nişan bozulması gibi diğer davalarda ise önerilen minimum ücret 18.000 TL ile 33.000 TL arasında değişmektedir.

Evlenmeye izin, İddet müddetinin kaldırılmasına ilişkin davalar: 18.000 TL

Nişan bozulmasından doğan Davalar (Hediyelerin geri verilmesi, maddi ve manevi tazminat vb.) : 27.000 TL

Nesebin reddi, tashihi ve babalık davaları 28.000 TL

Nafaka davası : 24.000 TL

Evlat edinme davası 28.000 TL

Ailenin Korunmasına dair 6284 Sayılı Kanundan Doğan Davalar : 15.000 TL

Tenfiz davası: 33.000 TL

Bu veriler kişilerin boşanma veya benzeri davalarda avukat desteği almadan önce kendilerine fikir vermesine yardımcı olabilir. Ancak her durum farklıdır ve avukatlarla görüşerek tam olarak ücretlerin belirlenebileceği unutulmamalıdır.

2023 Boşanma Davası Ücretleri

Eheliche Gütergemeinschaft nach türkischem Recht

Eheliche Gütergemeinschaft nach türkischem Recht

Der Güterstand der Gütergemeinschaft ist in den Artikeln 256-281 des türkischen Zivilgesetzbuches geregelt. In diesem System sind alle Güter und Einkünfte, mit Ausnahme derjenigen, die gesetzlich festgelegt und als persönliches Eigentum anerkannt sind, gemeinsames Eigentum der Ehegatten. Infolge dieser Partnerschaft haben die Ehegatten weder die Befugnis, unabhängig voneinander über diese Güter zu verfügen, noch sind sie berechtigt, diese Güter allein zu verwalten, abgesehen von den üblichen Verwaltungsarbeiten.

Alle Arten von Vermögen und Einkünften, die nicht zum persönlichen Vermögen der Ehegatten gehören, sind gemeinsames Vermögen (Art. 257 des türkischen Zivilgesetzbuches). Wenn nicht bewiesen werden kann, dass eine Sache das persönliche Eigentum eines der Ehegatten ist, wird angenommen, dass es sich um gemeinsames Eigentum handelt (Artikel 261 des türkischen Zivilgesetzbuches). Persönliches Eigentum Artikel 260 des Gesetzbuchs definiert, was persönliches Eigentum ist. Demnach wird das persönliche Vermögen durch den Güterstandsvertrag, die unentgeltliche Zuwendung eines Dritten oder durch das Gesetz bestimmt. Das persönliche Vermögen jedes Ehegatten, das nur für den persönlichen Gebrauch bestimmt ist, und die Forderungen für Nichtvermögensschäden sind von Rechts wegen persönliches Vermögen. Das Vermögen, das ein Ehegatte als Vorbehaltsgut beanspruchen kann, kann, soweit es durch die Güterstandsvereinbarung in die Gesellschaft einbezogen ist, von den Erben nicht als Eigengut erworben werden”

.

Die Beendigung des Güterstandes und die Liquidation des Güterstandes erfolgt durch die Auflösung der ehelichen Gemeinschaft, die vertragliche Festlegung eines anderen Güterstandes oder den

Konkurs eines der Ehegatten ( TCC 271 ). Die Aufhebung des Güterstandes ist recht einfach: Als Ergebnis der Auflösung erhält jeder Ehegatte die Hälfte des Partnerschaftsvermögens (T

CC 276-277). Wir gehen hier nicht auf die Einzelheiten der Liquidation ein. Zweifellos kann in diesem System durch Vereinbarung ein anderes Aufteilungsverfahren gewählt werden.

Wenn Sie mehr über dieses Thema erfahren möchten, zögern Sie bitte nicht, uns zu kontaktieren.

Sie können unsere Adressen in Istanbul auch hier erreichen.

ZİMMET SUÇU

ZİMMET SUÇU

Zimmet suçu, bir kişinin kendisine veya başkasına ait olan malın kendisi veya başkası için kullanmasını veya değiştirmesini ifade eder. Bu suç, Türkiye’de Ceza Kanunu’nun 247. maddesiyle düzenlenmektedir.

  • Zimmet suçu, malın kullanılması veya değiştirilmesinin yasadışı olması gerekmediği gibi, malın maddi değerinin belirli bir miktarın üzerinde olması da gerekmez. Suçun cezası 5 yıldan 12 yıla kadar hapis cezasıdır. Ancak, suçun açığa çıkmamasını sağlamaya yönelik hileli davranışlarla işlenmesi halinde, ceza daha ağır olabilir.
  • Zimmet suçu, taşınır veya taşınmaz her türlü mal için geçerlidir. Malın zilyetliğinin kamu görevlisine devredilmiş olması veya kamu görevlisinin bu mal üzerinde koruma ve gözetim yükümlülüğünün bulunması gerekir. Malın mülkiyetinin devlete, herhangi bir kamu kurumuna ya da herhangi bir kişiye ait olması arasında fark yoktur.
  • Zimmet suçuyla mücadele için mal sahipleri mal varlıklarını düzenli olarak kontrol etmeli ve gerekli güvenlik önlemlerini almalıdır. Ayrıca, mal sahipleri mal varlıklarının kullanım veya değiştirilmesi konusunda sıkı bir denetim uygulamalıdır.

Son olarak, lütfen unutmayın ki, bu yazı sadece genel bilgi sunmaktadır ve her durum farklı olabilir. Her türlü hukuki konuların gerektiğinde bir avukat tarafından değerlendirilmesi önerilir. Zimmet suçları, hukukun oldukça kapsamlı ve zorlu olan bir konusudur. Bu nedenle, zimmet suçları ile ilgili bir durumda kesinlikle bir avukattan destek alınması önerilir.

Zimmet Suçu İle İlgili Türk Ceza Kanunu Hükümleri 

Türk Ceza Kanunu
Madde 247
  1. Görevi nedeniyle zilyedliği kendisine devredilmiş olan veya koruma ve gözetimiyle yükümlü olduğu malı kendisinin veya başkasının zimmetine geçiren kamu görevlisi, beş yıldan oniki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
  2.  Suçun, zimmetin açığa çıkmamasını sağlamaya yönelik hileli davranışlarla işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.
  3.  Zimmet suçunun, malın geçici bir süre kullanıldıktan sonra iade edilmek üzere işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranına kadar indirilebilir.

Zimmet suçu, Türk Ceza Kanunu’nun 217. maddesinde düzenlenen sahte belge kullanma suçu ile birlikte meydana gelebilen bir suçtur.

  • Suçun amacı dürüst biçimde kamu görevinin yerine getirilmesiyle korunan değeri kötüye kullanmak ve görevi nedeniyle devredilen veya gözetimle yükümlü olunan malı zimmete geçirmektir.
  • Zimmet suçu, kamu görevlisinin işlediği bir suçtur ve özel kanunlar bakımından istisnai düzenlemeleri vardır.
  • Suçun mağdur ve etkilenenleri toplumdaki herkes olduğu için herkes bu suçun mağdurudur.
  • Maddi konu, mal kavramını içerir ve 198. madde ile tanımlanmıştır. Emtiayı temsil eden evrak ve seyahat çeki de mal kavramının kapsamına girerken, taşınmazlar da bu suçun kapsamındadır.
  • Suçun ön koşulu görevi nedeniyle devredilmiş bir mal veya gözetimle yükümlü olduğu malın söz konusu olmasıdır. Hukuken zilyet olmak veya tasarrufa yetkili olmak yeterlidir.
  • Eylem, teslim ile görev arasında nedensellik bağı bulunmasını gerektirir. Teslim, kamu görevlisinin şahsına duyulan güven dolayısıyla yapılmış ise zimmet suçu oluşmaz, güveni kötüye kullanma suçu oluşur.
  • Görevlendirmenin içerisinde olan her konu bu suça elverişlidir. İhmali ve icrai davranışla işlenebilir.
  • Zimmete geçirme, malik sıfatını taşıyan kişinin tasarrufunda olan malı kendine veya başkasına yarar sağlamak amacıyla kullanması veya elinde tutmasıdır.
  • Suçun unsurlarından biri, zimmete geçirilen malın değerinin belirlenmesidir. Değer, malın piyasa değeri, takdir komisyonu kararı veya mahkeme kararı ile belirlenebilir.

Sonuç olarak, zimmet suçu, kamu görevlisinin görevi nedeniyle devredilen veya gözetimle yükümlü olduğu malı zimmete geçirmesiyle işlenen bir suçtur.

  • Suçun mağdur ve etkilenenleri toplumdaki herkes olduğu için herkes bu suçun mağdurudur.
Daha az cezayı gerektiren hal
Madde 249
  1. Zimmet suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle, verilecek ceza üçte birden yarıya kadar indirilir.
Kovuşturma
Hafifletici sebeplerden biri de 248.maddede düzenlenen etkin pişmanlık halidir.
Etkin pişmanlık
Madde 248
  1. Soruşturma başlamadan önce, zimmete geçirilen malın aynen iade edilmesi veya uğranılan zararın tamamen tazmin edilmesi halinde, verilecek cezanın üçte ikisi indirilir.
  2. Kovuşturma başlamadan önce, gönüllü olarak, zimmete geçirilen malın aynen iade edilmesi veya uğranılan zararın tamamen tazmin edilmesi halinde, verilecek cezanın yarısı indirilir. Etkin pişmanlığın hükümden önce gerçekleşmesi halinde, verilecek cezanın üçte biri indirilir.

https://kenanuysal.av.tr/2023-ceza-davalari-ucretleri/

TEHDİT SUÇU

TEHDİT SUÇU

Tehdit suçu, bir kişinin başkasına yönelik olarak uygulayacağı zarar veya zorlukları bildirmesi veya yapmasını ifade eder. Bu suç, Türkiye’de Ceza Kanunu‘nun 156. maddesiyle düzenlenmektedir.

Tehdit suçunun oluşması için, bir kişinin başkasına yönelik olarak zarar veya zorlukları bildirmesi veya yapması yeterlidir. Ancak, tehdit suçu için zarar veya zorluğun gerçekleşmesi gerekmez, sadece tehdit edilmesi yeterlidir.

Tehdit suçunun oluşması için, tehdit edilen kişinin tehdit edilmesi sonucu korku veya endişe duyması gerekir. Ayrıca, tehdit edilen kişinin tehdit edilmesi sonucu hareketlerinde sınırlamalar oluşması gerekir.

Tehdit suçu, Türkiye’de altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılırr. Ancak, tehditin ciddiyeti, tehdit edilen kişinin durumu, tehdit edilen kişinin zarar görmesi gibi faktörler nedeniyle ceza daha ağır olabilir.
Örneğin Tehdidin;

a) Silahla,

b) Kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle, imzasız mektupla veya özel işaretlerle,

c) Birden fazla kişi tarafından birlikte,

d) Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak,

İşlenmesi halinde, fail hakkında iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

Tehdit suçunun önlenmesi için, herhangi bir kişi tarafından tehdit edildiğinizde, hemen polise veya güvenlik güçlerine başvurmalısınız. Ayrıca, tehdit edilen kişinin sosyal çevresinde destek araması ve tehdit edilen kişinin güvenliğini sağlamak için gerekli önlemleri alması önemlidir.

Son olarak, unutmayın ki, bu yazı sadece genel bilgi sunmaktadır ve her durum farklı olabilir. Özel bir durum için hukuki konuların özel bir avukat tarafından değerlendirilmesi önerilir. Bu konuda bir avukatın desteği ile sizin yararınıza olabilecek en iyi sonucu elde etmeniz muhtemeldir.

https://kenanuysal.av.tr/2023-ceza-davalari-ucretleri/

TEHDİT SUÇU

Tehdit

Madde 106- (1) Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehditte ise, mağdurun şikayeti üzerine, altı aya kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.
(2) Tehdidin;
a) Silahla, 
göre silahın failin üzerinde bulunması yeterlidir. Oyuncak tabanca da Yargıtay tarafından silah kapsamında değerlendirilmektedir.
b) Kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle, imzasız mektupla veya özel işaretlerle,  mağdur üzerinde yarattığı korku ve savunma imkanını azaltması sebebiyle. Mektup kavramı geniş yorumlanmalı. İmzasız olmasının amacı kimliğin bilinmemesinin yaratacağı tedbir alamama halidir. Eğer yazı stili, üslup vs. kimin yazdığı anlaşılıyor ise bu hüküm uygulanmaz. Özel işaretlerden kasıt, somut olay özelliklerine göre korkutucu etki yapabilecek nitelikte olan işaretlerdir.
c) Birden fazla kişi tarafından birlikte,  hakimiyet + katkı gerekir.
d) Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak,  örgüt en az 3 kişinin mensup olduğu bir yapıdır.
İşlenmesi halinde, fail hakkında iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(3) Tehdit amacıyla kasten öldürme, kasten yaralama veya malvarlığına zarar verme suçunun işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ceza verilir.  gerçek içtima
Tehdidin yöneldiği hukuki varlıklar bakımından ayrım yapılmış. Yaşama karşı, cinsel dokunulmazlığa karşı, mal varlığına karşı olması bakımından farklı şekilde yaptırım uygulanır ve yargılama gerçekleşir.
Tehdidin türemiş (nitelikli) halleri bakımından korkunun ve tehdidin etkisi ölçüt olarak alınmıştır. Suçun koruduğu değer (hukuki konu) ise kişilerin kendi geleceklerini özgürce belirleme haklarıdır. Ayrıca, kişilerin huzur, sükun ve güvenlik duyguları (iç hürriyet) ve özel hayatın dokunulmazlığını da korur.
Suçun unsurları
Fail: herkes bu suçu işleyebilir. Ancak kamu görevlisi kendisine tahsis edilmiş araçları kullanmak suretiyle bu suçu işlerse (TCK 266) cezası arttırılır.
m.6. silah korkuttuğu için ağırlaştırıcıdır. Silahın kullanılmış olup olmaması tartışma konusudur.
Mağdur: herkes mağdur olabilir, belirli bir kişi olmalıdır. Kamuya yönelik olursa TCK 213 uygulanır. Mağdurun tehdit konusunu oluşturan saldırının anlamını anlayabilecek durumda olması gerekir. Tehdidin mağdurun şahsına yönelmesi gerekmez. Yakınlarına da yönelmiş olabilir.
Suçun maddi konusu: huzuru, sükunu, güvenlik duygusu, iradeyi oluşturma özgürlüğü etkilenen kişidir.
Eylem: Bu bir davranış suçudur. Davranış bittiği anda suç son bulmuş olur. Soyut tehlike suçudur. Sonuç aranmamıştır.
Yaşama, vücut bütünlüğüne ya da cinsel yaşama yönelik olmalı. Eğer bu eylem malvarlığına yönelik ise ve mal varlığında büyük bir zarar doğacağı belirtilmişse veya sair kötülük söz konusu ise bunun mağdura bildirildiği anda bu suç işlenmiş olur. Fail mağdurdan bir şey yapmasını, yapmamasını veya yapmasına izin vermesi için tehdit eder.

Tehdit geleceğe yöneliktir. Geleceğe ilişkin olmayan veya failin iradesine bağlı olmayan kötülük tehdit
kapsamında değerlendirilemez.
Birden çok tehdidin aynı anda söylenmesi durumunda 1 eylem vardır.
Uyarı niteliğindeki sözler tehdit sayılmaz.
Tehdidin konusunu oluşturan kötülüğün bizzat tehdit eden tarafından gerçekleştirilmesi şart değildir.
Mağdura ciddi olduğunu yönünde izlenimin verilmesi gerekir. bir tehdidin şaka olduğu objektif olarak
(ortalama insan) anlaşılmalıdır. Ciddi bir tehdidin bulunup bulunmadığı objektif ve sübjektif şartlar beraber değerlendirilmek suretiyle somut olaya göre belirlenmelidir.
Tehdidin ağırlığı konusunda yapılacak değerlendirmede objektif bir değerlendirme (ortalama insan)
yapılmalıdır.
Mağduru psikolojik olarak ciddi derecede etkileyen tehdit kasten yaralama kapsamına da girebilir.
Yapılacak olan kötülük bir koşula da bağlanmış olabilir.
“yakın” kavramının neleri içerdiği belirlenmelidir. Yakın akrabalar ile sınırlı değildir. somut olay özelliklerine göre bu kişi ile mağdur arasındaki yakınlık, kişisel ve sosyal ilişkiler dikkate alınmalıdır.
Mağdur mutlaka failin bu iradesinden haberdar olmalıdır.  mağdurun bilgisine ulaşmalı
“sair kötülük” kişinin malvarlığı dışında kalan, şerefiyle vs. ilgili halleri kapsar.
Mal varlığı bakımından gerçekleştirileceği söylenen zararın büyük olup olmadığı da somut olay özelliklerine göre belirlenmeli
Tehdidin hangi hukuki değere yönelik olduğu belirlenmelidir. Yargıcın olay anına giderek ex ante değerlendirme yapması gerekir. Suç unsurlarını tespit etmelidir.
Failin eylemi, mağdurun irade özgürlüğü üzerinde etkili olmalı.
Manevi unsur: kasıtlı suçtur. Doğrudan veya olası kastla işlenir.
Hukuka aykırılık ögesi
Bu ögeler oluştuğu takdirde hukuka aykırılık karinesi doğar. Tehdit suçuna özgü olarak herhangi bir hukuka uygunluk nedeni mevcut değildir. Genel hükümlere göre kolluk güçlerinin görevin ifası sırasında söyledikleri sözler tehdit sayılmayacaktır. Haksız kışkırtma halinde cezada indirim yapılır çünkü kusurluluğu etkiler, kusuru azaltır ancak mazeret sebebi değildir.

Çocukların tehdide azmettirilmesi halinde üst soy ve alt soy ilişkisi aranmaksızın azmettirmeden verilecek ceza artacaktır.
Azmettiren, azmettirmenin sınırının aşılması halinde bu sonucu kestirebilecek durumdaysa sorumlu tutulur. Azmettirenin kastına göre değerlendirilir.
İçtima: birçok suçun unsuru olarak ortaya çıkar. Bileşik suç ortaya çıkar ve dolayısıyla tüketme ilkesi gündeme gelir. Bu suçlar bağımsızlıklarını kaybederler. Zincirleme suç halinde işlenebilir. Hareket ile beraber işlenmesi halinde her ikisi için ayrı ayrı uygulama yapılmalı.
Failin çeşitli biçimlerde sürekli olarak tehdit etmesi ancak her tehdidin başka bir hükme uygun olması halinde cezanın 43.maddeye göre ağır olanından verilmesi gerekir.

Kovuşturma
Bu suçun temel biçimi kendiliğinden cezalandırılır. Hafifletilmiş biçimi ise şikayete bağlıdır.

 

 

YARGITAY BAŞKANLIĞI
6. Ceza Dairesi 2021/1169 E. , 2021/20420 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SUÇ: Tehdit
HÜKÜMLER: İstinaf başvurusunun esastan reddi
Bölge Adliye Mahkemesince verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
Hükmolunan cezaların miktarı ve türü gözetildiğinde, 5271 sayılı CMK’nın 286/2-a maddesi uyarınca, ilk
derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezaları ile miktarı ne olursa olsun adli
para cezalarına ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddine dair bölge adliye mahkemesi kararlarının
temyizi mümkün olmadığından, sanıklar … ve … müdafii, katılanlar …, …, … vekilinin temyiz
itirazlarının 5271 sayılı CMK’nın 298. maddesi uyarınca REDDİNE, 28/12/2021 tarihinde oy birliği ile
karar verildi.

YARGITAY BAŞKANLIĞI
4. Ceza Dairesi 2021/34200 E. , 2021/29964 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇLAR: Tehdit, birden fazla kişi ile birlikte tehdit
HÜKÜMLER: Mahkumiyet
KARAR
Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç
tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre
yapılan incelemede;
A-Sanığa yükletilen mağdur …’a yönelik birden fazla kişi ile birlikte tehdit eylemiyle ulaşılan çözümü
haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemin sanık tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak
yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların
temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı,
vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,
Eylemin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tipine uyduğu,
Cezanın kanuni bağlamda uygulandığı,
Anlaşıldığından, sanık …’nun ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmemiş olmakla, tebliğnameye uygun
olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKMÜN ONANMASINA,
B-Sanık hakkında mağdur …’a yönelik tehdit suçundan kurulan mahkumiyet hükmünün temyizinde ise,
Başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak;
1-6763 sayılı Kanunun 34. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK’nın 253. maddesi ve maddeye eklenen
fıkraya göre uzlaşma hükümleri yeniden düzenlenmiş ve sanığa isnat edilen TCK’nın 106/1. maddesi
kapsamındaki tehdit suçunun uzlaştırma kapsamına alındığı anlaşılmış olmakla, 5237 sayılı Türk Ceza
Kanunu’nun 2 ve 7. maddeleri de gözetilerek, hakaret ve tehdit suçlarında uzlaştırma işlemi
uygulanarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun bu kapsamda yeniden değerlendirilip
belirlenmesinde zorunluluk bulunması,
2-Kabule göre de;
a)Sanık hakkında mağdur …’a yönelik bir kez tehdit suçunu işlediğinin iddia olunduğu olayda zincirleme
suç hükümlerinin olayda nasıl oluştuğu Yargıtay denetimine imkan verecek şekilde karar yerinde
tartışılmadan, yetersiz gerekçeyle sanık hakkında TCK’nın 43. maddesi hükümlerinin uygulanması,
b)Sanığa ek savunma hakkı verilmeden, iddianamede gösterilmeyen TCK’nın 43. maddesinin
uygulanması suretiyle CMK’nın 226/2. maddesine aykırı davranılması,
Kanuna aykırı, sanık …’nun temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnameye aykırı olarak,
HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp
sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas mahkemesine gönderilmesine, 22/12/2021 tarihinde oy birliğiyle
karar verildi.

ÖZEL HAYATIN GİZLİLİĞİNİ İHLAL SUÇU

Özel hayatın gizliliğinin ihlali suçu

Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Bu hak, Türkiye’de Anayasa‘nın 20. maddesinde güvence altına alınmıştır. Özel hayatın gizliliğinin ihlali, kişinin özel hayatına yönelik izinsiz müdahale veya ifşa olarak tanımlanır ve Türk Ceza Kanunu‘nun 132. maddesinde düzenlenmektedir.

Bu suç, bir kişinin özel hayatının gizliliğini ihlal ederek, açıklama veya ifşa etmek, kaydetmek, yayınlamak, satmak veya satın almak yoluyla işlenebilir. Özel hayatın gizliliğini ihlal etmek, kişinin yaşamının herhangi bir yönüyle ilgili olabilir, örneğin, kişisel bilgiler, haberleşme, fotoğraflar, videolar veya kişisel mektuplar gibi.

Özel hayatın gizliliğini ihlal suçu, mağduru savunmasız hale getirir ve aynı zamanda mağdurun onur ve saygınlığını da zedeleyebilir. Bu nedenle, bu suç Türk Ceza Kanunu’nda cezalara tabidir. Suçun cezası, suçun niteliğine göre değişebilir, ancak en az iki yıldan beş
yıla kadar hapis ve dörtbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılması söz konusu olabilir.

Özel hayatın gizliliği ihlali, genellikle internet ortamında yaygın olarak görülür. Kişisel bilgilerin, fotoğrafların veya videoların internet ortamında yayınlanması veya ifşa edilmesi, birçok insanın özel hayatının gizliliğini ihlal etmektedir. Bu nedenle, internet ortamında özel bilgilerin paylaşımı veya ifşası, özellikle dikkatli bir şekilde ele alınmalıdır.

Sonuç olarak, özel hayatın gizliliğinin ihlali suçu ciddi bir suçtur ve Türkiye’de cezalara tabidir. Bu suçun mağduru iseniz, hemen bir avukata başvurarak yasal haklarınızı öğrenmeniz önerilir. Bu sayede, mağduriyetinizin en aza indirilmesi ve hakkınızın korunması sağlanabilir.

https://kenanuysal.av.tr/2023-ceza-davalari-ucretleri/

 

ÖZEL HAYATIN GİZLİLİĞİNİ İHLAL SUÇU KANUN MADDELERİ

Özel hayatın gizliliğini ihlal suçu şikayete bağlı bir suçtur. Şikayet hakkı suçtan zarar gören kişi ve mağdura aittir. Suçtan zarar gören kişi bir tüzel kişi de olabilir.

Türk Ceza Kanunu

Madde 134- (1) Kişilerin özel hayatının gizliliğini ihlal eden kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Gizliliğin görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle ihlal edilmesi halinde, verilecek ceza bir kat artırılır.
(2) (Değişik: 2/7/2012-6352/81 md.) Kişilerin özel hayatına ilişkin görüntü veya sesleri hukuka aykırı olarak ifşa eden kimse iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. İfşa edilen bu verilerin basın ve yayın yoluyla yayımlanması halinde de aynı cezaya hükmolunur.
Bu maddede iki ayrı suç tipi düzenlenmiştir. Maddenin ilk fıkrası suçun temel şekli (özel hayatın gizliliğini ihlal), ihlalin görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle gerçekleştirilmesi ise suçun nitelikli halidir. Maddenin 2.fıkrasın görüntü veya seslerin hukuka aykırı olarak ifşa edilesi ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır. AY 20 ile paralel bir düzenlemedir.
Teknolojik gelişmeler de dikkate alınarak düzenlenmiştir.
Korunan hukuki değer: AY 20’de tanınan özel hayatın gizliliği hakkı korunmaktadır. “herkes özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir”

Özel hayat: kişinin hayatının başkaları tarafından öğrenilmesini istemediği, başkalarından gizlediği kısmı anlamındadır.
Özel hayat kavramı, AİHM’nin birçok kararında “yabancı gözlerden uzak yaşamayı isteme hakkı”ndan daha geniştir. AİHM’ye göre kişinin ismi, fotoğrafı, ses örneği gibi kimliğine ilişkin bilgiler bu kapsamdadır.

Maddenin ikinci fıkrasında düzenlenen özel hayata ilişkin görüntü veya sesleri ifşa etme suçunun konusunu ise özel hayata ilişkin görüntü ve ses kayıtları oluşturur.

Görevin ifası sırsasında TCK, soruşturma ve kovuşturma kapsamında müdahaleye izin vermektedir ancak teknik araçlarla izleme (m.140) tedbiri kişinin konutunda uygulanamaz.

İlgilinin rızası çerçevesinde sınırları içinde kalınmalıdır. Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa göre topluma mal olmuş kişilerin fotoğraflarını yayınlamak için rızalarının alınmasına gerek yoktur.

Bir hakkın kullanılması sırasında iddia ve savunmanın kanıtlanması için vazgeçilmez ise şikayet veya ihbar hakkı kapsamında kalır. Haber verme hakkı da başkalarının şöhret ve haklarının korunmasını sağlamak amacıyla kısıtlanabilir.

ÖZEL HAYATIN GİZLİLİĞİNİ İHLAL SUÇU
YARGITAY BAŞKANLIĞI
6. Ceza Dairesi 2021/23834 E. , 2021/20623 K.
“İçtihat Metni”
İNCELENEN KARARIN;
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SUÇLAR: Nitelikli yağma, kişi hürriyetinden yoksun kılma, özel hayatın gizliliğini ihlal
HÜKÜMLER: İstinaf başvurusunun esastan reddi, temyiz isteminin reddi
Bölge Adliye Mahkemesince verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
1-)Sanık … hakkında özel hayatın gizliliğini ihlal etme suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne ilişkin
verilen istinaf başvusunun esastan reddi kararına yönelik yapılan temyiz isteminin reddi kararının
yapılan incelemesinde:
Hükmolunan cezanın miktarı ve türü gözetildiğinde, 5271 sayılı CMK’nın 286/2-a maddesi uyarınca, ilk
derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezaları ile miktarı ne olursa olsun adli
para cezalarına ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddine dair bölge adliye mahkemesi kararlarının
temyizleri mümkün olmadığından, Bölge Adliye Mahkemesince verilen temyiz isteminin reddine ilişkin
24.09.2021 tarihli, 2021/2165 esas ve 2021/1807 karar sayılı ek kararda bir isabetsizlik
görülmediğinden, bu karara yönelik sanık müdafiinin temyiz itirazının reddiyle, temyiz isteminin reddine
dair ek kararın ONANMASINA,
2-) Sanıklar …, …, … ve suça sürüklenen çocuk … hakkında nitelikli yağma ve hürriyeti tahdit
suçlarına ilişkin verilen istinaf başvurusunun esastan reddi kararlarına yönelik yapılan incelemede:
Sanıklar müdafiileri ve suça sürüklenen çocuk müdafii duruşmalı inceleme isteminde bulunmuş iseler
de; 01.02.2018 tarihli ve 7079 sayılı Kanunun 94. maddesi ile değişik 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri
Kanunun 299. maddesi gereğince takdiren duruşmasız olarak yapılan incelemede;
5271 sayılı CMK’nın 288. maddesinin ”Temyiz, ancak hükmün hukuka aykırı olması nedenine dayanır.
Bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması hukuka aykırılıktır.”, aynı Kanunun 294.
maddesinin ”Temyiz eden, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda
göstermek zorundadır. Temyiz sebebi ancak hükmün hukuki yönüne ilişkin olabilir.” ve aynı Kanunun
301. maddesinin ”Yargıtay, yalnız bozulmasını istediği temyiz başvurusunda göstermek zorundadır.
Temyiz sebebi ancak hükmün hukuki yönüne ilişkin olabilir.” ve aynı Kanunun 301. maddesinin
“Yargıtay, yalnız temyiz başvurusunda belirtilen hususlar ile temyiz istemi usule ilişkin noksanlardan
kaynaklanmışsa, temyiz başvurusunda bunu belirten olaylar hakkında incelemeler yapar.” şeklinde
düzenlendiği de gözetilerek, sanık … müdafii, temyiz dilekçesinde özetle; sanığın beraatine karar
verilmesi gerektiğini, suçlamaların silahla gerçekleştiğine dair delil olmadığını, 61. maddenin ihlal
edildiğini, temel cezadan uzaklaşılmasının hukuka aykırı olduğunu, sanık hakkında 62. maddenin
uygulanması gerektiğini belirtmiş, suça sürüklenen çocuk … müdafii temyiz dilekçesinde özetle; suça
sürüklenen çocuk hakkında 62. ve 231. maddelerin uygulanması gerektiğini, suçlara suça sürüklenen
çocuğun iştirak ettiğine dair delil bulunmadığının ileri sürmüş, sanık … müdafii temyiz dilekçesinde
özetle; sanığın eylemlere katılmadığını, beraatine karar verilmesi gerektiğini, kararın hukuka aykırı
olduğunu belirtmiş, sanık … müdafii temyiz dilekçesinde özetle; eylemin silahla işlenmediğini, dava
konusu olayda ticari ilişkiden kaynaklanan alacağın tahdilinin söz konusu olduğunu, 62. maddenin ve
hürriyeti tahdit suçunda sanık hakkında etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması gerektiğini ileri
sürmüş, katılanlar vekili temyiz dilekçesinde özetle; yağma suçundan tek ceza tayini ve zincirleme suç
hükümleri uygulanmaksızın hüküm kurulmasının hukuka aykırı olduğunu, hürriyeti tahdit suçundan üst
hadden ceza verilmesi gerektiğini, katılanın cinsel amaçlı alı koyulduğunu bu nedenle sanıklar hakkında
05/09/2022 13:53 Yargıtay Bilgi İşlem Merkezi Müdürlüğü Tarafından Oluşturulmuştur. Sayfa 1
YARGITAY BAŞKANLIĞI
109/5. maddenin uygulanması gerektiğinin belirtmiş, anılan temyiz dilekçesinde belirtilen sebeplere
yönelik yapılan incelemede;
Oluş ve dosya içeriğine göre, sanıklar ve suça sürüklenen çocuk hakkında nitelikli yağma ve kişi
hürriyetinden yoksun kılma suçlarından kurulan hükümlerde herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı
anlaşılmıştır.
Ayrıca dosyada CMK’nın 289. maddesinde sayılan hukuka kesin aykırılık hâllerinin herhangi birinin
varlığı da tespit edilememiştir.
Usul ve yasaya uygun olan … Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesinin 10.09.2021 gün ve
2021/2165 Esas, 2021/1807 sayılı kararına yönelik TEMYİZ İSTEMLERİNİN ESASTAN REDDİ ile
tebliğnameye uygun olarak hükümlerin 5271 sayılı CMK’nın 302/1. maddesi uyarınca ONANMASINA,
CMK’nın 304/1. maddesi uyarınca dosyanın … 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ne, kararımızın bir örneğinin de
… Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesi’ne gönderilmesine, 29.12.2021 tarihinde oybirliği ile karar
verildi.

KASTEN ÖLDÜRME SUÇU

Kasten öldürme suçu, Türk Ceza Kanunu‘nun (TCK) 81. maddesinde düzenlenmiştir. Bu suç, bir kişinin başka bir kişiyi kasıtlı olarak öldürmesi anlamına gelir. Kasten öldürme suçu, insan hayatının en temel hakkı olan yaşama hakkına yönelik bir saldırıdır ve en ağır suçlardan biridir.

Kasten öldürme suçu, bir kişinin diğer bir kişiyi öldürmek için kasıtlı olarak hareket ettiği durumlarda işlenir. Kasıt, kişinin bir başkasını öldürmek için bilinçli ve isteyerek eylemde bulunması anlamına gelir. Örneğin, bir kişinin bir başkasına silahla ateş etmesi veya bir kişiyi bıçaklayarak öldürmesi, kasten öldürme suçu olarak değerlendirilir.

TCK’nın 81. maddesi uyarınca, kasten öldürme suçu işleyen kişiye ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilir. Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası, ömür boyu hapis cezası anlamına gelir ve ceza infaz kurumunda tamamlanır. Ancak, bazı durumlarda ceza, iyi hal indirimi gibi nedenlerle indirilebilir.

Kasten öldürme suçu, toplumsal barışa zarar veren ve ailenin en büyük acılarından biri olan bir suçtur. Bu suç, adaletin sağlanması için ciddi bir şekilde ele alınmalı ve suç işleyen kişi yargılanmalıdır. Ayrıca, suç mağduru yakınlarının da hukuki süreçte haklarının korunması ve cezalandırmanın en üst düzeyde olması için adli destek alması önerilir.

Sonuç olarak, kasten öldürme suçu, insan hayatına yönelik en ağır saldırılardan biridir ve Türk Ceza Kanunu tarafından ağır cezalara tabidir. Bu nedenle, bu suçun ciddiyeti ve sonuçlarına dair farkındalığın artırılması önemlidir ve mağdurların yasal haklarının korunması için adli destek almaları önerilir.

 

https://kenanuysal.av.tr/2023-ceza-davalari-ucretleri/

 

KASTEN ÖLDÜRME SUÇU

Kasten öldürme suçu Türk Ceza Kanunu’nun 81. maddesin’de düzenlenmiştir. Bu suç, bir kişinin başka bir kişiyi öldürmeyi amaçlayarak veya öldürme sonucunu bilerek yapması olarak tanımlanır. TCK m.81’e göre “Bir insanı kasten öldüren kişi, müebbet hapis cezası ile cezalandırılır.”

Türk hukukunda, kasten öldürme suçunun işlenmesi durumunda, mağdurun ailesi veya mirasçıları da dava açabilir.

Kasten öldürme suçunun işlenmesi, toplumda ciddi bir endişe ve kaygıya yol açar ve adaletin sağlanması için hukukun titiz bir şekilde uygulanması gereklidir. Bu nedenle, kasten öldürme suçunun işlenmesi durumunda, yargı organlarının suçluyu cezalandırması ve mağdurun ailesinin haklarının korunması önemlidir.

Kasten öldürme
Madde 81- (1) Bir insanı kasten öldüren kişi, müebbet hapis cezası ile cezalandırılır.
“Öldüren” sözcüğünün içerisinde davranış, nedensellik ve sonuç mevcuttur.
Nitelikli haller
Madde 82- (1) Kasten öldürme suçunun;
a) Tasarlayarak,
b) Canavarca hisle veya eziyet çektirerek,
c) Yangın, su baskını, tahrip, batırma veya bombalama ya da nükleer, biyolojik veya kimyasal silah kullanmak suretiyle,
d) Üstsoy veya altsoydan birine ya da eş veya kardeşe karşı,
e) Çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
f) Gebe olduğu bilinen kadına karşı,
g) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,
h) Bir suçu gizlemek, delillerini ortadan kaldırmak veya işlenmesini kolaylaştırmak ya da yakalanmamak amacıyla,
i) (Ek:29/6/2005 – 5377/9 md.)Bir suçu işleyememekten dolayı duyduğu infialle,
j) Kan gütme saikiyle,
k) Töre saikiyle,
İşlenmesi halinde, kişi ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılır.
Korunan değer: yaşam hakkı. Çünkü yaşam hakkı, diğer hakların ön koşuludur. Dokunulamaz, devredilemez, kişinin vazgeçemeyeceği, doğal bir haktır. Uluslararası sözleşmelerde ve bildirgelerde de güvence altına alınır. AİHS’de ve AİHM kararlarında da görülür. 2002 tarihinde İngiltere ile ilgili verilen bir kararda, ötanazinin de yasaklandığı görülür.
Suçun tipiklik unsuru bakımından:
Fail: Bu suçun faili bir özellik taşımaz. Suçu herkes işleyebilir. Ancak belli kişiler işlediği zaman suçun nitelikli biçimi
ortaya çıkar. Fail bir sıfat taşıdığı zaman “özgü fail” olur.
Mağdur: Öldürülen insandır. Akrabaları da “zarar gören” sayılır.
“Devlete Karşı Suçlar” bölümünde AY 10 CB’yi öldürme suçunu düzenler. Böyle bir düzenlemeye ayrıca gerek yoktur çünkü TCK 82/1/(g)’de buna ilişkin bir düzenleme mevcuttur. Öte yandan, suç mağdurunun alt soy-üst soy-kardeş gibi CB’nin öldürülmesi de “özgü suç” kategorisinde sayılır.
Suçun maddi konusu: yaşayan başka bir insandır. Ana rahmindeki cenin ve cesetler bu anlamda mağdur sayılmaz. Bir insanın kişi sayılmaya başlandığı an bakımından MK 28 uyarınca, doğumun tamamlanması üzerine önceden cenin olan bu varlığa karşı da suçun işlenmesi mümkün olacaktır. Doğumun tamamlanmasının gerektiğini iddia edenlerin yanı sıra doğumun başlaması anından itibaren de suçun işlenebileceğini ileri sürenler var. Doğumun ne zaman başladığını tespit etmek çok zor. “ana rahminden ayrıldıktan sonra bağımsız yaşayabilen” varlığın kişilik kazandığını kabul etmek gerekir. Bu bakımdan tartışmaların önemi şu noktada ortaya çıkar: Çocuk anneden ayrılmadan önce yapılan müdahaleler
“çocuk düşürtme” suçuna sebebiyet verebilir. Kişiliğin kazanılması için anneden çocuğun ayrılması şart!
a. Ölüye karşı bu suçların işlenemeyeceği belirtildiği üzere, ölümün ne zaman gerçekleştiğinin de tespiti önemlidir. Bu konuda biyolojik ölüm bakımından, kişinin merkezi sisteminin yanı sıra, solunum ve kan dolaşımının da durması veya bir diğer kısım yazarlarca yalnızca beyin ölümünün yeterli olduğu şeklinde görüşler var. Organ Hukuku Yönetmeliğinde cesetten organ naklinin ancak beyin ölümü gerçekleşmesi halinde yapılması gerektiği belirtilmiş olduğu için beyin ölümü ağır basar. Uygulamada karşımıza çıkmaz. Bu suçun ölmüş bir insana karşı işlenmesi mümkün değildir. Ne kadar kasıtlı olursa olsun “işlenemez suç”tur.
b. Başka bir insanın hayatı söz konusu olmalıdır. Yani intiharın faili de mağduru da kişinin kendisi olduğu takdirde insan öldürme suçu söz konusu olmaz.
Eylem: davranış açısından bakıldığında suç, serbest davranışlı bir suçtur; ölüm sonucunu doğuran her davranış suç kalıbı içerisine girebilir yeter ki o sonuç doğsun. Bu sebeple aracın önemi yoktur. Manevi araçlar ile de suçun işlenmesi mümkündür. Her halükarda “elverişli araç” olması gerekir yoksa yaralama veya öldürmeye teşebbüs ölçüsünde kalabilir.
Yaralama ile insan öldürmeye teşebbüs arasındaki farkın ölçütleri geliştirilmiştir.
c. Sonuç: ölüm.
d. Nedensellik bağı: ölüm, failin davranışının sonucu olmak gerekir. Nedensellik bağını tespit etmenin kolay olmadığı konularda ortaya birçok görüş çıkmıştır. En önemli görüş “objektif isnadiyet/yüklenebilirlik” görüşüdür.
Nedensellik kavramı uygar dünyanın kavramıdır. Failin davranışı, objektif olarak o sonuca neden oluyorsa sonuç
failin eseridir, cezai sorumluluğu doğar
Manevi unsur: kasıtla yani bilinçle ve özgür irade ile işlenir. Doğrudan (birinci derecede – ikinci derecede) veya olası kasıt
olabilir. Sapma (nedensellik bağında) veya hata halinde başkasını öldürmek isterken amcasını öldüren kişi bakımından nitelikli insan öldürme olmaz çünkü objektif olarak yükletilebilirlik söz konusu değildir. Burada öldürmeye teşebbüs kavramı karşımıza çıkar. Yargıtay, insan öldürmeye teşebbüs ile yaralamayı birbirinden ayırt etmek üzere bazı ölçütler belirlemiştir:
 Fail ile mağdur arasında geçmiş bir bağlantı/ilişki
 Failin kullandığı araç/kullanma biçimi
 Darbe sayısı
 Darbelerin yöneltildiği vücut bölgesi
 Failin davranışlarına kendiliğinden mi başka türlü mü son verdiği
 Olay sırasında sarf edilen sözler
Dosya incelendiğinde, bu etkenlerden bir tanesinin incelenmesinde dahi ihmal varsa Yargıtay’ın kararı bozması gerekir.
Yine, bunlardan birine/birkaçına ağırlık verilmesinin sebebi gerekçede belirtilmeli. Fakat aksine, uygulamada Yargıtay,
hatalı olarak İDM gibi karar veriyor. Yargıtay’ın duruşma yapmaması sebebiyle İDM gibi delilleri, tarafları, olayı değerlendirerek suçun ne olduğuna karar vermesi hakkaniyete uygun sonuçlar doğurmaz.Tipe uygun eylem gerçekleştiği anda “hukuka aykırılık karinesi” (çürütülebilir) gerçekleşir. Hukuka aykırılığın çürütülmesi, tipe uygunluk durumunu ortadan kaldırmaz. Yalnızca onun hukuka aykırı olmadığını ortaya koyar. Ör. Meşru müdafaa. Yaşam hakkının ihlal edilmesi bazı hallerde hukuka uygun şekilde gerçekleşebilir. Yasal bir görevin ifası ve bir hakkın kullanılması gibi. Bu görevin ifası esnasında yasal sınırların dışına çıkılması halinde TCK 27’nin uygulanması söz konusu olur.
“Yasal savunma” ile ilgili bazı konularda uygulamada günleme gelen bazı hususlar (koşul bazında değerlendirilmeli):
 Haksız tahrik (TCK 29)
 Sınırın aşılması (TCK 27/1) – sınırın nasıl aşıldığı üzerinde de durulmalıdır.
 Korku, heyecan ve telaşa kapılarak sınırları aşmak – TCK 27/2 (kusurluluğu ortadan kaldıran durum)  hukuka uygunluk nedeni değil; mazeret nedenidir. Kusursuz olduğu için suç varlığını sürdürür ama fail de mağdur görüldüğü için ceza verilmez. Burada beraat kararı yok; suç var fakat ceza verilmiyor. Mazeret nedenleri ile hukuka uygunluk nedenleri arasındaki fark budur. Hukuk düzeni mazeret halini hukuka uygun görmüyor ama faili mağdur görüyor. Yalnızca ceza vermeyi önleyebilen bir nedendir. Fail bağışlanmaz fakat mağdur görülür. Beraat ve hukuka uygunluk söz konusu değil. Bu hüküm genellikle terör suçlarında gündeme gelir.
 Yanılgı  kusurluluğu kaldırır fakat hukuka aykırılığı kaldırmaz. Öldürülmek istenen kişi ile öldürülen kişinin her ikisinin de yaşam değeri birbirine eşittir. (TCK 30)
 Sapma  beceriksizlik! Rıza Ötanazi = iyi ölüm  bazı sıkı koşullarda izin veren hukuk sistemleri mevcut. Ötanazi Türk hukukunda yasaktır ve insan öldürme sayılır. Bu kural tıbbi ontoloji nizamnamesinde belirtilmiştir.
Uygulama ve doğrultusunda geliştirilen öğretide, 3 tür ötanaziden bahsedilir:
1. Etkin(aktif) ötanazi: hastanın bilinçli olarak isteği doğrultusunda gerçekleştirilen ötanazi.
2. Dolaylı ötanazi: doktorun takdiri doğrultusunda gerçekleştirilen ötanazi. Örneğin zorunluluk durumu.
3. Edilgin (pasif) ötanazi: hastanın tedavisinin bırakılması yoluyla gerçekleştirilen ötanazi.
Yaşama karşı suçlarda rıza, en çok üzerinde durulacak konudur.
Suçun Nitelikli Halleri
Failin bu nedenleri bilerek ve kasten hareket etmiş olması gerekir. (bilinç ve irade)
Madde 82- (1) Kasten öldürme suçunun;a) Tasarlanarak,  (pre)meditasyon = derin düşünme –  plan kurma teorisi
b) Canavarca hisle veya eziyet çektirerek,  ilki duygu dünyasına ilişkin, ikincisi işleniş şekliyle.
c) Yangın, su baskını, tahrip, batırma veya bombalama ya da nükleer, biyolojik veya kimyasal silah kullanmak suretiyle,  bu haller zaten genel bir tehlike yaratmakta
d) Üstsoy veya altsoydan birine ya da eş veya kardeşe karşı,  bu kişilerin MK’ya göre mi belirlenmesi konusunda tartışma
e) Çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,  savunmasız ve hazırlıksız olmaları ahlaki kötülüğü ve kınanabilirliği arttırır
f) Gebe olduğu bilinen kadına karşı,  2 tane yaşam hakkının ihlali söz konusu olduğu için.
g) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,  nedensellik bağının kurulması şart! Görevin önceden yerine getirilmiş olması gerekir.
h) Bir suçu gizlemek, delillerini ortadan kaldırmak veya işlenmesini kolaylaştırmak ya da yakalanmamak amacıyla,  araç suç haline gelir.
i) (Ek:29/6/2005 – 5377/9 md.)Bir suçu işleyememekten dolayı duyduğu infialle,
j) Kan gütme saikiyle,  öç alma duygusu ve görev bilinci ile (nedensellik bağı içerisinde)
k) Töre saikiyle,  görev bilinci ile. Bireysel namus anlayışla değil törenin biçtiği role uygun hareket etmeli. İşlenmesi halinde, kişi ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılır.

(b) Canavarca his (brutalite) veya eziyet çektirerek öldürme
(c) bendi hakkında en çok tartışılan konulardan biri nikahlı olmayan eşler bakımından oraya çıkar, MK bakımından eş olarak kabul edilebilir bir kişi ise bu bent uygulama alanı bulacaktır.
(d) Somut olaya göre kişinin beraber yaşadığı nikahsız partneri de eş sayılmalı.
(e) bendi bakımından kişinin kendini savunamayacak olması hali Yargıç tarafından değerlendirilir. Sürekli olması şart değildir. Uyku halinde bu suçun işlenmesi hakkında tartışmalar mevcuttur.
(f) Gebe olduğu bilinen kadına karşı işlenmesinde “doğrudan kasıt” söz konusu olur. Çocuk düşürtme suçu ile yan yana gelebilir. Bu noktada, failin anneyi de öldürmeyi isteyip istememesi belirleyicidir.
(g) Kamu görevlisinin kim olduğu Türk hukukunda ilgili mevzuatta belirtilmiştir. Tanık da geçici olarak kamu görevi yerine getirdiği için tanım içerisinde yer alır.
(h) Bir suçun işlenmesini kolaylaştırmak için  örneğin gasp suçunu işlemek için öldürmek. Bu durumda 2 ayrı suç söz konusudur. Biri ana suç (gasp) biri ara suç (insan öldürme)dir.
(i) Bir suçu işleyememekten dolayı duyduğu infialle  örneğin zorla cinsel ilişki kurmaya çalışıp beceremeyince öldürmek.
(j) Kan gütme saikiyle  Yargıtay: (i) bu öldürmeden önce bir olay + (ii) öç alma arzusu + (iii) kan hısımlığı bulunma şartı olmasa da kan gütme saikinin bulunması + (iv) ilk öldürme olayı ile ikinci olay arasında bir süre geçmesi ve
(v) geleneklerin etkisiyle işlenmesi.
(k) Törenin ne olduğunun, sınırlarının belirlenmesi gerekir. ilkel kabile döneminden kalma bir şey!! namus saikinin içeriğinin değiştirilmesi şarttır çünkü saik psikolojik bir nedendir. (kitapta var) namus kavramının töreyi de kapsayan bir üst kavram olduğu belirtiliyor.
Arkadan vurma, şerefi örseleyen bir kurum olarak kabul ediliyor (Batı’da). Bizdekinin tam tersi. Brutal (canavarca hisle) mevzusu bunla bağlantılı.
Bütün Avrupa’da birbirleriyle evlenmesi mümkün olmayanların arasındaki cinsel ilişki ayrı bir suç olarak düzenlenmiş olmasına rağmen Türkiye’de bu şekilde bir düzenleme söz konusu değildir.
Kusurluluk
Klasik nedenler söz konudur. (akıl hastalığı, ehliyetsizlik vb.) kusuru azaltan neden olarak haksız tahrik söz konusu olabilir. Zorunluluk durumu söz konusu olabilir (fail mağdur görülüyor ve cezalandırılmıyor – kusursuz suç var ama kusursuz ceza olmaz).
Teşebbüs
Hedefin ötesine geçilmesi halinde “sonucu nedeniyle ağırlaşan” suç söz konusu olur. Teşebbüs halinde ise hedefe ulaşılamamaktadır. Kasıt kavramı bakımından tereddüt çıkaran durumlar söz konusu olabilir. (Yaralamayı mı öldürmeyi mi istedi?) İcrai davranış mevcut değilse teşebbüs de söz konusu olmaz. Teşebbüs bakımından sorun, failin öldürmek için mi yaralamak için mi fiili gerçekleştirdiği (kast) noktasında ortaya çıkar. Olası kasıt da teşebbüs bakımından söz konusu olabilir. “ölürse ölsün” diyerek de teşebbüs meydana gelebilir! fiilin gerçekleştirilmesinde olası kast söz konusudur.
Bu sorun bakımından bazı ölçütler geliştirilmiştir: fail ile mağdur arasında olay öncesine dayalı husumet olup olmadığı/ilişki, failin kullandığı araç, darbelerin yöneldiği bölge, ölene yönelik darbe sayısı ve şiddeti, failin kendiliğinden mi davranışı bıraktığı yoksa başka bir engel sebebiyle mi, failin suç aygıtını kullanma biçimi, olay öncesi ve sonrası failin mağdurla karşılıklı sarf ettikleri sözler ve davranışlar gibi.

Yansıma biçimleri açısından bu suç “birlikte failler” ile işlenebileceği gibi başka türlü de işlenebilir. Birlikte faillerden hangisinin fiili sonucunda kişinin öldüğü bilinmiyor ise ne olacağı önemli bir sorudur. Yeni TCK anlayışına göre şüphelilerin hepsi cezalandırılmalıdır “fonksiyonel egemenlik” görüşüne dayanır. Hepsinin işlevi öldürme ve atış alanı içerisinde yer almaları sebebiyle fonksiyonel egemenlik söz konusu olur ve şüphelilerin tümü cezalandırılmalıdır. Failin kim olduğunun belirlenemediği böyle bir durumda herkes cezalandırılır fakat cezada indirim yapılır idi, eski yasaya göre.
Yeni TCK’da faillik kavramı tamamen değiştiği için işlevsel egemenlik gereğince hepsinin cezalandırılması gerekir.
İştirak söz konusu olabilir. Dolaylı fail bulunması halinde suçu işleyen bu kişi cezayı alır.
Aynı kişiyi öldürmek isteyen farklı kişilerin birbirinden haberdar olmaması hali “yan yana faillik” olarak adlandırılır.
Bunlardan hangisinin öldürme sonucunu doğurduğu belli olmazsa bu kişilerden her ikisi de teşebbüsten yararlanır çünkü “kuşkudan sanık yararlanır” ilkesi söz konusu olacaktır!
Azmettirme de söz konusu olabilir. Yardım eden de olabilir, bu da mümkündür. İştirak konusunda hep insan öldürme örnek gösterilir çünkü insan öldürme iştirakin her biçimine elverişli bir suçtur.
Yakınların öldürülmesi bakımından kasıt kavramının incelenmesi gerekebilir: kişide yanılgı yoluyla kasıtsız şekilde bir yakının öldürülmesi halinde normal bir öldürme suçu söz konusu olur. Kast, suçun unsurlarını bilmektir.
Zincirleme suç meydana gelebilir fakat zincirleme suç hükümleri uygulanmaz. Kanun’da açıkça yasaklanmıştır. Bu sebeple, ne kadar insan öldürülmüşse o kadar suç ortaya çıkar. Her suç bağımsızlığını korur ve bu şekilde cezalandırılır.
Kovuşturma ve Yaptırım
İnsan öldürme, kendiliğinden kovuşturulan bir suçtur. Nitelikli suç olduğu zaman ağırlaştırılmış müebbet verilir. En ağır suçlar olduğu için müebbet hapis ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezaları öngörülmüştür.

YARGITAY BAŞKANLIĞI
1. Ceza Dairesi 2021/8180 E. , 2021/15281 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SUÇ :Nitelikli kasten öldürme
HÜKÜM : 1)… 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 14/07/2020
tarih 2020/184 Esas, 2020/142 Karar sayılı kararı ile; Sanık … hakkında maktul …’ye yönelik nitelikli
kasten öldürme suçundan TCK’nin 82/1-d, 62/1, 53/1, 54. maddeleri gereğince müebbet hapis
cezasına mahkumiyetine ve hak yoksunluğuna dair karar.
2)… Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesinin 22/01/2021 tarih 2020/997 Esas, 2021/89 Karar sayılı
“istinaf başvurularının esastan reddine” dair karar.
TÜRK MİLLETİ ADINA
… Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesinin 22/01/2021 tarih ve 2020/997 (E), 2021/89 (K) sayılı
kararının sanık müdafii ve katılanlar … ve … ile … vekili tarafından 5271 sayılı CMK’nin 291.
maddesinde belirtilen süre içinde temyiz edildiği anlaşılmıştır.
Dosya incelendi.
Gereği görüşülüp düşünüldü;
Sanık hakkında ilk derece mahkemesince hükmolunan hapis cezasının 5 yılın üzerinde olması nedeniyle
5271 sayılı CMK’nin 286/2-a maddesi gereğince kararın temyizi kabil olduğu belirlenerek yapılan
incelemede;
Sanık müdafiinin duruşmalı inceleme isteminin 7079 sayılı Kanun’un 94. maddesi ile değişik 5271 sayılı
CMK’nin 299. maddesi uyarınca reddiyle, incelemenin dosya üzerinden yapılması uygun görülmekle;
… Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesinin 22/01/2021 tarih ve 2020/997 (E), 2021/89 (K) sayılı
“istinaf başvurularının esastan reddine” dair kararının tüm dosya kapsamına göre hukuka uygun olduğu
anlaşıldığından; sanık müdafiinin; eksik inceleme ile karar verildiğine, sübuta, katılanlar vekilinin;
takdiri indirim maddesinin uygulanmaması gerektiğine yönelen ve yerinde görülmeyen sair temyiz
sebeplerinin reddine, 5271 sayılı CMK’nin 302/1. maddesi gereğince, isteme uygun olarak TEMYİZ
İSTEMLERİNİN ESASTAN REDDİ ile HÜKMÜN ONANMASINA, Sanık hakkında hükmolunan ceza miktarı
ile tutuklulukta kaldığı süre dikkate alınarak, sanık müdafiinin tahliye talebinin REDDİNE,
Dosyanın, 28.02.2019 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7165 sayılı Kanun’un 8.
maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nin 304/1. maddesi gereğince “… 4. Ağır Ceza Mahkemesine,
Yargıtay ilamının bir örneğinin … Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesine gönderilmek üzere”
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na TEVDİİNE, 23/12/2021 gününde oy birliğiyle karar verildi.

YARGITAY BAŞKANLIĞI
1. Ceza Dairesi 2021/8010 E. , 2021/15254 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SUÇLAR: Kasten öldürme, silahla tehdit, konut dokunulmazlığının ihlali, 6136 sayılı Kanun’a muhalefet
HÜKÜMLER:1) … 31. Ağır Ceza Mahkemesinin 05/12/2019 tarih ve 2019/138 (E), 2019/451 (K) sayılı;
a) Maktul …’e yönelik kasten öldürme suçundan 5237 sayılı TCK’nin 81/1, 62/1, 53, 63 maddeleri
uyarınca 25 yıl hapis cezası,
b) 6136 sayılı Kanun’a muhalefet suçundan 6136 sayılı Kanun’un 13/1, TCK’nin 62/1, 52/2-4, 53
maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis ve 1.000 TL adli para cezası,
c) Katılan …’a yönelik silahla tehdit suçundan TCK’nin 106/2-a, 62/1, 53 maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay
hapis cezası,
ç) Katılan …’a yönelik konut dokunulmazlığının ihlali suçundan TCK’nin 116/1-4, 62/1, 53 maddeleri
uyarınca 10 ay hapis cezası ile mahkumiyetine,
2)… Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesinin 20/01/2021 tarih ve 2020/1427 (E), 2021/76 (K)
sayılı; Tüm hükümlere yönelik istinaf başvurularının esastan reddine dair kararı.
TÜRK MİLLETİ ADINA
… Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesinin 20/01/2021 tarih ve 2020/1427 (E), 2021/76 (K) sayılı
kararının sanık müdafii tarafından 5271 sayılı CMK’nin 291. maddesinde belirtilen süre içinde temyiz
edildiği anlaşılmıştır.
Dosya incelendi.
Gereği görüşülüp düşünüldü;
1)Sanık hakkında 6136 sayılı Kanun’a muhalefet, konut dokunulmazlığının ihlali ve silahla tehdit
suçlarından kurulan hükümlere ilişkin temyiz sebeplerinin incelenmesinde;
Hükmolunan cezaların miktarı ve türü gözetildiğinde, 5271 sayılı CMK’nin 286/2-a maddesi uyarınca, ilk
derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezaları, miktarı ne olursa olsun adli para
cezalarına ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddine dair bölge adliye mahkemesi kararlarının temyizi
mümkün olmadığından, sanık müdafiinin temyiz isteminin 5271 sayılı CMK’nin 298/1. maddesi uyarınca
isteme uygun olarak REDDİNE,
2) Sanık hakkında maktul …’e yönelik kasten öldürme suçundan kurulan hükme ilişkin temyiz
sebeplerinin incelenmesinde;
Sanık hakkında hükmedilen hapis cezasının beş yılın üzerinde olması nedeniyle bölge adliye mahkemesi
kararının 5271 sayılı CMK’nin 286/2-a maddesi uyarınca temyize tabi olduğu belirlenerek yapılan
incelemede;
… Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesinin 20/01/2021 tarih ve 2020/1427 (E), 2021/76 (K) sayılı
“istinaf başvurularının esastan reddine dair” hükmünün tüm dosya kapsamına göre hukuka uygun
olduğu anlaşıldığından; sanık müdafiinin; sübuta, eksik incelemeye, suç vasfına, haksız tahrike yönelen
ve yerinde görülmeyen temyiz sebeplerinin reddiyle, 5271 sayılı CMK’nin 302/1. maddesi gereğince
isteme uygun olarak TEMYİZ İSTEMİNİN ESASTAN REDDİ ile HÜKMÜN ONANMASINA,
Dosyanın, 28.02.2019 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7165 sayılı Kanun’un 8.
05/09/2022 14:06 Yargıtay Bilgi İşlem Merkezi Müdürlüğü Tarafından Oluşturulmuştur. Sayfa 1
YARGITAY BAŞKANLIĞI
maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nin 304/1. maddesi gereğince “… 31. Ağır Ceza Mahkemesine,
Yargıtay ilamının bir örneğinin ise … Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesine gönderilmek üzere”
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 23.12.2021 gününde oy birliğiyle karar verildi.

 

https://kenanuysal.av.tr/2023-ceza-davalari-ucretleri/

İŞKENCE SUÇU

İşkence suçu, bir kişinin diğer bir kişiye kasıtlı olarak acı ve ızdırap vermesi anlamına gelir. İşkence, insan haklarına yönelik en ciddi ihlallerden biridir ve uluslararası hukukta yasaklanmıştır. Türkiye de dahil olmak üzere birçok ülke, işkenceyi suç olarak tanımaktadır.

Uluslararası hukukta işkence, “herhangi bir kamu görevlisinin, onun emrinde veya kontrolünde olan diğer bir kişi ya da kişilerin, bir kişiye fiziksel veya psikolojik acı veya ızdırap vermek amacıyla, zorla bir eylemi yapmasını ya da yapmamasını sağlamak ya da suç işlediği ya da işlediğinden şüphelendiği bir konuda bilgi elde etmek ya da cezalandırmak amacıyla yaptıkları eylemler” olarak tanımlanır.

Türkiye’de işkence suçu, Türk Ceza Kanunu‘nun 94. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, işkence suçu işleyengerçekleştiren kamu görevlisi hakkında üç yıldan oniki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Ayrıca, işkence suçu devlet görevlileri tarafından işlendiğinde, hukuki sorumluluk daha da artar ve ceza daha ağır olabilir.

İşkence suçu, sadece insan haklarına yönelik bir ihlal değil, aynı zamanda bir toplumsal sorun ve adaletin sağlanması açısından ciddi bir engeldir. İşkence, mağdurlarda uzun süreli fiziksel ve psikolojik etkiler yaratır. Bu etkiler, kişinin yaşam kalitesini düşürür, sağlığını olumsuz etkiler ve hatta kalıcı hasarlara yol açabilir.

İşkence suçuyla mücadele etmek için işkence suçunu işleyenleri adalete teslim edilmesi önemlidir. Ayrıca, mağdurların ve yakınlarının işkenceye uğramaları durumunda hukuki yardım ve destek almaları gerekmektedir.

Sonuç olarak, işkence suçu, insan haklarına yönelik ciddi bir ihlaldir ve hem uluslararası hukukta hem de Türk Ceza Kanunu‘nda suç olarak tanımlanmıştır. İşkence suçunu işleyenler adalet önünde hesap vermelidir ve mağdurların hakları korunmalıdır. Toplumsal farkındalığın artırılması ve işkence suçunun engellenmesi için tüm tarafların işbirliği yapması gerekmektedir.

 

 

İŞKENCE SUÇU

Korunan değerlerin çokluğu ve kişisel değerler olması sebebiyle yeni yasada kişiye karşı suçlar altında düzenlenmiştir.
TCK 94-95.
İşkence
Madde 94- (1) Bir kişiye karşı insan onuruyla bağdaşmayan ve bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, algılama veya irade yeteneğinin etkilenmesine, aşağılanmasına yol açacak davranışları gerçekleştiren kamu görevlisi hakkında üç yıldan oniki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(2) Suçun  nitelikli hal
a) Çocuğa, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye ya da gebe kadına karşı,
b) Avukata veya diğer kamu görevlisine karşı görevi dolayısıyla,
İşlenmesi halinde, sekiz yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(3) Fiilin cinsel yönden taciz şeklinde gerçekleşmesi halinde, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. 
nitelikli hal
(4) Bu suçun işlenişine iştirak eden diğer kişiler de kamu görevlisi gibi cezalandırılır.
(5) Bu suçun ihmali davranışla işlenmesi halinde, verilecek cezada bu nedenle indirim yapılmaz.
(6) (Ek: 11/4/2013-6459/9 md.) Bu suçtan dolayı zamanaşımı işlemez.
Taciz = bir başkasının bedenine dokunmadan verilen rahatsızlıktır.
İhmali suç ile icrai suç davranış açısından eşdeğer kabul edilmiş. Bu caydırıcı bir düzenleme.
Sistemlidir.
Korunan hukuki değerler: beden bütünlüğü, ruhsal bütünlüğü, irade özgürlüğü, adil yargılanma hakkı (AİHS madde 2 –delillerin hukuka uygun sunulmasına aykırı), şeref, devlet güvenliği, devlete güven vb.
Suçun unsurları
Fail: kamu görevlisi. Madde 6’da tanım çok önemli, çok geniş yapılmıştır: kamusal faaliyetin yürütülmesine atama, seçilme
ya da herhangi bir suretle, sürekli veya geçici olarak katılan kişi. Örneğin bilirkişi. Eziyet suçundan farkı, işkencenin görevden ve sıfattan kaynaklanmasıdır.
“Kamu görevlisi deyiminden; kamusal faaliyetin yürütülmesine atama veya seçilme
yoluyla ya da herhangi bir surette sürekli, süreli veya geçici olarak katılan kişi,”
Bu suça iştirak edenler de kamu görevlileri gibi cezalandırılır. Kamu görevlilerinin işlediği suçlara azmettiren ya da yardım
eden olarak iştirak edilebilir (kural). Bu maddede istisnai olarak düzenlenmiş.
Fiil: serbest davranışlıdır. İşkence kavramı üst kavram olup birden çok fiili içinde barındırır. Ani bir suç değildir.
Sistematik olarak belli bir zaman dilimi içerisinde işlenmesi gerekir. sistematik uygulama sona erdiği anda suç biter.

Suç için aranan ölçütler
Sistematik olma: tek davranışla işlenemez. Örneğin bir tokat vurulursa yaralama suçu olur. Süreklilik
aynı eylemin tekrarlanması anlamına gelmez.
İnsan şerefiyle ilgili konularda aşağılama amacı bulunmalı. İnsan onuruyla bağdaşmayan bir davranış
bulunmalı. insan şerefi bir üst kavramdır; saygınlığı da kapsar. Kişinin kendine verdiği değer ve dışarının
gösterdiği değer birbirinden ayrı olup şeref kavramı her ikisini de kapsar. (dış şeref + iç şeref)
Bu davranışların dış dünyaya yansıması gerekir. iradeyi yönlendirmeyi etkileyecek her davranış bunun içine girebilir.

Neticesi sebebiyle ağırlaşmış işkence daha önce söylenenler geçerli (en az taksir bulunmalı! kast + taksir formülü geçerli)
Madde 95- (1) İşkence fiilleri, mağdurun;
a) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına,
b) Konuşmasında sürekli zorluğa,
c) Yüzünde sabit ize,
d) Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma,
e) Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun vaktinden önce doğmasına,
Neden olmuşsa, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, yarı oranında artırılır.

(2) İşkence fiilleri, mağdurun;
a) İyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine,
b) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine,
c) Konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına,
d) Yüzünün sürekli değişikliğine,
e) Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun düşmesine,
Neden olmuşsa, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, bir kat artırılır.
(3) İşkence fiillerinin vücutta kemik kırılmasına neden olması halinde, kırığın hayat fonksiyonlarındaki etkisine göre sekiz
yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(4) İşkence sonucunda ölüm meydana gelmişse, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur.
Yansıma biçimleri
Bu suça teşebbüs olmaz! Çünkü sistematik işlenen bir suçtur.
İştirak konusunda, azmettiren de yardım eden de asıl fail gibi cezalandırılır. Yeter ki asıl faille beraber fiili egemenlik sahibi olsunlar.
Fikri içtima elbette olabilir. Suçun yapısı zaten bileşik bir suç ama bu zincirleme suç olmaz; çünkü bu suç zaten sistematik olarak işlendiği zaman suç bitiyor; ikincisi işlendiği zaman bağımsız yeni bir suç olur.
Kovuşturma
Bu suçun şikayete bağlı olması mümkün değil, resen kovuşturulur.

YARGITAY BAŞKANLIĞI
8. Ceza Dairesi 2021/1994 E. , 2021/17312 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇLAR: İşkence, Kasten yaralama
Gereği görüşülüp düşünüldü:
Katılan vekilinin temyiz dilekçesinin içeriğinde sınırlama bulunmadığından kurulan bütün hükümlere
yönelik temyiz incelemesi yapılmıştır.
1) Sanıklar …, …, …, … hakkında kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik sanıklar …, …, … ve …
müdafilerinin ve katılan … vekilinin temyiz taleplerinin incelenmesinde;
Yapılan yargılamaya, dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde gösterilen ve değerlendirilen delillere,
oluşa ve mahkemenin soruşturma sonucunda oluşan inanç ve takdirine, suçun oluşumuna ve niteliğine
uygun kabul ve uygulamasına, hukuka uygun, yasal ve yeterli olarak açıklanan gerekçeye göre sanık …
müdafinin ek savunma hakkı verilmediğine, yeterli delil olmadığına, doktor raporuna ve savunma
hakkının kısıtlandığına, sanık … müdafinin katılanın beyanlarının esas alnmasına, katılan beyanlarının
çelişkili olduğuna, sanık … müdafinin müvekkilinin suçu işlediğine dair delil olmadığına, sanık …
müdafinin ve katılan vekilinin bir nedene dayanmayan ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının
reddiyle hükümlerin ONANMASINA,
2) Sanıklar …, …, …, …, …, …, …, … hakkında işkence suçundan kurulan beraat hükümlerine yönelik
katılan … vekilinin temyiz talebinin incelenmesinde ise;
Mahkemece kanıtlar değerlendirilip gerektirici nedenleri açıklanmak suretiyle verilen beraat kararları
usul ve yasaya uygun bulunduğundan katılan … vekilinin bir sebebe dayanmayan temyiz itirazının
reddiyle hükümlerin ONANMASINA, 05.07.2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.
05/09/2022 14:28 Yargıtay Bilgi İşlem Merkezi Müdürlüğü Tarafından Oluşturulmuştur. Sayfa 1

EZİYET SUÇU
Eziyet
Madde 96- (1) Bir kimsenin eziyet çekmesine yol açacak davranışları gerçekleştiren kişi hakkında iki yıldan beş yıla kadar
hapis cezasına hükmolunur.
(2) Yukarıdaki fıkra kapsamına giren fiillerin;
a) Çocuğa, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye ya da gebe kadına karşı,
b) Üstsoy veya altsoya, babalık veya analığa ya da eşe karşı,
İşlenmesi halinde, kişi hakkında üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
Mağdur da fail de herkes olabilir. Özgü suça dönüşebilir.
Maddi manevi olarak sürekli rahatsızlık veren bir suçtur.
Sistematik bir biçimde belli bir süre boyunca işlenmesi halidir. Ani bir suç değil.
Sonuç + nedensellik bağı.
Nitelikli haller: kişinin sıfatından ya da mağdurun içinde bulunduğu durumlardan kaynaklanır (TCK 96(2)).
İştirak mümkündür.
YARGITAY BAŞKANLIĞI
8. Ceza Dairesi 2021/11551 E. , 2021/21100 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SUÇ: Eziyet etme
HÜKÜM: Mahkumiyet
Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Ceza Dairesince verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek
gereği görüşülüp düşünüldü:
Eziyet suçunun oluşabilmesi için bir kişiye karşı insan onuruyla bağdaşmayan ve bedensel veya ruhsal
yönden acı çekmesine, aşağılanmasına yol açacak davranışlarda bulunulması gerekir. Aslında bu fiiller
de kasten yaralama, hakaret, tehdit, cinsel taciz niteliği taşıyabilirler. Ancak, bu fiiller, ani olarak değil,
sistematik bir şekilde ve belli bir süreç içinde işlenmektedirler. Bir süreç içinde süreklilik arz eder bir
tarzda işlenen eziyetin özelliği, işkence gibi, kişinin psikolojisi ve ruh sağlığı üzerindeki tahrip edici
etkilerinin olmasıdır. Bu etkilerin uzun bir süre ve hatta hayat boyu devam etmesi, eziyetin bu
kapsamda işlenen fiillere nazaran daha ağır ceza yaptırımı altına alınmasını gerektirmiştir. Sanığın, suç
tarihinde saat 12.00 sıralarında dayısı olan Halil İbrahim Kotanak’ın bağ evinin bulunduğu yere piknik
yapmaya giden mağdurlar … arkadaşlarının bağ evini dağıtıp karıştırdıkları, kamelyaya zarar verdikleri
ve arı kovanlarının bazılarının devrilmesine sebebiyet verdikleri iddiasıyla oğlu olan mağdur … ile
arkadaşı … ile saat 16.00-17.00 sıralarında karşılaştığında mağdurlara tokat ile vurduğu, mağdurların
kaçıp, Isparta’ya geldikleri, saat 23:00 sıralarında Isparta’dan yaya olarak dönmekte iken köy girişinde
mağdurları beklemekte olan sanığın araçla mağdurların önüne çıkıp, mağdurlara tekrar tokatla vurup,
araca bindirdiği, aracı dağ yoluna doğru bir süre sürüp sonra durduğu, mağdurları araçtan indirip eline
aldığı sopayla mağdurlara vurduğu, daha sonra ipin bir ucuyla mağdurları elinden ve boynundan
bağlayıp, diğer ucunu da araca bağladığı, “sizi bir süreyim de aklınız başınıza gelsin, geberin” şeklinde
sözler söyleyip, mağdurların soruşturma aşamasındaki ifadelerinde belirttikleri gibi 20-25 metre,
yargılama aşamasındaki ifadelerinde belirttikleri gibi 8-10 metre aracı sürüp mağdurları aracın
arkasından sürüklediği, mağdurların adli raporlarında belirtildiği gibi basit tıbbi müdahale ile
giderilebilecek şekilde yaralama şeklinde gerçekleşen eylem bütün olarak değerlendirildiğinde tedip
amacı ile hareket ettiği, ancak bu eylemlerinde aşırıya gittiği, bir kaç eylem üst üste yaşansa da bu
eylemlerin sistematik şekilde işlendiğinden bahsedilemeyeceği, eylemlerin aynı gün mağdurların
davranışlarına tepki olarak geliştiği, süreklilik arz etmedikleri, dolayısıyla atılı eziyet suçunun yasal
unsurlarının oluşmadığının kabulü ile sanığın eylemine uyan oğlu mağdur …’e karşı TCK’nın 109/2,
109/3-a-e-f maddeleri; mağdur …’a karşı ise aynı Yasanın 109/2, 109/3-a-f maddeleri gereği
cezalandırılmasına karar verilmesi gerekirken suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde eziyet
suçundan hüküm kurulması,
Yasaya aykırı, katılan …, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekilinin ve sanığın temyiz itirazları bu
itibarla yerinde görüldüğünden hükümlerin bu sebepten dolayı 5271 sayılı CMK’nın 302/2. maddesi
uyarınca BOZULMASINA, 5271 sayılı Kanunun 304/2. maddesi uyarınca dosyanın Antalya Bölge Adliye
Mahkemesi 7. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
17.11.2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.

 

https://kenanuysal.av.tr/2023-ceza-davalari-ucretleri/

1 2